BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Bir şeyi arama konusunda takındığımız tavır o şeyin bizi ilgilendirip ilgilendirmediğiyle alakalı olarak farklılaşmaktadır. Nasreddin Hoca merhumun kaybolan eşeğini aramaya katılanların çoğunun arama eylemini türkü söyleyerek yaptıkları gerçeği atasözlerimizde yerini bulmuştur.

        Gazeteci İsmail Kılçarslan’ın katıldığı bir tv. programında sıkça kullandığı bir sözü bu bağlamda zikretmem gerek: “Aramakla bulunmaz; fakat bulanlar arayanlardır.”

        Çarşıda pazarda veya büyük market gezmelerinde yapılan alış verişlerde tesadüflerin payı büyüktür. Gerçek ihtiyaç ürünleri yanında hiç gerekli olmadığı halde belki hiç kullanılmayacağı halde sırf evde bulunsun saikıyla öylesine alınıveren şeyler olmuyor mu?       

        “Aradığın bir şey var mı?” veya “Ne arıyorsunuz, size nasıl yardımcı olabiliriz?” diye sorsalar birçoğumuzun ne aradığına dair vereceği bir cevap var mı? Böylesi sorulara hazırlıklı olup olmadığımızı yoklarsak dilimizin ucuna geliveren ilk kelime ne olur?

Bir şey aramayalım mı? Ne aradığımıza bakmayalım mı? Hep birileri arasın tarasın önümüze getirsin biz de afiyetle yiyelim öyle mi? Boğazımızdan geçmediğini görüp duruyoruz böylesi zahmetsizce ağzımızın hizasında buluverdiğimiz gıdaların. Midelerimiz için tecrübeyle sabit olduğunu bildiğimiz bu gerçeğin zihin dünyamız için de gerekli olduğunu kabul edebilecek yürekliliği gösterebilecek miyiz?

        Aramak…

        En çok ihtiyaç duyduğu bir anda elinden tutulacak biri belki çok yakınımızda; ama aramadığımız için bulabilecek miyiz? “Ne aradığını bilmeyen bulduğunun ne olduğunu anlayamaz” sözü bunun mümkün olmadığının apaçık beyanı gibidir.

        Şükür ki ne aradığının bilincinde olarak arayanlarımız var. Mesela Kuruluş dergisinin tamamına emek veren Yeprem Türk’ün aradığı geçici tatmin vasıtaları değil,huzurlu bir gelecektir.

        “En kötü şartlarda bile umudu yitirmemeyi salık veren bir imanın mensupları olarak inanç, ahlak, tabiat, insan adına bir gelecek arıyoruz.”

         Aramak, hele ne aradığını bilerek aramak emek ister, yürek ister.

        Kimileri vardır yüz yıllar öncesinde kalmış geçmişi arar. Kimileri hiçbir kötülüğün, hukuksuzluğun olmadığı; ayrılığın, yoksulluğun, çaresizliğin tarihe karıştığı; acının, elemin ve gözyaşının adlarının bile anılmadığı belirsiz bir geleceği; kimileri dekardeş kavgasının son bulduğu, kış günü herkesin evinin barkının olduğu, dertsiz tasasız insanları ölümden başka bir şeyden şikâyet etmedikleri bir memleket arar.

        Türkçe konusundaki titizliğin bozulmasından derin ıstırap duyanların yüzyıllar öncesinde kalmış geçmişimizdeki özlemleri Karamanoğlu Mehmet Bey’dir şüphesiz. Bu özlemi şair Yusuf Yanç, Türkçe olmayan isimlerin işgal orduları gibi çarşımızı, pazarımızı istila ettiğini pek çok karşılıklarıyla anlatır:

“Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum 
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı? 
Bir ferman yayınlamıştı;

'Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste, 
meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmaya' diye,

Hatırlayanınız var mı? 
Dolanın yurdun dört bir yanını, 
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri, 
Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim, 
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere, 
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?”

        Arayanlar içinde öyle yiğitler bilirim ki bunlar zamanlarının çoğunu başı okşanacak bir yetim; yurdu yuvası tarumar olmuş bir gariban; tüm sevdikleriyle birlikte her şeyini memleketinde bırakıp gelmiş bir mülteci; kışta kıyamette başını sokacak bir yer arayan bir aç, bir yoksul; gariplerin bayram edeceği bir çift ayakkabı, bir battaniye, bir koli erzak, bir yudum su, bir avuç ateş bulmak için çırpınır dururlar.Sosyal medya üzerinden organize olarak “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim” deyip ellerinden geldiğince derde derman olma mücadelesini ibadet belleyen gönlü güzel insanlara, cümle yardımseverlere selam olsun!

        Bunlar bulmayı her şeye rağmen bulmayı ve gariplerin, çaresizlerin neye ihtiyaçları varsa güçlerinin yettiğince vermeyi, veremiyorsa verebilecek durumda olanları haberdar etmeyi Allah’ın rızasına giden en kestirme yol olduğu sorumluluğuyla hareket ediyorlar. Hepsine selam binlerce selam!

        “Bulanların çoğu, şanslı olduklarından değil; aramanın devamında akılları kalmayacak kadar egolarından feragat edebildikleri için bulmuşlardır.”

        Üstad Necip Fazıl Kısakürek o bahtiyarlardan biridir ve aradığı bana göre bulunmuştur:

        “İşte bütün meselem, her meselenin başı,
        Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!” 

         Selamların en güzeliyle…

        H. Halim Kartal                                   15 Ocak 19

        

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.