19 Temmuz 2025, Cumartesi
08:45
Manşet Altı Reklam

Hayat, inançla yön bulan bir yolculuktur. Bu yolculukta kimi zaman sözler yeterli olur, kimi zaman da sözün ötesinde bir duruş gerekir. İşte Peygamber Efendimiz ’in (s.a.v) şu veciz hadisi, inancın yalnızca dilde değil, davranışta da yer bulması gerektiğini hatırlatır: “Allah’a iman ettim de sonra dosdoğru ol.” (Müslim, İman 62) Bazen öyle uzun uzadıya konuşmaya kelime ve kavramlarla rüşdümüzü ispatlamaya gerek kalmıyor. Efendimiz bu anlamda bizler için en büyük örnek ve rehberdir. Kısa ama vurucu sözlerle meramını anlatıyor ve hayatın gayesinin ne olması gerektiğini bu muhteşem sözlerle beliğ bir şekilde ifade ediyor.

Bu kısa ama derin söz, İslam’ın özüdür. İmanla başlayan bu yol, doğrulukla sürdürülmelidir. Söz, kalpten doğmalı, davranışla beslenmelidir. Çünkü iman, sadece “inandım” demekle tamamlanmaz; onun izi hayatta, yürüyüşte, seçimlerde görülmelidir.

İman: Sadece Söylenen Değil, Yaşanan Bir Hakikat

“Allah’a iman ettim” demek, bir duruşu ifade eder. Bu, sadece Allah’ın varlığına değil; O’nun görüp işittiğine, adaletine, rahmetine ve her an hakimiyetine teslim olmaktır. Bu teslimiyet, kalpte başlar; dilden geçer, nihayetinde davranışlara siner.

Gerçek iman, bir kişinin iç dünyasında kök saldıkça dış dünyasında da meyve verir. Bu meyve, ahlâkta görünür, doğrulukta yeşerir, merhamette parlar.

Dosdoğru Olmak: İmanın Gölgesi Hayatta Yürür

İmanın bir eyleme dönüşmesi, doğrulukla başlar. Peygamberimizin “dosdoğru ol” çağrısı, sadece yalan söylememek değil; sözde, eylemde, niyette, ilişkide sapmadan yaşamak demektir.

Dosdoğruluk, yönü bellilik demektir. Kalbi kıbleye dönük olanın adımları da istikametten sapmaz. Bu, kişinin yalnızken de kalabalık içindeyken de aynı dürüstlükle yürümesi anlamına gelir. “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru olanlara, korku yoktur; onlar üzülmeyeceklerdir.
(Ahkaf, 13)

Demek ki doğruluk, sadece ahlaki değil; aynı zamanda ilahi bir güvenlik zırhıdır. Bu zırh, insanı hem dünya sarsıntılarından hem de ahiret endişesinden korur.

Hz. Ömer’in ifadesiyle istikamet: tilkiler gibi hi­lekârlığa sapmamak; yani münafıklık etmemektir.” Hz. Osman’a göre ihlaslı olmak, Hz. Ali’ye göre farzlara devamlılık, Süfyan-ı Sevri’ye göre söylediklerine uygun amel yapmak, Fudayl B. İyad’a göre fani olan dünya da zühdü tercih edip baki olan ahirete rağbet etmektir. Şahı Nakşibendi’ye göre ise kerametin su üzerinde yürümekle, namazı yerçekimine meydan okuyup havada kılmakla değil en büyük kerametin istikamette olduğunu belirtmektedir.

İman İddiadır: Sınanmadan İspatlanmaz

İman ettiğini söyleyen insan dil ve kalbi harekete geçirmiş eylemleri ile ahlaki bir duruş ve kamet ortaya koymaya başlamıştır. Bu duruşu bozmaya, ayağını tökezletmeye, iradesini zayıflatmaya dönük yapılan hamlelere karşı istikametini korumak durumunda kalır. İmanını koruma ve güzelleştirmesi onun duruşunu bozmamasına ve örnek ahlakı her yer ve zamana taşımasına bağlıdır.

Kendisinin doğru ve istikamette kalması için de aktif iyilerden olması ve çevresinde doğru insanların sayısını arttırma çabasına bağlıdır.

Tasavvufun Aynasında Bakış: Hâl ile Müslümanlık

Tasavvuf, iman ile hâl arasında kurulan gönül köprüsüdür. Bu hadise tasavvufî pencereden bakıldığında, şöyle bir mana belirir: Kalbini Allah’a bağlayan bir kul, nefsin eğriliğinden sıyrılıp doğruluğa erer.

Dosdoğruluk, sadece dıştan görünen değil; içten gelen bir kemal halidir. Dili doğru olanın kalbi de doğru olur. Kalbi doğru olan, hal ve hareketleri anlamlı olur, hal hareketlerinde doğru olan her hâlinde Allah’la beraber olduğunu hisseder. O zaman doğruluk, alışkanlık değil, tabiat halini alır.

Bugünün Müslümanına Mesaj: Dürüstlük En Büyük Davettir

Modern çağda inançlar sorgulanırken, en etkili davet; yüksek sesli sloganlar değil, sessiz ve samimi bir duruştur. Bir Müslüman'ın en etkili tebliği, doğruluğudur. Bugün "iman ettim" diyenin, şu soruyu kendine sorması gerekir: "Benim hayatımda imanının izi var mı?"

Hayatımda imanın, doğruluğun, ahlakın ve edebin izi var mı?

Bulunduğum konumda işimin hakkını verebiliyor muyum?

Kul ve kamu hakkına ne kadar riayet edebiliyorum. Ticarette, ziraatta, siyasette, esnaflıkta hile yapıyor muyum?
Sözümde ve ahdimde duruyor, kul hakkını gözetiyor muyum?

Elimden, dilimden, makamımdan, gücümden insanlar emin olabiliyor mu?

Eğer cevap “hayır” ise, iman henüz yola çıkmış, ama hedefe varmadan şarampole yuvarlanmış olabilir.

Sözle Başlayan, Hal ile Tamamlanan Bir Yürüyüş

“Allah’a iman ettim de sonra dosdoğru ol.” Bu hadis, İslam’ı bir cümleye sığdırmak isteyenlere verilmiş bir cevaptır. Fakat bu cümle, sadece bir tanım değil, bir ömürlük yoldur. İmanla başlar, dosdoğrulukla yürür, Rabbin rızasıyla nihayete erer. Unutma: İmanın izi, sadece dilde değil; hayatının her köşesinde görünmelidir. Çünkü doğruluk, inancın en güzel tercümanıdır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ