Ebu Hureyre, bütün sahabelerde ortak bir özellik olan, Hz. Peygambere karşı tam bir bağlılık ve sadakat gösterme konusunda dikkate değer bir gayret göstermiştir. Ona arkadaşlık ettiği üç yıllık zaman zarfında Habibullah aleyhisselâmı adeta gölgesi gibi takip etmiştir. Haliyle bu dönem İslâmî hükümlerin uygulanması konusunda kemal ve olgunluk dönemidir. İslâm’ın fert, toplum ve devlet bazında bizzat Rasulullah aleyhisselâm tarfından uygulanışına şahit olmuş, sünnetin olgun bir şekilde nakline fırsat kazanmıştır.
Rasulullah ile beraber geçirdiği günler konusunda Ebu Hureyre: “Rasulullah’a üç yıl arkadaşlık yaptım” der.
Ancak, el- Hımyeri 4 yıl sahabe oldu demiştir. Doğru olan 4 yıldır. Çünki Hayber’in fethi ile vefat- ı nebi arasında 4 yıl geçmiştir.[1]
Hz. Nebi aleyhisselâm, A’lâ bin el- Hadramî’yi emir olarak –Bahreyn’e – gönderdiği zaman Ebu Hureyre’yi ona müezzin tayin etmişti.[2] Anlaşılan Ebu Hureyre Bahreyn’de geçirdiği günleri bu hesabın dışında tutmaktadır.
Rasulullah aleyhisselâmın şahsına karşı derin bir sevgi besleyen Ebu Hureyre bir gün bu sevgisini ifade etmek için: Ya Rasulullah! Seni gördüğüm zaman gözüm aydınlanıyor. Gönlüm hoşnutlukla doluyor. Seni görmediğim zaman gönlüm huzur bulmuyor[3] demişti.
İnsanlık nevinin şerefi, hakkıyla alemin övüncü olan Rasulullah aleyhisselâmın etrefında ona bakan gözler, bu güzelliği fark etmede gecikmezlerdi. Şöyle derdi: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan daha güzelini hiç görmedim. Sanki güneş onun yüzünde parlardı.( dönerdi ) Yürürken Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm'dan daha hızlı yürüyen kimse de görmedim. Sanki yer O'nun ayağı altında dürülüyor gibiydi. Biz O'nunla beraber yürürken kendimizi zorlardık. O ise, aldırmazdı."[4]
Bir defasında Rasulullaha şöyle dedi:
- Ya Rasulullah doğrusu seni gördüğüm zaman nefsim güzelleşiyor ve gözüm aydınlanıyor. Bana eşyanın yaratıldığı şeyi haber ver- ?
- Her şey sudan yaratıldı.
- Ya Rasulullah onu tuttuğumda cennete gireceğim emri haber ver diye sorduğunda ise Rasulullah ona şöyle tavsiye etti:
- Selâmı yay, yemek yedir, akrabanı ziyaret et, insanlar uykuda iken geceleri –namaza- kalk, sonra selâmetle cennete gir.[5]
Müminler bir mescid inşaatı için kerpiç taşıyorlardı. Rasulullah aleyhisselâm da onlarla beraberdi. Rasulullah’ın kerpici karnının üzerinde taşıdığını gören Ebu Hureyre, bu işin ona ağır geldiği zannı ile önüne geçti ve “kerpici bana verin ya Rasulullah”dedi.
Hz. Peygamber “başkasını al ey Ebu Hureyre, gerçek hayat ancak Ahiret hayatıdır” buyurdu.[6]
Ebu Hureyre ekser vakitlerde Rasulullah’ın yanından ayrılmazdı.
Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ile gündüzün bir parçasında hâne- i Saâdet'ten çıkıp ne o bana, ne ben de ona bir şey söylemeden Kaynuka çarşısına gelinceye kadar beraber yürüdük. Sonra buradan dönüp Fâtıma r.ah'nın evinin önüne gelip bir kenara oturdu. Ve Hazret- i Hasan’ı kasd ederek:
- Küçük orada mısın, küçük orada mısın diye seslendi. Hazret- i Fâtıma çocuğun evden çıkmasını biraz geciktirdi. Zannedersem bu az zaman içinde çocuğu annesi ya giydirmişti; yâhud saçını başını yıkayıp taramıştı. Sonra çocuk sür'atle koşarak geldi. Resûl- i Ekrem çocuğu kucakladı; ve öpüp kokladı. Sonra:
- Allâh'ım, sen bu çocuğu sev, bunu seveni de sev! diye duâ buyurdu.[7]
Ebu Hureyre, hayatın çok farklı hallerini onunla paylaşmıştı: bir gün Rasulullah aleyhisselâm benimle karşılaştı. O esnada ben cünüp idim. Elimden tuttu, onunla beraber yürüdüm. Sonra oturdu. Ben o ara ayrılıp bir sığınağa geldim yıkandım. Sonra geri döndüm o –hâlâ- oturuyordu. Bana - neredeydin? dedi. Ona mezaretimi söyledim. - –Subhanallah şüphesiz Mü’min necis olmaz buyurdu.[8]
Rasulullah’ın hususi hizmetlerinde bulunan Ebu Hureyre O’nun maiyyetinde abdest ve intinca suyu için küçük bir kırba taşırdı.[9]
Rasulullah’ı şöyle derken işittim: Muhakkak Muhammed aleyhisselâm da bir insandır. İnsanların kızdığı gibi bende kızarım Muhakkak ki ben senden ( Rabbimden ) söz aldım. Rabbim beni onda yalan çıkarma. Müslümanlardan herhangi bir kimseye eziyet ettim veya sövdüm veya vurdumsa onu kıyamet gününde o şahıs için kendi katında bir yakınlık ( derece ) kıl.
Ebu Hureyre şöyle devam etti: Rasulullah bir gün bana vurmak için üzerime kırbacını kaldırdı. Şayet vurmuş olsaydı, yanımda kırmızı develerden daha sevimli olurdu.[10]
Hayatın her türlü tezahürü içinde Rasulullah’a hizmet eden Ebu Hureyre, bu saatlerinin ne anlama geldiğinin farkındaydı. O yüzden bütün dikkatini Hz. Peygambere çevirmişti. Bunu ifade için Medine Valisi Mervan ile aralarında çıkan bir tartışmada şöyle demişti: Vallahi Rasulüllah Hayber’de iken geldim. Üç yılı seneler kadar artırdım. Onunla vefatına kadar beraber kaldım. Hanımlarının odalarını dolaşırken ardınca gidip hizmetinde bulundum. Onunla gaza ettim onunla haccettim. Arkasında namaz kıldım. Vallahi onun hadislerini insanların en iyi bileni ben oldum demişti.[11]
Onun Rasulullah’a olan bu yakınlığına kendi emsali olan bazı sahabeler de işaret eerledi: Übey bin Ka’b demiştir ki: Ebu Hureyre Rasulullah’a karşı bizden daha cüretliydi. Bizim hiçbirimizin soramadığı şeyleri ondan sorardı.[12]
İbn- i Ömer; Ey Ebu Hureyre içimizde Rasullullahı hiç terketmeyen sen oldun, onun hadisini en çok bilen de sen oldun.[13]
Rasulullah, sünneti, gelecek çağlara aktaracak olan bu talebesine zaman zaman hususi dersler verirdi: "Ey Ebu Hureyre, verâ sahibi ol ( harama götürme şüphesi olan şeylerden de kaçın ) ki insanların Allah'a en iyi kulluk edeni olasın! Kanaatkârlığı esas al ki insanların Allah'a en iyi şükredeni olasın. Nefsin için sevdiğini insanlar için de sev ki olgun bir mü'min olasın. Sana komşu olanlara iyi komşuluk et ki kâmil bir müslüman olasın. Gülmeyi az yap, zira çok gülmek kalbi öldürür."[14]
Ebu Hureyre hayatı boyunca Rasulullah’ın sevgisi ile yaşadı. Bulunduğu her yerde O’nu anlattı. O’ndan ayrılık acısını hiç kaybetmedi. Abdülvahab Medeni anlattır: Bir adam Muaviye’nin yanına girdi. Ona dedi: Ben Medine’ye uğradım. Ebu Hureyre mescide oturmuş etrafında insanlardan bir halka, hadis rivayet ediyordu. “bana dostum Eb’ul- Kasım aleyhisselâm söyledi” diyor ağlıyor sonra izah ediyor, sonra dönüyor “bana halilim Eb’ul- Kasım aleyhiselâm söyledi diyor ağlıyor, izah ediyor, sonra ağlayarak kalkıp gidiyordu.[15]
[1] Zehebî, Siyer..., 2/589
[3] Mecmaü’z- Zevaid, 9/362
[4] Tirmizî, Menakıb 26, nr. 3650
[5] Müsned-i İmam Ahmed, 15/72 ( 7919 )
[6] Mecma’üz-Zevaid, 2/9
[7] Buharî, nr. 985
[8] Gurerü’l-Fevâid, Yahya bin Ali bin Abdullah Ebul Hüseyin ( 583-662 ), ( Muhammed Haşafi ), Medine 1417, 1/182
[9] Buharî, nr. 1546
[10] Bidaye, 8/105
[11]Bidaye, 8/108
[12] Zehebî, Siyer..., 2/629
[13]Tirmizî, nr. 3836
[14] Buharî, nr. 1511
[15]İbni Asakir, s. 132

