Günümüzün hızla değişen iş dünyasında, "rekabet" denilince akla genellikle acımasız bir yarış, "başarı" denilince sadece kâr marjları geliyor. Etik değerler, nezaket, dayanışma gibi kavramlar ise neredeyse naif bulunup, "işin gereklilikleri" karşısında geri plana itilebiliyor. Oysa Anadolu'nun bağrından çıkmış, sadece bir esnaf teşkilatından çok daha fazlası olan Ahilik, bize tam da bu noktada, asırlar öncesinden ışık tutuyor.
1. yüzyıl Anadolu'su... Haçlı saldırıları, Moğol istilaları, göçler ve siyasi karışıklıklar... İşte böyle bir ortamda filizlenen Ahilik, öncelikle bir "insan yetiştirme" okuluydu. Bir genç, sadece mesleğinin inceliklerini, zanaatının sırlarını öğrenmekle kalmazdı Ahi zaviyelerinde. Ona asıl öğretilen, "eline, beline, diline hâkim olmak"tı.
Bu ünlü prensip, özünde mükemmel bir ahlaki manifestoydu:
· Eline hâkim olmak: Hırsızlıktan, haram kazançtan, zulmetmekten uzak durmak. Üretmek, alın teriyle kazanmak ve helal lokmanın kıymetini bilmek.
· Beline hâkim olmak: İffetli olmak, aile hayatına ve toplumun temel değerlerine saygı duymak.
· Diline hâkim olmak: Yalan söylememek, gıybet etmemek, kötü söz sarf etmemek. Müşteriyi kandırmamak, sözünde durmak.
Ahilikte kalite, sadece malın iyi olması değildi; onu üreten insanın da "iyi" olmasıydı. "Çırak- kalfa- usta" hiyerarşisi, bir kıdem zincirinden öte, bir "olgunlaşma" süreciydi. Kalfa olmak için sadece mesleki beceri yeterli değildi; ahlaken de örnek bir insan olmak gerekirdi. Usta, çırağa sadece zanaat öğretmez, onu hayata hazırlar, ahlaklı bir birey olarak yetiştirirdi. Müşteri ilişkilerinde "alışveriş" değil, "helalleşme" esastı. Müşteri aldatmak, ölçüde ve tartıda hile yapmak en büyük ayıplardandı.
Dayanışma ruhu ise sistemin temel taşıydı. Kazanç hırsıyla değil, kardeşlik duygusuyla hareket edilirdi. Bir esnaf sıkıntıya düşerse, diğer Ahi kardeşleri onu ayakta tutardı. Fiyat kırarak rekabet yerine, kalite ve dürüstlükle yarışılır, piyasanın düzeni korunurdu. Bu, modern ekonominin "kâr maksimizasyonu" anlayışına adeta bir insaniyet dersiydi.
Peki, bugün Ahilik'ten ne öğrenebiliriz?
Ahilik bize gösteriyor ki, sürdürülebilir başarı ve gerçek kalkınma, ancak sağlam bir ahlak zemini üzerine inşa edilebilir. Tüketici güveni, marka sadakati ve uzun vadeli başarı, nihayetinde dürüstlükten ve güvenden geçer. İş dünyasında "etik" sadece bir yönetmelik maddesi olarak değil, bir yaşam biçimi olarak benimsendiğinde, toplumun tamamı refah bulur.
Günümüzde kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, etik kodlar ve sürdürülebilirlik politikalarından bahsediyoruz. Oysa Ahilik, tüm bunları yüzyıllar önce, deri önlüklerin altına, yüreklere işlemişti. Belki de dönüp yeniden bakmamız gereken, sadece teknoloji ve inovasyon değil, o deri önlüklerin temsil ettiği yüksek ahlak ve insanlık mirasıdır. Çünkü unutmayalım; kaliteli mal, ancak kaliteli insan elinden çıkar.
Abdullah Avcu
Seydişehir, 28.10.2025

