İnsanoğlu yerden çıkmamıştır. Hani bir söz vardır ya: “Yerden mi çıktın?” Her insanın bir anne babası, bir soyu, sopu ve kökü vardır. İşte bu soy, memleket dediğimiz yer, insanoğlunun sıla-i rahimidir.
Cenab-ı Allah’ın bir hikmeti olarak insan, doğduğu yeri, yurdu ve mekânı her zaman kalbinde taşır. Nereye giderse gitsin, oranın özlemini ve heyecanını içinde yaşar.
Bunu en iyi hissedenler, memleketlerinden uzakta, gurbette yaşayanlardır. Gurbetteki insanlar memleketlerine döndüklerinde derin bir manevi huzur hissederler. Yurt dışında yaşayan soydaşlarımızın ülkemize dönüşlerinde eğilip toprağı öptüklerine çokça şahit olmuşuzdur. Sıla-i rahim insanda ister istemez iç huzuru ve manevi bir sakinlik meydana getirir. Memleket sokaklarında gezerken karşılaştıklarıyla selamlaşır, hâl hatır sorar, geçmişle bağ kurar ve gelecekle ilgili planlar yaparlar. Bu duygunun verdiği huzur ve mutluluk her şeyin üzerindedir.
Sıla-i rahim, insan hayatının olmazsa olmazlarındandır. Çünkü uzakta yaşarken bile insanın kalbinin bir köşesinde hep memleket özlemi vardır. Bu sebeple sıla-i rahim, insan yaşamında çok özel ve olağanüstü bir yere sahiptir. Nitekim Cenab-ı Allah, akraba, eş ve dostlarla bağların korunmasına dair Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet-i kerime bildirmiştir.
Nisâ Suresi 1. ve 36. ayetlerinde mealen şöyle buyrulmaktadır:
> “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini var eden ve bu ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. İsmi hürmetine birbirinizden dilekte bulunduğunuz o Allah’a saygısızlık etmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Çünkü Allah sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.”
“Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya iyilik edin. Akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışlara, elinizin altındakilere (köle, cariye, hizmetçi ve işçilere) iyilik yapın. Çünkü Allah kendini beğenen ve çokça övünüp duran kimseleri sevmez.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de sıla-i rahim hakkında şöyle buyurmuştur:
“Yoksula verilen sadaka bir sadakadır; akrabaya verilen ise hem sadaka hem de sıla-i rahimdir.”
“Güzel ahlâk; senden sıla-i rahmi kesen akrabana sıla yapmak, seni mahrum edene vermek ve sana zulmedeni affetmektir.”
“Amellerin Allah Teâlâ’ya en sevimli olanı iman etmek, sonra sıla-i rahim yapmak, sonra da iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktır. Allah Teâlâ’nın en çok buğz ettiği ameller ise şirk koşmak ve sıla-i rahimi kesmektir.”
“Sıla-i rahim yapmak üzere akrabalarınızı ve soyunuzu öğreniniz. Çünkü akraba ziyareti ailede muhabbet, malda zenginlik ve ömürde bereket sağlar.”
Gurbette yaşayan biri olarak sıla-i rahimin ne kadar önemli olduğunu bizzat yaşamışızdır. Memleket sevgisi, akraba, eş ve dostların varlığı insan psikolojisinde çok derin bir yere sahiptir. Hatta yıllarca yurt dışında yaşayıp orada kök salan vatandaşlarımız bile vefat ettiklerinde cenazelerinin doğdukları topraklara götürülmesini vasiyet ederler. Bu durum, sıla-i rahimin önemini açıkça göstermektedir.
Sıla-i rahime olan ihtiyaç, hem bireysel hem toplumsal bir ihtiyaçtır. Her insanın bu manevi bağları canlı tutması, akraba ve memleket ziyaretlerini ihmal etmemesi gerekir.
Şair Ahmet Kutsi Tecer’in dizelerinde söylediği gibi:
> “Orda bir köy var uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.”

