BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Seninle bir ve beraber olamasak bile aynı hedefi döven bir çift kursun gibi bir namluda sırt sırta yatabilseydik...” Ali Kemal Temizer, Feveran

        Feveran Arapça bir isim. Kaynayıp fışkırma anlamı taşıyor. Mecazen öfke ve sinirden köpürme, coşup taşma karşılığında da kullanıldığı oluyor.

Türk Dil Kurumu bu kelimeyi edebiyatımızın hikaye, roman ve tiyatro eserleriyle meşhur isimlerinden Haldun Taner’in kullanımıyla almış sözlüğe. Feveran: Birdenbire öfkelenme, köpürme, parlama.
"Sabırlı olmak, parlamamak, duygusal feveranlardan uzak kalmak hassası da bizde çok eksik."

        Feveran da nerden çıktı şimdi demezsiniz, bilirim; çünkü hiçbir şey kendiliğinden çıkmaz. Hele ki bahse konu olan kelimelerse yıllarca kullanmadığınız hatta hafızanızdan tamamen silinip gittiğini sandığınız bir kelime, bir isim ve bazen o kelimelerin içinde yer tuttuğu bir mısra veya bir cümle, umulmadık bir anda adına çağrışım denilen bir bahane bularak çıkıverir karşımıza. Okul yıllarından, çocukluğunuzu yaşadığınız mahalleden eski bir dostu görmüş gibi olur, duygulanırsınız.

        Haldun Taner’in feveran kelimesini kullanımına dikkat ettim. Tam da bizi anlatıyor, yüzümüze ayna tutuyor olduğunu düşündüm. Halimizi en net gösteren siyah-beyaz bir resim, sosyolojik anlamda mükemmel bir tespit gibi geldi bana. Siyasetçilerimiz başta olmak üzere birçoğumuz, genellikle feveran halinde değil miyiz birbirimize karşı? Sabır, hak getire; duygusal feveranlardan uzak kalmak nafile...

        Geçen hafta Başbakan’ımız Ahmet Davutoğlu’nun İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın DHKP-C’li teröristler tarafından görevi başında şehit edilişi nedeniyle üzüntüsünü ifade ederken teröriste terörist diyemeyenleri, şehidimizin cenazesine katılmayanları, terör gibi hepimizi ilgilendirmesi gereken en hassas bir konuda bile birlik beraberlik görüntüsü veremememizi dile getirdiği cümleleri tam bir feverandı bana göre ve özellikle bir cümlesi, ta seksenli yıllarda okuduğum “Feveran” adlı bir hikayeden girerek zihnimin dehlizlerinde yarım asra yakın tozlanmış bir cümleyi uzun süren uykusundan uyandırarak perişan bir halde çıkarıp getirdi karşıma. Başbakan’ın o konuşmasında terör belasına karşı birlik içinde olamamamızın üzüntüsünü şu mealde bir cümle ile ifade etmişti. Keşke muhalefet partilerimizin liderleri de bu cenaze törenine katılsalardı, teröre karşı birlik duruşu içinde olabilseydik!

Başbakan’ın bu sözleri, Ali Kemal Temizer’in Feveran’ında söyledikleriyle bir bakıma aynıydı. İnsanlar birçok konuda farklı düşünmeleri doğaldı; ama milletin en hayati konularda asgari müştereklerinin olması da doğaldı. Çanakkale’de, Yemen’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da ayrılık gayrılık yoktu. Milletin, memleketin huzurunu katletmeye yönelen kim olursa olsun milletçe tek yumruk, tek yürek olabiliyorduk. Dillerimiz, renklerimiz, zevklerimiz farklıydı; ama kimse kimseden üstün olmadığının bilincindeydi, üstünlük Allah’a daha yakın olabilme mücadelesindeydi; kıblemiz birdi, milli stratejimiz birdi.

Yıllar yılları kovaladı ve...

Biz birlikte bir arada yaşama ahlakımızı kaybettik. Sonra...

Sonra yazarın Feveran’ında ifade ettiği gibi bir hasreti seslendirir olduk gündüz gece:

 Seninle bir ve beraber olamasak bile aynı hedefi döven bir çift kursun gibi bir namluda sırt sırta yatabilseydik...”

Kayıplarımız büyük.

Tek ihtiyacımız birlikte yaşayabilme ahlakı...

Feveranımız bu olsun.

Yahut Cahit Sıtkı Tarancı’nın dediği gibi...

“Yaşamak sevmek kadar gönülden olsun

Olursa bir şikayet ölümden olsun!”

Selamların en güzeliyle...

H. Halim Kartal         

                                          10 Nisan 15

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.