13 Aralık 2025, Cumartesi
04:16
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

Günahkar  Memleketi Terk Etmek

(İmam Gazali’den)

Günahkar  memleketi terk etmek Allah'ın kaza ve kaderinden kaçış değildir. Aksine kaçılması gereken yerden kaçmak kaza ve kaderdendir. İnsanları günahtan sakındırmak için günahkar yerlerin kötülenmesi bir kötülük değildir. Seleften bir cemaat Bağdat’ta  gördükleri kötülükler yüzünden şehri terk etmeyi açıkça teşvik etmiştir.

İbn Mübarek’in 'Şark ve garbı gezdim. Bağdat'tan daha şerli bir memleket görmedim” demesi üzerine sebebi sorulmuş “Bağdat öyle bir memlekettir ki orada Allah'ın nimeti küçümsenir, günahlar önemsenmez” cevabını vermiştir.  Kendisi Horasan'a gitmiş “Bağdat'ı nasıl gördün?” diye soranlara “Orada öfkeli polis, aç tüccar, şaşkın Kuran okuyucuları gördüm!' demiştir.
Onun bu sözle gıybet yaptığını düşünme, o belirli bir şahsı hedef göstermemiş, ve zarar görmesine sebep olmamıştır. İnsanları günahtan sakındırmak istemiştir. İbn Mübarek, Bağdat’ta yerleşmişken Mekke’ye gidecek bir kervan hazırlandığını işitmişti.  16 gün kervanın yola çıkmasın bekledi ve kaldığı her gün için bir dinar kefaret verdi. 

Denildi ki: 'Hayır on  kısma ayrılmış dokuzu Şam’a biri Irak'a verilmiştir. 'Şer on  kısma ayrılmış dokuzu Irak'a biri Şam’a verilmiştir”
Hadîs âlimlerinden biri anlattı:  Bir gün Fudayl b. İyaz'ın yanında iken abasına bürünmüş bir sofi geldi.  Fudayl onu yanına oturturken 'Nerede oturuyorsun?' diye sordu Sûfî 'Bağdat'ta deyince  Fudayl sofiden yüz çevirdi ve "Onlardan biri ruhban  kıyafetine bürünerek bize geliyor ve sorduğumuzda 'zâlimlerin yuvasında' diye cevap veriyor!" dedi.
Bişr b. Hâris: 'Bağdat'ta ibadet eden bir kimsenin misali tuvalette ibadet eden bir kimse gibidir.' der ve eklerdi. 'Sakın Bağdat'ta kalma konusunda  bana uymayınız! Kim istiyorsa derhal çıksın!'
Ahmed b. Hanbel   'Eğer şu çocukların telâşesi olmasaydı bu şehirden çıkıp gitmek bana daha hoş gelirdi' demişti.  'Nerede oturmak istiyorsun?' diye soruldu.   'Hududlarda' cevabını verdi.
Bir başkası  'Onların zâhidleri iyi zâhid, şerirleri de çok şerirdir' demişti.

Hayrın az olduğu şerrin çoğaldığı bir beldede oturmak için insanların bir gerekçesi yoktur. O insanın   hicret etmesi daha uygundur. Allah’ın emrettiği gibi “Peki hicret etmeniz için  Allah'ın arzı yeterince geniş değil miydi?” Nisâ/97)

Eğer aile efradı veya başka bir bağ onu bu hicretten menederse haline razı olmamalı orada işlenen günahlara nefsini alıştırmamalıdır. Sürekli lisanında  “Ey Rabbimiz! Bizi halkı zâlim olan şu memleketten çıkar!” (Nisâ/75) duası bulunmalıdır.

Çünki  zulmün yaygınlaştığı yerlere bela iner ve herkesi kapsar. ”Öyle bir azap ki aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz.” (Enfâl/25) ayeti bu durumu anlatır. Dinin zararına olan hiçbir şeye rıza gösterilmez ancak Allah’a nispet edilen yönleri müstesnadır. (Temmet. İmam Gazali’den tercüme sona erdi. )

Ve sonra fakirin hali:

Rabbim cennetini genişlendirsin! Annem’den işitirdim. “Ahir zamanda deliksiz kabağa girer, yumurtanın sarısını çalarlar!”

Hızlıca akı verdi zaman bütün musibetlerini gördük, korkulan günlerin! Helal haram sınırını kaldırıp para kazanma hırsı tahrik edilince hepimizi tehdit eden bir canavar yetiştirmiş olduk insan yerine!

Yıllar önce beraber yolculuk yaptığım bir genci çok kederli görmüş sormuştum. “nedir derdin!” kısaca anlattı. Bir yem fabrikasında gıda mühendisi imiş! Patron her defasında maliyeti düşürmesi için kendisini sıkıştırıyormuş. Kaliteden kısarak maliyeti epeyce düşürmüş ise de patronu razı etmek mümkün olmamış! Bundan sonrası zulümdür dediği noktada işine son vermişler!

Kulaktan duysam da yemlere kan, kemik, tavuk sakatatı gibi hayvanın tabiatta asla yemeyeceği maddelerin katıldığını biliyorum! Haliyle bu yemler eti de sütü de bozuyor! Sürekli süt aldığım bir üretici vardı. Bir ara yoğurt kaşıklarken  sünmeye başladı! Ahır sahibi köylüye sebebini sordum “ben genetik araştırmalar yapıyorum “ dedi! Ben “genetik araştırmaları senin devletin yapamıyor! Sen nasıl yapıyorsun !” dedimse de yapacak bir şey yoktu.

Hafta başında Konya Muhacir pazarında tulum peyniri arıyorum! Bir iki esnafa baktım! Üçüncüsüne açıldım “ Bir iki aydır yediğim peynir markasını sağlık bakanlığı ‘içinde nişasta var’ diye kara listeye almış” dedim.

Sen hangisini tavsiye edersin?

-“Ah abi o da bir şey mi! Bazı markalar var ki tulum peynirine ne idiği belirsiz margarin türünde yağ katıyorlar!” dedi ve itimat verici bir sürü güzel cümle kurdu. Birine güvenmek zorundayım. Ben iki kilo arkadaşım dört kilo aldı. İstanbul’a geldik. Peyniri güzel görünüyordu bir miktar tavaya koydum ve üzerine iki yumurta kırdım! Ne göreyim tavayı aniden yağ kapladı. Şüphelenmiştim. Ayrı bir tavaya bir kaşık peynir koyup ısıttım, soğuduktan sonra bir tatlı kaşığı donmuş yağ çıktı. (tezgahtar on puanlık numara yapmıştı bize)

İçim bunaldı! Ne yapacağımı bilemedim!

Bir iki aydır! Protein ağırlıklı besleniyorum! Laf aramızda birkaç kilo da verdim! Bu yüzden peynir ve yumurta benim için son derece önemli! Olacak işte reklam spotunda bir flaş haber! “Sakın yemeyin!”

Haber programına konuk olan profesör, yumurta sarısının nasıl çalındığını anlatıyor! Meğer renk skalası varmış, üretici hangi renkten istiyorsa onun boyasını alıp tavuğa yediriyormuş! Kanser yapan bu boyaları üreten firma, aynı zamanda kanser ilaçları da üretiyormuş!

Boşuna dememişler, insan bozulunca dünya bozulur! Ben nereye kaçayım dostlar! Bir akıl verin! Sanırım İmam Gazali’den yaptığım alıntının hikmetini anladınız!

 

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı