17 Aralık 2025, Çarşamba
01:55
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

Celal Abi

Bismillahirrahmanirrahim

Alemlerin Rabbi Allah’ımıza hamdolsun! Onun yüce Rasülü Muhammed Mustafa Aleyhisselam’a selat ve selam olsun!

İslam tarihinde şuuruna varılmadan yaşanan ilahî bir kanun sürekli tekerrür eder.  İslam büyükleri zor şartlarda azından 50 yıllık bir çile ve gayretle yetişirler. Bir çoğu görünüşte hak ettikleri ilgiyi hayatta iken göremezler. Ancak Allah içlerinden dilediği dostlarına vefatlarından sonra insanlar içinde uzun bir ömür verir. Bu ilahi kanun sayesinde bizim büyüklerimizin bir çoğu bin- bin beş yüz yaşındadır. Üstelik günah cihetinde ölmüş, sevap cihetinde halis bir hayat yaşamaktadırlar. O yüzden raşit halifeler seyyidina Ebubekir. Ömer, Osman, Ali r. anhüm bu gün 1500 yaşındadır ve hala yaşıyorlar.  Geylaniler, Mevlanalar, Ahmed-i Farukiler ve daha niceleri -Allah hepisinden razı olsun- yüzlerce senedir yaşayıp geliyorlar.

Allah ömrünü uzun etsin Celal Abimiz de inşallah zikr ettiğim kanun-ı ilahiye mazhar kullardandır diye düşünüyorum.  Bu gün vefatının üzerinden bir yıl geçti. Yokluğuna alışamadık, ama O’nun güzel hasletlerini bir nebze hatırlayarak, hasretimizi duaya dönüştürmeye çalışacağız!

Güzel insanların güzel hasletlerini anlatmak, onların boyası ile boyanmak demektir. Sohbette insibağ vardır – boyalanma  yani anlatılan şeyin boyasını sürünme- ifadesi bu hakikatı anlatır.

Celal Abi,

Bildiğiniz gibi esnaftı. Ticaretin kurallarını iyi bilirdi. Kendisinden sık sık “işinde başarılı olamayan hizmette başarılı olamaz” sözünü işitirdik.  Akşam dükkanı kapattıktan sonra işiyle ilgili problemleri tamamen unutur, bütün dikkatini hizmete verirdi.

Çok enerjik bir yapısı vardı. fakat ona enerjisini veren hizmetten aldığı şevk ve gayretti. Bu nokta önemlidir. Topladığınız enerjiyi hizmete sarf etmek, işi noksan bırakır, hizmetten aldığınız enerjiyi yine hizmete sarf etmek insana tükenmez bir güç verir. O bu sırrı anlamıştı. Cemaatteki rahmetin bereketine inanırdı. Toplu derslerin insan üzerindeki etkisini bildiği için yeni tanıştığı insanların mutlaka toplu derslerden birine götürülmesini isterdi.

Fedakarlığı

İnsanda fıtrî olarak mal sevgisi vardır. Malı canın bir parçası sayarız hep. Abi kumaş ticaretinde yerin 5 kat altındaki Şükür ticaret hanesinde çilesini bitirmişti.   –çile diyorum çünkü eski zaman evliyaları gibi dükkan adeta günahlardan uzak bir mağaraydı Onun için- emekli olmak yerine işin şeklini değiştirdi. Dershane yapımında yeni bir model geliştirmişti. Etrafında bulunan yol arkadaşlarının hizmete katılımını sağlamak düşüncesi ile söz gelimi dershane ihtiyacı olan bir yerde ev ihtiyacı olan 5-10 kardeşe ortak bir arsa aldırır. Çoğu zaman kendisi de iştirak eder, inşaatın bütün safhalarını yakından takip ederdi. Kısa bir zaman sonra orada hem kardeşlerin ev ihtiyacı hem de cemaatin dershane ihtiyacı karşılanmış olurdu.  İnşaat işleri onun aleminde dershane hizmeti olarak vardı.

Bu süreçte kazandığı bütün mal varlığını kendisi ile birlikte ahirete götürmenin yolunu bulmuştu. Hepsini hizmet yolunda vakfetti. Bu gün inşallah kardeşler bu vakfın kurulması ve devamı için gerekli çalışmaları sürdürüyorlar.

 

İş takibi

Bir kardeşin bir işini üzerine aldığında o işi her aşamasında sonuna kadar takip ederdi. “işe iki elinle birden sarılacaksın” derdi ama O dört eliyle birden sarılırdı. Söz gelimi hastaysanız, doktoru arar, sizi hastaneye götürecek arabayı ayarlar, neticeyi öğrenir, ziyaretinize gelecek kardeşleri belirler, evinizde veya hastanede ziyaret eder, hediyesini mutlaka alır vs., yapılması gereken her ne varsa sizi istemeye muhtaç bırakmadan ayarlamış olurdu.

İş takibinde olduğu gibi yeni tanıştığı bir insanı takip ederken de öyleydi. Takip ve devamlılık onun en önemli hizmet düsturuydu. Yeni tanıştığı bir insanın öncelikle bir probleminin olup olmadığını öğrenmeye çalışırdı. Bir problemi varsa onun çözülmesi için derhal harekete geçer, etrafındaki tanıdıklarını da bu husus için harekete geçirirdi. Bununla birlikte o şahsı bulunduğu yerden alır veya aldırır, her akşam kendisi ile birlikte derse gelmesini ister, derste ona özel iltifatlar eder, cemaat içinde onu onurlandırır, dersten sonra mutlaka evine bıraktırırdı.

Yarın yaparız Celal Abi’nin lügatında yoktu. Eksiği gördüğü anda peşine düşerdi.

Bu sıcak ve samimi takip çok defa netice verir, onun cereyanına takılan kolay kolay bu samimi dostluğu reddedemezdi. İhlas ve rızay-ı ilahi ile yapılan bu sıkı takibin sizi kuşattığını anlardınız.  en muhtaç olduğunuz bir anda telefonu çalar,   yada önünüzde duran taksiden size elini uzatırdı.

En önemli yatırımın insana yapılan yatırım olduğunu söylerdi. Zannedersem Türkiye’de dershaneye alınan talebelerin bütün ihtiyaçları ile ilgilenme düsturunu koyan ve uygulayan  Celal Abi olmuştu.

Ders dinleme adabı

Ders dinleme adabına çok dikkat eder, kim okursa okusun o bahsi yeni duyuyormuş gibi hayret içinde ders okuyanı  takip ederdi.  Ve bize sık sık “ders esnasında yakanızla paçanızla meşgul olmayın, size bakan dersi canlı olarak yaşadığınızı görsün” derdi.

Etrafındaki Dünya

Celal Abi etrafındaki dünyanın farkında olan bir insandı. Muhtaç bir insan gördüğünde duyarsız kalması mümkün değildi. Bu bazen küçük çocukları ile evsiz kalmış bir kadın olurdu. Onun bir eve yerleştirilip bir ev sahibi oluncaya kadar takibini yapardı.  Yada Eyüp civarında yıllardır oturduğu iki kulübeden belediyenin attığı yaşlı bir çiftin dramı olurdu. Onun hukuk işlerini takip ettirmiş. Mahkemeye gitmiş, avukat tutmuş, sonunda o iki yaşlı insan kulübesinde kalmıştı.

Yada kocasından fena muamele gören bir kadının acısını duymuş olurdu. O zaman çok kızar, esef eder, arayı düzeltmek için her yolu denerdi. Böyle bir anlaşmazlığı çözmek için bir defasında Ankara- Kütahya- İstanbul arasında defalarca gidip gelmişti.

Çoğunlukla bahane gösterilen uzaklık kavramı onun dünyasında yoktu. İşin adresi Amerika ise o  oraya gitmeye hazırdı.

Dostlarına karşı vefası

Vefa imandandır. Vefası olmayanın imanı ona tesir etmemiş demektir. Celal Abinin vefası şefkati ile birleşmiş onda yüksek bir ahlak haline gelmişti. Gençliğinde yaşadığı içtimai hayattaki arkadaşlarının çoğu yanlış bir hayat yaşıyordu. (söz arasında o gençliğinde meşhur bir futbolcu idi)   Hem de vakit hızlanmıştı, artık yaşlanıyorlardı.  Onlar için çok üzülürdü. Zaman zaman bir vesile ile onları arar, eski günleri anarlardı. Hep hizmeti anlatacağı uygun zamanı ve zemini arardı. Son yıllarında bu işe daha da ağırlık verdi. Eskişehire gitti eski dostlarının yaşadığı semtte bir dershane açtı, onları yüksek bir vefa ve şefkatle kucaklayıp dersine çağırdı, günlük hayatlarını takip etti, içlerinden bir çoğu bu vefaya karşılık verdiler. Dersleri takip edip namaza başladılar.

Hele birisi tövbe etmiş, Risale-i Nurlara karşı yüksek takdirlerini belirtip namaz başlamıştı. bir hafta sonra vefat etti. kaderin sırları var demişti ardından “bir hafta daha geciksek, vebal altında kalacaktık!”

Bir gün bir arkadaşı çıka geldi. (Çocukluğumda çok meşhur bir isimdi.) Şöhret gitmiş, paraları bitirmiş, eşinden ayrılmış, eski bir kulübeye sığınmış, saçı başı dökülmüş bir halde! Peşinde onlarca problem vardı. hangi birini çözebilecekti!

Ama Celal Abinin sevinci görülmeye değerdi. Onu aylarca Alibeyköy Ümraniye arasında taşıdı. kaldığı kulübede şartları iyileştirmeye çalıştı. Çünkü o düşkün dostu orada yalnız değildi. sığındığı evde kendini uyuşturucuya kaptırmış abisi de vardı. Onu alıp Alibeyköye getirse öbürü himayesiz kalacaktı. Her hafta dostunu uğurlarken  abisine iyi bakmasını sıkı sıkı tembih ederdi. Onu yıllarca takip etti. dershaneye gelir göz yaşları içinde kitap okur namaz kılardı. Celal abiyi görünce arada bir yine kırk yıllık dostlardan biri hakkında son duyduğu bilgileri anlatırdı. İyice rahatsızlanınca bir bakım evine yerleştirdi. Başka bir gün Alibeyköy cemaatinin omuzlarında haşre kadar kalacağı kulübeye taşıttı.

Ön yargısız iletişim

İlk gördüğü insanda hiçbir kusur görmezdi. Muhatabı hangi halde olursa olsun ona yakın ilgi gösterir, üstelik bunu bir defalık yada göstermelik olarak yapmazdı. O ilgiyi sürekli devam ettirirdi.

Eyüp Sultana geldiğimizde hemen köşemizde bir içki bayisi vardı. ilk günden itibaren ona sürekli selam vermeye ve hal hatır sormaya başladı. Alınabilecek bir şey varsa ondan alırdı. Nihayet bir yıl içinde dostlukları “bu dükkan Eyüp sultana yakışmıyor” diyebilecek hale gelmişti. Adam o bayiliği yüksek bir fiyata satabilecekken iptal etti gitti.

Bir meyhane sahibinde bir mertlik görmüştü. Selam verdi, oturup çayını içti. Altı ay kadar her hafta bunu yaptı. Sadece selamlaşıyorlardı. Muhatabı onu anladı. Tevbe etti, işin şeklini değiştirdi. Onunla birlikte kendi taifesinden yüzlerce adam ziyaret edildi.

Fıtrî Hizmet

Samimi fedakarlığın, başkalarının problemi ile alakadar olmanın, diğerinin hali ile dertlenip ona şefkat etmenin hizmette iksir gibi tesir edeceğini söyler ve bu hali samimi olarak yaşardı. Bir talebeye bir kaç defa derse gelme teklifini reddeden bir arkadaşı için bir fedakarlık önermişti: “Öğleyin erkence git, yemek sırasına dur. Talebeler topluca sıraya girince öndeki yerini ona ver” o talebe öyle yaptı. İki hafta sonra inatçı arkadaşı derse gelmişti. Önemli bir nur talebesi oldu. Celal Abi bu azıcık fedakarlığın büyük neticesini zaman zaman sevinç içinde anlatırdı.

Sevdiği bahisler vardı.

Onun sevdiği bahisler fıtratına uygundu. Mert insandı. Yolda yürürken kavis yaptığını hiç görmedim. Dik yürür, döneceği yerden keskin dönüş yapardı. Lafı süslemeyi sevmez. Tok söylerdi.

“Bize lazım olan nedir? Doğruluk

Daha: Sıdk

Daha: Yalan söylememek”

“himmetini şahsına sarf etme” konusunda çoklarına ah ederdi. Keyfine düşkün insanlar için hayıflanırdı. Omuz vermiyor kardeşim derdi. Elini taşın altına koymuyor!

Bu memleketin temel taşı için Şu beş şey lazım ve zaruridir. Emniyet,  Merhamet, şefkat, itaat, karşılıksız hizmet!

Gün gelecek bu memleket ve şu hükümet tarihi şereflerini  Risale-i Nuru göstererek savunmaya mecbur kalacaklar!

Ve benzeri bahisler en çok tekrar ettiği konulardı.

İman hali telkin etme

Himmeti, gayreti, şefkati, sadakati Ona yüksek bir iman hali telkin etmişti. Yanına gelen O’ndaki iman halinin lezzetini alır, yanında huzur içinde oturur. Başka bir dünyanın lezzetini tadardı. Yine Allah’ın lütfu ile bir çok meseleyi aynı anda zihninde, kalbinde taşır, bu numunesini anlattığım olayların onlarcasını aynı zamanda takip ederdi.

Onun yanında bu huzuru tadanlar Onun dostluğuna değer verir, beraber olmaktan her zaman zevk alırlardı.  Vefasızlığı sevmezdi. Bazı hallerde affetmediği olurdu. Vefasız davranan bazı dostları ile irtibatını kesmesi yüksek insanî değerlere olan saygısındandı.

Vefatı

Biri diğeri yerinde vefat eden dostların kıssalarına sık sık atıf yapmaya başlamıştı. artık gideceğini ima ediyordu. Ondaki fark işte bu noktada kendini gösterdi. Biraz köşeme çekilip ahirete hazırlanayım demiyordu.  Bilakis hizmetteki şiddetini artırmıştı. Son bir hamleyle Kütahya’da yeni bir hizmet ve yapılaşma başlattı. Sokağın kaptığı yüzlerce genci kurtarmıştı.

Lakin ümmet arasına düşen fitne  günden güne ruhunu yakmaya başlamıştı. “bir seher vaktinde, Ya Rab benim canımı al şu fitneyi söndür!” duasını kabule mazhar şartlar içinde okudu! İnşallah kurban ve şehit oldu! (Allah’ım şu fitneyi söndür! Dahil olanlara şuur ve ihlas ihsan eyle! Tevbe etmeyi nasip et! Ve İslam alemine verdikleri zararı görmelerini nasip eyle Allah’ım! amin)

Celal Abimize

Allah Rahmet Eylesin! vefatıyla hizmette açılan boşluğu omuzlarımıza yüklenmeyi nasip eylesin! Amin Amin!

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı