Seydişehir'de bir lisenin son sınıfında, bazı öğrencilerin "hayta," "çalışmayan," veya "başarısız" etiketleriyle dışlandığı acı bir gerçeği duymak, eğitim camiasındaki en büyük yanılsamalardan birini hatırlatıyor: Öğrencilerin potansiyelini peşin hükümlerle sınırlamak. Ancak, insan psikolojisinin ve eğitim biliminin kanıtladığı bir gerçek var: Başarı, genellikle öğrencilerin kendilerinden çok, onlara bakanların inancıyla başlar. San Francisco Körfezi'ndeki bir okulda yaşanan, Pygmalion Etkisi olarak bilinen olguyu somutlaştıran o çarpıcı deney, bu öğrencilere ve öğretmenlerine yol gösterecek güçlü bir derstir.
Pygmalion Etkisi: İnancın Dönüştürücü Kimyası
Sözünü ettiğiniz o unutulmaz okul deneyi, psikolojideki en önemli bulgulardan birini kanıtlar: Beklenti, Gerçekliği Yaratır.
Deneyin özeti şuydu: Bir okul müdürü, rastgele seçilmiş vasat öğrencileri "üstün yetenekli" olarak etiketleyip, onları yine rastgele seçilmiş öğretmenlere "sistemin en iyileri" olduklarını söyleyerek teslim etti. Sonuç mu? Yıl sonunda bu "rastgele" öğrenciler, bölgedeki diğer öğrencilere göre %20-30 daha başarılı oldu.
Müdürün itiraflarıyla ortaya çıkan gerçek şuydu:
-
Öğrenciler özel değildi; ortalamanın biraz üstündeydiler.
-
Öğretmenler özel değildi; rastgele seçilmişlerdi.
-
Özel olan tek şey, müdürün ve öğretmenlerin öğrenciler hakkındaki "yüksek beklentisi" ve buna olan "sarsılmaz inancı" idi.
Öğretmenler, "en iyi" olduklarına inandıkları bu öğrencilere farklı davrandılar: Daha fazla dikkat verdiler, daha zorlayıcı görevler sundular, sabırla beklediler ve en önemlisi, başaracaklarına dair güçlü bir inanç yansıttılar. Öğrenciler de bu inancı özümsedi, kendilerini "özel" hissettiler ve beklenen başarıyı gerçekleştirdiler
Seydişehir'deki Son Sınıfa Mesaj: Etiketi Söküp Atın
Bu hikaye, Seydişehir'deki o son sınıf öğrencileri ve onların öğretmenleri için ne anlama geliyor?
Öğrenciler İçin: Dış Sesleri Susturun, İç Gücü Keşfedin
Sizler "hayta" veya "başarısız" değilsiniz. Bunlar, başkalarının size yapıştırdığı ve gerçeği yansıtmayan etiketlerdir. Unutmayın, San Francisco'daki o 90 öğrenci, sizler gibi ortalama bir başlangıç yaptı. Onları zirveye taşıyan, birilerinin onlara inandığı hissiydi.
Şimdi o hikayenin gücünü kendi ellerinize alın:
-
Kendinize inanın: Başarılı olmaya layık olduğunuzu kabul edin. Bir öğretmen size inanmasa bile, kendi Pygmalion etkinizi kendiniz yaratın.
-
Küçük Başarılarla Başlayın: Çalışmaya başladığınızda gelen en ufak olumlu geri bildirime odaklanın. Her doğru çözülen problem, her bitirilen konu, inancınızı perçinleyecek bir kanıttır.
-
Rolünüzü Üstlenin: Bu etiketleri söküp atmak, en başta sizin elinizde. Kimin ne dediği değil, sizin ne yaptığınız önemlidir.
Eğitimciler İçin: Ayna Olun, Duvar Değil
Değerli eğitimciler, sizler ders kitaplarından önce öğrencilerinize potansiyel okutan kılavuzlarsınız.
-
Beklentiyi Yükseltin: Bir öğrenciyi "çalışmıyor" diye etiketlemek yerine, "Bu öğrencinin henüz keşfedilmemiş bir potansiyeli var," diyerek bakış açınızı değiştirin. Onların yüksek standartlarınızı karşılayacağına yürekten inanın.
-
İnancınızı Yansıtın: Başarı, sadece notlarla ölçülmez. Öğrenciye gösterdiğiniz sabır, verdiğiniz teşvik, gözlerinizdeki "Yapabilirsin" ifadesi, onun en güçlü motivasyon kaynağı olacaktır.
-
Tesadüfün Gücü: San Francisco'daki öğretmenler tesadüfen seçilmişlerdi ama inandıkları için başarılı oldular. Sizin de en parlak öğretmen olmanız gerekmiyor; sadece inanmaya gönüllü olmanız yeterlidir.
Sonuç
Başarı, deha gerektirmez; inanç gerektirir. Seydişehir'den San Francisco'ya uzanan bu hikaye, bize başarının bir kader değil, bir beklenti, bir inanç meselesi olduğunu haykırıyor.
Eğitimci, öğrencisinin aynasıdır. Bir öğrenciye sürekli "yaramaz" derseniz, yaramazlık görme ihtimaliniz artar. Ancak, bir öğrenciye "başarılı" olabileceği inancını aşılarsanız, onun size o başarıyı getirme ihtimali katlanarak artar.
Şimdi bu son sınıf öğrencilerinin önünde iki yol var: Başkalarının onlara biçtiği, dar etiketli gömleği giymeye devam etmek ya da o gömleği yırtıp, kendi yüksek beklentilerinin yarattığı başarı hikayesini yazmak. İnancın gücü onların elinde.
Bu makaleyi hikayeyle birlikte öğrencilerinize okuyabilir, ardından onlara "Sizce bu hikayede gerçek deha kimdeydi?" diye sorarak tartışmayı başlatabilirsiniz.

