6 Aralık 2025, Cumartesi
03:39
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

ŞAHISLAR

 

            1- NAZİK                                          : 35-40 yaşlarında gösterir.

            2- ÖNDER                                        : 38-43 yaşlarında gösterir.

            3- AYSEL                                          : 19-20 yaşlarında gösterir.

            4- 1.ÇOCUK                                     : 10-12 yaşlarında gösterir.

            5- 2.ÇOCUK                                     : 10-12 yaşlarında gösterir.

            6- DOKTOR                                     : 26-30 yaşlarında gösterir.

            7- ALİ                                                : 65-70 yaşlarında gösterir.

            8- EMİNE                                         : 60-65 yaşlarında gösterir.

            9- FİKRET                                        : 10-12 yaşlarında gösterir.

 

 

 

 

 

(Sahne: bir evin oturma odası. Masanın başında Nazik ve Önder oturmaktalar.)

            NAZİK ? (Önder?e doğru dönerek) Mantomu ne zaman alacaksın?

            ÖNDER ? Aybaşında?

            NAZİK ? Aybaşında mı? O zaman bana manto, kızım Aysel?e çanta, oğlum Fikret?e elbise, kendine ceket?

            ÖNDER ? Tabii tabii?

            NAZİK ? Benim sabrım tükendi. Bütün arkadaşlarım yanık manto giyiyorum diye benimle alay ediyorlar.

            ÖNDER ? Daha mantonu alalı iki ay oldu, küçük bir yeri sigaradan yandı diye yeni manto almaya gerek yok sanırım.

            NAZİK ? Sen ne dersen de, ben ?Gül Tuhafiye?ye? giderek, mantomu alıp parasını yazdıracağım.

            ÖNDER ? (Bağırarak) Güle gitmezsen dikene git? Yeter artık Git?

            (Bu sırada telefon zili çalar.)

            ÖNDER ? (Telefon kulakçığını alır) Buyurun. Ben Önder. Küçük. Evet? Evet? Tamam efendim. (Telefonu kapatır.)

            NAZİK ? Kızım Aysel mi?

            ÖNDER ? Çimen Tuhafiye, borcumuzu acele kapatmamızı, aksi halde icraya verileceğimizi söylüyor.

            NAZİK ? İcra mı, bu da nereden çıktı?

            ÖNDER ? (Sinirli) Nereden çıktığını sen iyi bilirsin. Kızım ve senin acil giyecekleriniz için verdiğimiz borç senedinin günü geçeli beş gün oldu. Tam beş gün?

            NAZİK ? Eyvah!.. E? Ne olacak?

            ÖNDER ? Evimizde ne kadar kıymetli eşya varsa hepsini satacağız. Çünkü, Çimen Tuhafiye?ye olan borcumuz diğer borçlarımızın onda biri Nazik Hanım?

            NAZİK ? Olur mu öyle şey?

            ÖNDER ? olmazsa otomobili satıp, borçlarımızı ödeyeceğiz.

            NAZİK ? O hiç olmaz. Ben otomobilsiz adım atıp işe gidemem.

            ÖNDER ? Yine adımını az atarsın, duraktan belediye otobüsüne binersin.

            NAZİK ? (Sinirli) Önder bana bak. Araba insanın elinde bir nimettir satılmaz.

            (Kapı çalınır, Aysel içeri girer.)

            AYSEL ?(Nazlı) iyi günler anneciğim? İyi günler babacığım?

            NAZİK-ÖNDER ? İyi günler.

            AYSEL ? Anne bugün çizmenin arka kısmı söküldü. Eskiciye gittim, çok çirkin dikti. Onları artık giyinemem. Fakültede herkes benim ayağıma bakar gibi...

            NAZİK ? (Gülümseyerek) Alalım kızım.

            ÖNDER ? (Alaylı) alalım? Alalım? İsterseniz soyadımızı da alalım koyalım.

            AYSEL ? (annesini kucaklayarak) Benim güzel anneciğim. Beni büyütürken öylesine nazik davrandınız ki? Bir dediğimi iki etmediniz. Bu nedenle size çok borçluyum. Sizin gibi anne yeryüzünde azdan az bulunur.

            ÖNDER ? Doğru söylüyorsun kızım. Annen gibi müsrif insan az bulunur.

            AYSEL ? (Babasına şaşkınca bakarak) Babacığım ilk defa sert konuşuyorsun. Acaba neden?

            NAZİK ? Artık yaşlandıkça iradesini kaybediyor da ondan.

            ÖNDER ? (Gülerek) Kaybetme yok, kazanma var.

            AYSEL ? (Babasının yanına yaklaşarak) Özür dilerim babacığım; şaka yaptığının farkına varamadım.

            ÖNDER ? (Yüksek sesle) Bugün şaka, yarın neşe derken aile bütçemiz tamamen sarsıldı. Artık hesapsız kadınların insanı uçuruma götüreceğini anladım. Bakkala, manava, kasaba, konfeksiyoncuya, herkese herkese borçlandık.

            AYSEL ? Ne yapalım Babacığım? Zaman bunu gerektiriyor: İyi giyim? İyi beslenme ve bol gezi.

            NAZİK ? Senin toplum içine az girdiğin belli. Tanıştığım bütün arkadaşlar, her hafta yeni giyecekler alırlar. Üç güne bir kuaföre giderler. Pasta ziyafetlerinin sayısı yok.

            ÖNDER ? Doğru söylüyorsunuz. Bugünlerde topluma giremiyorum. Çünkü borçlarımızı hesaplamaktan vakit bulamıyorum.

            NAZİK ? (Ayağa kalkarak) Haydi kızım? ?Gül Tuhafiye?ye gidelim?

            ÖNDER ? (Kızarak) Olmaz? Gün battı. Bu vakit çarşıya çıkılmaz.

            NAZİK ? Çıkılır. Hem de tenha olur.

            ÖNDER ? Olmaz. Almak ve giyinmek sizden. Ödemesini acısını çekmek benden.

            AYSEL ? Anne ne olursun, babam bugün rahatsız yarın gidelim.

            ÖNDER ? (Masaya yumruğunu vurarak) Yarın da olmaz? Ertesi gün de? Bundan sonra giyecekler eskiyip azalıncaya kadar bir şey almak yok.

            (Nazik dışarı çıkmak ister. Önder Nazik?i tutup yumruğunu ona vuracağı zaman kapı açılır. Fikret iki arkadaşını kolları arasında baygın şekilde içeri girer.)

            ÖNDER-NAZİK-AYSEL ? (Hayretler içerisinde Fikret?i kucaklamak isterler.)

            NAZİK ? (Ağlayarak) Fikret?im ne oldu sana?.. konuşsana söyleyin çocuklar ne oldu yavruma.

            1.ÇOCUK ? Okuldan çıktık beraber geliyorduk. Evin yakınında birden bire bozuldu ve yere düştü.

            2.ÇOCUK ? Biz de size haber vermeden doktora götürmedik.

            ÖNDER ? (Telaşlı) Daha ne duruyorsunuz? Alın Fikret?imi arabaya? A? Durun? Durun? Arabanın benzini yok. (Telefona koşar numarayı çevirir.) Alo? Doktor bey? Ben Önder Küçük. Oğlum Fikret evde yatıyor, acele gelebilir misiniz? Sağ olun?

            NAZİK  ? Geliyor mu?

            ÖNDER ? Evet?

            1.ÇOCUK ? (Aysel?e) Kolonya verir misin?

            (Aysel kardeşinin yüzüne kolonya sürer.)

            2. ÇOCUK ? Daha önceleri Fikret?in böyle bir hastalığı var mıydı?

            ÖNDER ? Hayır. Böyle hiç olmamıştı. Bugün ilk defa tutuldu. (Evin içinde dolaşarak) Allah? Allah? Ne doktor geldi, ne de babam gil.. Çağırın şunlara? (Aysel kapıya doğru yürür) Dur? Gitme evde olsalar bu kadar gürültüye haberleri olacaktı.

            (Kapı çalınır. Doktor içeri girer.)

            DOKTOR ? (Hızlıca Fikret?in yanına gelir) Hepinize geçmiş olsun

            HEPSİ ? Sağol.

            DOKTOR ? Elektrik düğmesine basar mısınız?

            AYSEL ? (Düğmeye basar, ağlayarak) Doktor amca kardeşim ölecek mi?

            DOKTOR ? Yo? Yo? Öyle bir şey yok.

            (Doktor Fikret?i muayene etmeye devam eder.)

            ÖNDER ? Neyi var doktor bey?

            DOKTOR ? Acele beyin hastalıkları mütehassısına gitmesi gerekli!..

            HEPSİ ? Eyvah!..

            ÖNDER ? (Cepleri karıştırır) Para? Para? Doktor parası?

            NAZİK ? Hiç mi yok?

            DOKTOR ? (Cebinden not defterini çıkararak) Önder Küçük, şimdiye kadar bana da iki yüz bin Türk Lirası Muayene borcun oldu. En kısa zamanda borcunuzu öderseniz memnun olurum. Bir söz vardır: ?Dostluk başka, alışveriş başka? Hoşça kalın (Doktor çıkar)

            ÖNDER ? (Bağırarak) Koşun babama anama, para getirsinler. Fikret?im felç oldu.

            (Kapı açılır. Önder?in babası ?Ali? ayağında lastik çarıkla içeriye girer)

            ALİ ? Koşmanıza gerek yok. Ben kendiliğimden geldim, çoktandır oynadığınız oyundan benim de rolüm olması için. (Ayağındaki çarıkları göstererek) bakın, ben yıllarca önce bu gördüğünüz tabanvayların hiç aşınmayan lastikleriyle Konya?dan İzmir?e yaya gitmiştim. Sizler ve sizlere benzer birçok kişi ise, şimdi bir adımlık yere bile özel otomobillerinizle gidiyorsunuz. Hayretle bakmayın öyle. Doğru söylüyorum. Ancak sizlerin de benim gibi uzun yolları yaya olarak yürümenizi istemiyorum. Toplu taşıt araçlarından yararlanarak, kendi bütçenize ve ulusumuzun bütçesine büyük katkıda bulunacağımıza inanıyorum.

            ÖNDER ? Babacığım bunları sonra konuşalım. Fikret?im ölüyor? O?nu doktora yetiştirelim.

            ALİ ? Yetiştirin oğlum. Ben yaşlı halimle ne yapabilirim? Eşin, kızın ve sen kollarınız arasına alıp götün Fikret?imi.

            ÖNDER ? Para? Para?

            ALİ ? Ha? Öyle mi? ?Ak akçe kara gün içindir? atasözünü unutmuşsunuz galiba.

            NAZİK ? (Ağlayarak) Unuttuk, hem de çoktan unuttuk. Ama bundan sonra bu sözü gece yatarken, gündüz gezerken hiç aklımdan çıkarmayacağım.

            (Kapı açılır, elinde gaz lambasıyla Önder?in annesi Emine içeri girer.)

            EMİNE ? (Elektriği söndürür) Bakın biz yıllarca bu lamba ışığında vaktimizi geçirdik, kitaplar okuduk, mektuplar yazdık. (Elektrik düğmesini açar) Samanla tezekle yemek pişirip yedik. Çok uzaklardan su getirip içtik, temizlik yaptık. Serinlemek için yüksek tepelerden kar getirdik. Yiyeceklerimiz bozulması diye serin yerler mağaralar aradık. Nohuttan, arpadan un yaptık, ekmek eyledik. Kovalarla su taşıyıp küçük bahçelerde sebze yetiştirdik. Bütün bunları yaparken çok mutlu ve neşeli idik. Çünkü biz, ne lüks ne de cimriliğe kaçtık. Devamlı sade yaşadık, ayağımızı yorganımıza göre uzattık.

            AYSEL ? (Yalvararak) Benim büyük dedeciğim, kıymetli nineciğim. Yıllarca yaptığımız savruk harcamaları bir iki dakikada siz çok güzel sergilediniz. Teşekkür ederiz. Şimdi sizlerden en büyük isteğimiz kara günler için biriktirdiğiniz paralarla kardeşimi doktora götürüp, tedavi ettirmenizdir.

            ALİ ? (Gülerek) Merak etmeyiniz. Fikret?in doktoru ben ilaçları da sizlersiniz.

            ÖNDER-NAZİK-AYSEL ? (Hayretle) Ne? Ne?

            1.-2.ÇOCUKLAR ? (Yüksek sesle) Reçetesi de bizleriz.

            EMİNE ? Perhizleri boşa harcanan elektrik enerjisi, akaryakıt enerjisi ve su?

            1.ÇOCUK ? Artık yemekler? Sokağa atılan ekmek parçaları.

            2. ÇOCUK ? Eskimeden değişen giyecekler, okumadan kapatılan kitaplar, dergiler, gazeteler, karalanan defterler?

            FİKRET ? (Yattığı yerden birden bire doğrularak) Boşa harcanan zaman? Daha doğrusu benim ilacım, her şeyde ve her yerde ?TASARRUF?

            (Perde kapanır)

           

 

            18 yıl önce öğretmenlik yaparken, öğrencilerim tarafından sahnelenmek üzere ?Tasarruf Haftası? ile ilgili yazmış olduğum skeç in; vermek istediği ana fikrinin bugün de geçerli olduğu kanaatini taşıyorum.

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı