5 Aralık 2025, Cuma
09:46
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

Camiler ve mescitler sadece bir ibadet mekânı olarak değil, aynı zamanda yaratıcının birliği ülküsü etrafında inananların birlikteliğinin sembolü, Allah’a kulluğun nişanesi, Allah adının ve davasının gündemleştirildiği ulvi bir mekân, sosyal ve içtima-i hayatın kalbi, göklerden arza açılmış Rabbani ve manevi birer nimet sofrası olarak görülmelidir.

Bir camiler ve din görevlileri haftasını daha idrak ederken tarihsel süreçte farklı inanç ve grupların camilere bakışını ve camileri fonksiyonunun dışında kullanma arzusunu bu yazımda özetle ele almak istedim. Takdir edersiniz ki insanlığın babası Ebul Beşer Hz. Adem’in yeryüzü serüveni bir mabet inşası Kâbeile gerçekleşmiş ve tüm Peygamberlerin hayatında mabetler, mabetlerin yapılamadığı-kullanılamadığı baskı ortamlarında mabede dönüştürülmüş evler olagelmiştir.

Bu yazımda Müslümanın, ehli kitabın, müşrikin, münafığın ve zalimlerin camiye ve mabede bakışı nedir. Cami ve mabede bu saydığım sınıflar hangi anlamı yüklediler.Camileri nasıl değerlendirip ne şekilde kullandılar. Bunları Kur’an’dan ayetler ışığında ele almak istiyorum.

MüslümanlarCamileriİnşa, İhya, İrşat ve Islah Ederler

Mescitlerin inşası Allah’a sağlam imanın, ahiretten nasipdar olmanın, namaz ve zekât ile rızıklanmanın ve Allah’tan gayrısından korkmamanın nişanıdır. Müminler için mescitler, Allah’a yakınlaşmanın, huşu içinde ibadet etmenin ve kardeşlik ruhunu yaşamanın mekânıdır.

İnşa edilen mescitlerimizin ihyasının beden ve ruhla sağlanması da önemlidir. Zira inşa maddi düzeyde önem arz etse de manevi dinamiklerle yani ruh ile desteklenmediği müddetçe eser âtıl ve noksan kalır. Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adını zikretmek, kitabını gündem etmek, peygamberlerin kutlu davalarını yad edip müminleri irşat etmekte müminlerden bilgin olanların yani din gönüllülerin görevi ve sorumluluğudur.

Mescitlerin ıslahı ise cemaatle, çocuklarla ve kadınlarla tezyin edilmesi ve süslenmesi ile gerçekleşir. Caminin ilmi ve akademik bir disiplinle her saatinin değerlendirilmesi bu ihya ve ıslahın bir parçasıdır.  Yine fiziki ve maddi temizliğinin yapılması restorasyon ve tadilatının medeniyet zevkimize, estetik anlayışımıza göre tezyin edilmesidir.

"Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayan kimseler imar eder."
(Tevbe, 9/18)

Müşriklerin Mescide Bakışı: Şirk Unsuruyla Kirletme ve Engelleme

Mekke müşrikleri, Kâbe’yi kendi putperestlik sistemlerine alet etmişler ve müminleri oradan alıkoymuşlardır.(Hac, 22/25) Tavaf yaparken ıslık çalarak ve el çırparak görsel bir dindarlık sergilemişler ve yaptıkları şovlarla ibadetin içini boşaltmış ayrıca sembol yerler olan Safa ve Merve arasına birer put dikmek suretiyle tevhidi bozmuşlardır. (Enfâl, 8/35)
Müşrik zihniyet mabede hürmet eder gözükerek ibadetlerin içini boşaltmış, ibadetleri sadece Allah’a has kılan Peygamberin (a.s) namazını engellemeye çalışmışlardır. (Alak, 7/10)

Münafıkların Mescide Bakışı: Gösteriş ve Fitne Mekânı

Kur’an’da “Mescid-i Dırar” örneği, mescidin kötü niyetle kullanılabileceğine dikkat çeker.

İbadet yeri gibi gösterilen bir mabedin bile kötü ve şer niyetle yapıldığında nasıl büyük bir zarar ve fitneye sebebiyet vereceğini münafıkların Mescidi Dırar örneğinde görebiliyoruz. Dolayısıyla ister somut bir yapı olan mescit olsun, ister bir iş, amel ve eylem olsun yapılan iş sağlam bir inanç, iyi bir niyet ve Müslümanlara fayda gözetilmek amacıyla yapılmadıysa zarar verme potansiyeli taşıyor demektir.  Üstelik namaza üşene üşene kalkan münafıkların (Nisa, 4/142) namazın sembolü olan bir cami inşasıyla meşrulaşma gayesine matuf yapılıyorsa daha çok dikkat edilmesi gerektir. Mescit görünümündeki bazı yapılar, samimiyetten uzak bir şekilde kullanıldığında fitne ve fesat yuvası olabilir. Şunu da ifade etmek gerekir ki Müslüman halkımızın inançla, iyi niyet ve sadaka-i cariye gayesiyle yapmış oldukları camileri “dırar” olarak adlandırmak tefrikaya, fitneye ve hakka girilebilme tehlikesine yol açabileceğini unutmamak gerekir. 

"Zarar vermek, inkârı yaymak, müminler arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Rasûlü’ne karşı savaşan kişiye gözetleme yeri hazırlamak için bir mescit yapanlar vardır..."
(Tevbe, 9/107)

Zalimlerin Mescide Bakışı: Yıkmak, Engellemek ve Yakıp Yıkmak

Kur’an, Allah’ın adının anılmasını engelleyenleri “en zalim” olarak niteler. O halde ibadet yerleri böyle günahkâr ve zalim kimselerin elinde bulunmamalıdır. İbadet yerlerinin, sembol cami ve mescitlerin tutsaklığı dün Romalıların Kudüs’ü yıkması, Ebrehe’nin Kabe’ye yıkma teşebbüsü gibi dramatik olaylara sahne olmuştur. Günümüzde Mescid-i Aksa’nın siyonistlerin işgali altında keyfi muamele ve tazyiklerine maruz kalması ve bazı coğrafyalarda ki ibadet yasakları da mescitlerin hürriyetinin ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermektedir. Dolayısıyla sembol mescitleri tutsak olanların kendileri, tarihleri, kültür ve medeniyetleri de tutsaktır. Yine Allah’ın isminin yasaklanmasından kasıt Allah’ın ahkamının tam ve eksiksiz anlatılamaması olarak anlaşılabilir. Allah’ın sosyal hayata, ekonomik ve iktisadi hayata, kültürel ve sanatsala hayata dair emirlerinin mescitlerde konuşulmaması da Allah’ın isminin hakkıyla zikredilmesine engel teşkil etmektedir. Her dönemde Mescitlerin, manastırların, kiliselerin ve havraların hem fiziki hem manevi anlamda harap edilmesine sebep olanlar en büyük zalimler olmuşlardır.

"Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışan kimseden daha zalim kim olabilir?"
(Bakara, 2/114)

Ehli Kitabın Mescitlere Bakışı: Kıblenin Değişimi ve Tepki

Efendimiz Mekke hayatı boyunca arkadaşları ile Kudüs yönüne Mescide Aksa’ya dönerek namaz kılmıştır. Hatta efendimiz Kabe’yi önüne alıp Kudüs’e dönerek iki kıbleye de dönmüş ve Kabe’yi ihmal etmemiştir. Ancak Medine’de kıble ayeti gelip müminler Kabe’ye dönünce Yahudiler bu hadiseyi dillerine dolamış ve önceki namazlarının boşa gittiğine dair safsatalar uydurmuşlardır. Kur’an, ehl-i kitabın kıble değişikliğine gösterdiği tepki üzerinden mescitlere dair farklı bakış açısını da yansıtır:“İnsanların çoğu, kıblene yönelmeni istemezler…”(Bakara, 2/145)

Bu yönüyle ehli kitap mescitlerin yönü ve anlamı üzerinden Müslümanlarla tartışmaya girmiş, Müslümanların sembolüne hürmetsizlik etmiştir. Halen belirli bir yaşın altında genç olanlar Mescid-i Aksa’da namaz kılamamaktadır. Kudüs şehri Haçlıların elinde olduğu vakitlerde Müslümanlar ve Yahudiler ibadetlerini yapma özgürlüğünden mahrum bırakılmışlardır. Günümüzde ise Gazze örneğinde olduğu gibi camileri ve kiliseleri radikal Siyonistler aynı anda havaya uçurup yıkabilmekte Mescid-i Aksa’yı Müslümanlara Ramazan’da bile yasaklayabilmektedir.

Sonuç olarak Mescitler, insanların iç dünyasının aynasıdır. Kur’an’a göre mescitler, insanların niyetini, imanını, topluma bakışını ve ahlakını yansıtır. Her sınıf, din, grup ve ideoloji kendi iç dünyasına göre mescide yaklaşır.

Müminler mescitleri inşa eder, ihya eder, mescitlerde onları irşat ve ıslah eder, manevi yaralarını tamir eder. Müşrikler mescitleri maddi manevi kirletir, içini boşaltır, görsel şova çevirir, aslına uygun ibadet edenleri oradan uzaklaştırıp engeller.  Münafıklar mescidin etkinliğinden ve gücünden istifade etmeye çalışır, istismar eder kullanır, orayı tefrika ve düşmanlık merkezine dönüştürmeye çalışır.Zalimler yakar, yıkar, Mescitlerde Allah’ın adının anılmasını yasaklar. Ehli kitap ise mescitlerin içini boşaltır, peygamber kabirlerini bayram yerine çevirir, diğer dinlerin mabedine hürmetsizlik eder, Müslümanların kıble değimini diline dolar, Allah’ı ve dini kendi tekellerine almaya çalışır.

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı