Risale-i Nur ve Avrupa İnsanının Zihniyeti
3-5 Ekim tarihleri arasında İstanbul İlim ve Kültür Vakfı?nın büyük bir özveri ile hazırladığı sempozyum yapılacak. Bu faaliyet ile Üstadın hararetle arzu ettiği, ve ?Zeki dostum! Kalb çok arzu ederdi; ehl-i fenden envâr-ı imaniyeye ve esrar-ı Kur'aniyeye iştiyak derecesinde ihtiyacını hissetmek cihetinde Hulusi Bey'e benzeyecek adamlar ileri atılsın? şeklinde tarif ettiği hayaline her yıl biraz daha yaklaşıldığı şevk ve neşe içinde müşahede edilmektedir.
Risale-i Nur?un bir bayramı şeklinde telakki edilen bu faaliyette emeği ve duası bulunanları kutlarım. Bu vesile ile daha önce yapılan sempozyumlarda sunulan tebliğler üzerinde yaptığım bir çalışmanın bir bölümünü aziz okuyucularla paylaşmak istiyorum.
Risale-i Nur ve Avrupa İnsanının Zihniyeti
Bu konuda yapılan araştırmalar Avrupa insanına İslam?ın anlatılmasında, Risale-i Nurların üstün özelliklere sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu özelliklere kısaca işaret etmek gerekirse:
1-Risale-i Nur bir Kur?an tefsiri olarak, Kur?anın cihanşümul mesajını anlatmakta ve dolayısı ile bütün insanlığa birden hitap etmektedir.
2- Avrupa medeniyetini tenkid ederken hücumlarını bu gün batı insanını da derinden yaralayan, sefaheti ve dinsizliği yaygınlaştıran ikinci Avrupa?ya yöneltir. Bunu şöyle ifade etmektedir: ?Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir: Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi' san'atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takib eden bu birinci Avrupa'ya hitab etmiyorum. Belki felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiatını mehasin zannederek, beşeri sefahete ve dalalete sevkeden bozulmuş ikinci Avrupa'ya hitab ediyorum?[1]
3- Modern insana İslam?ı anlatmada Risale-i Nur?un önemini ortaya koyan üçüncü bir husus, Risale-i Nur?un akla hitap etmesi ve meselelerini maddi alemden aldığı delillerle ortaya koymasıdır.
4- Risale-i Nur ilim ile din ayrılığını ortadan kaldırmasıdır. Fen bilimlerinin dine ters düştüğü iddiası, son birkaç yy.dır insanlığın uğraştığı en büyük problemlerden biridir. Bediüzzaman, kainatı bütün nakışları ile katibini gösteren bir kitap, bütün alemleri ile ustasını gösteren bir saray, bütün hikmetleri ile Hakim bir Rabbi gösteren bir labaratuar olarak ele alır. Ve öyle gösterir. Risale-i Nur?un gerçeğe yakalaşma tarzı esas itibarıyle modern insanın yaklaşımına yabancı değildir. Modern batı insanı kainata ve işleyişine aşinadır, kainatı gözlemlemeye alışkındır. Ve bakışı kainat üzerine odaklaşmıştır. Bu noktada kainata ilim gözüyle bakan, ileri sürdüğü tezleri çoğu zaman jeoloji ve biyoloji gibi fenlerin ışığında inceleyen Risale-i Nur Batı insanına tanıdık bir ses olarak seslenecektir. [2]
5- Diğer taraftan İmam Bediüzzaman ?Amma; cihad-ı haricîyi, şeriat-ı garrânın berâhin-i katıasının elmas kılınçlarına havale edeceğiz; zira, medenîlere galebe çalmak, ikna iledir; söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur[3] sözleri ile bu asrın başında medeni alem ile ilgili tebliğ metodunu ortaya koymuştur. ?Kur?an-ı Kerim ehl-i kitabı imana teşvik etmekle, onlara bir ünsiyet, bir sühulet gösteriyor. Şöyle ki:
Ey ehl-i kitab! İslâmiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur. Size ağır gelmesin! Zira size bütün bütün dininizi terketmenizi emretmiyor. Ancak itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz; diye teklifte bulunuyor. Zira Kur'an, bütün kütüb-ü sâlifenin güzelliklerini ve eski şeriatlarının kavaid-i esasiyelerini cem' etmiş olduğundan, usûlde muaddil ve mükemmildir. Yani ta'dil ve tekmil edicidir. Yalnız, zaman ve mekânın tegayyür etmesi tesiriyle tahavvül ve tebeddüle maruz olan füruat kısmında müessistir. Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur der.?[4] Şüpesiz bu yaklaşım ?batı insanına?, vicdanî ve fıtratına uygun bir karar alması noktasında daha çok yardımcı olacaktır.
Risale-i Nurların tesir sahası sadece Türk insanı ile sınırlı değildir. Prof. Şahbar?ın da tesbit ettiği gibi: ?Said Nursî,. Risale-i Nurla Kur?an-ı Kerim?in hakikatlarını bütün aleme ispat ederek açıklamış, bunun için bütün asırların ve bütün kültürlerin, hatta modern kültürün de kabul edeceği bir üslubu benimsemiştir.?[5] Bu özelliği sayesinde Avrupa?da rahatlıkla yayıldığı gibi, çok uzun zamandır İslamî kültürden mahrum bırakılan ve özğürlüğüne yeni kavuşan Orta Asya ve Balkan Devletleri içinde bir umut kapısıdır. Söz gelimi Boşnak bir araştırmacı olan Azra Kâsımoviç şöyle der: ?Bediüzzaman?ın eserlerinin manevi gücünün güzelliği anlatılarak çağdaş müslümanın vicdanı cezbedilebilir. Müslümanlar yeniden iman kaynaklarına döndürülebilir. Müslümanlar bir an önce gerekli olan iman kaynaklarına dönerlerse kendilerini çağdaş vahşi katliamlardan koruyabilcekleri yöntem ve yolları da bulacaklardır. Bediüzzaman?ın eserlerinde imana yönelişin kuvvetli ve cezbedici yöntemleri vardır. Bu yöntemleri Bosna, Karadağ ve Kosova?daki Müslümanların manevi gücünü teşvik etmek amacı ile öğretmek vazifemizdir?[6]
Diğer yandan yıllarca komünizmin baskısı altında yaşamış bir Azeri Türkü olan Dr. Rauf, Risale-i Nur?un iman ikliminde adeta yeniden doğmuş gibidir: ?Biz Azeri Türkleri olarak, yetmiş yıl devam eden dinsiz, inkarcı metaryalist felsefenin, tabiat perestliğin hüküm sürdüğü Sovyetler Birliği?nde dalaletin müthiş manevi elemini, ruhumuzun derinliklerinde hissederek, manevî bir cehennemde yanıp kavrulurken, kalbimizde fıtraten derc olunmuş ebedî hayat, kemal-i saadet arzusu, Rabbini arayıp bulma iştiyakı, bizlere ?keşke okullarda bu zamana kadar efsane gibi takdim edilen Allah, peygamber, Kur?an ve ebedî hayat olan ahiret alemleri hakkındaki sözlerin, hak ve hakikat olmasını isnat ve izah eden bir kitap bulabilseydik? diye ?ya Rap bize kendini tanıttır, seni bilmek istiyoruz. Ebedî hayat saadeti istiyoruz, Bizi o saadete kavuştur? diyerek göz yaşları içerisinde yalvarır dururken Allah?a sonsuz şükürler olsun ki insanlığı kurtarmaya cennetten inen el gibi Bediüzzaman Hazretlerinin Nur Risalelerini, nesillerin imdadına koşan Nur Talebeleri vasıtası ile ellerimize yetiştirdi. Risaleleri su gibi içtik Rabbimiz gökten su indirerek ölmüş toprağı nasıl diriltiyorsa Nur Risaleleri de ölmüş kalplerimizi öyle diriltti. Risale-i Nur diğer kitaplar gibi yaralı kalplerimize merhem sürmekle kalmayıp ölmüş kalpleri ihya edip hayatlandırıyor. Azerbaycan?da Nur Risalelerini okuyarak ruhlarımızda fevkalâde bir nur ve berraklık hissederek, halis sürur, safi sevinç ve saadetle bir manevi cennet hayatını yaşıyoruz?.[7]
Bu konuyu Dr. Zeki?nin ifadeleri ile özetlemek mümkün: ?Üstad Bediüzzaman?ın hareketi, gayet şümullü İslamî bir harekettir. Diğer ülkelerdeki Müslümanların da kalkınma ve yenilenme konularında ittiba edebilecekleri çok güzel bir örnektir. Zira Bediüzzaman Rasullullah asm?ın yaptığı uygulamalara bağlılığı açısından örnek bir önderdir. Bediüzzaman'ın metodu, sadece belirli bir toplum ve devlet dikkate alınarak ortaya çıkmamıştır. Her toplumda ve ülkede uygulanabilecek özelliklere sahiptir. Kitabullah?ta, sünnet-i seniyyede ve sahabe fiillerinde gelen kurallar üzerine kurulu Kur?anî bir metoddur.?[8]
[1] Bediüzzaman, Lemalar, Envar Neşriyat, İstanbul 1996, s. 116.
[2] Dr. Mary Weld, (Araştırmacı yazar), ?İslamı Batıya Takdim Modeli Olarak Bediüzzaman?ın Eserleri?, Sempozyum, İstanbul 1992, s.192
[3] Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat, Envar Neşriyat, İstanbul 1996, s. 60
[4] Bediüzzaman, İşarat?ül-İ?caz, Envar Neşriyat, İstanbul 1996, s. 53-54 (Bakara Suresi ayet/4)
[5] Prof. Dr. Abdülaziz Şahbar, ( Fas, Milli Akademi Merkezi), ?Ehl-i Kitap ve Kur?an -Risale-i Nur Işığında Bir Yaklaşım?, Sempozyum, İstanbul 2000, s. 562.
[6] Azra Kasumoviç, (Araştırmacı Yazar, Saraybosna) ?Bediüzzaman?ın Eserlerinde Hürriyet-i Şer?iyye?, Sempozyum, İstanbul 2000, s. 92
[7] Dr. Rauf Samidli. (Azerbaycan), ?İnsan Problemlerine Kur?anî Çözümler?, Sempozyum, İstanbul 2000, s. 88
[8]Dr. Hasan Abbas Zeki, (Şubban-ı Müslimîn Cemiyeti Reisi, Mısır) ?Bediüzzaman?ın Tebliğ Metodu? Sempozyum, İstanbul 1996, s. 21

