Her şeye kolaylıkla erişim imkânı bulabildiğimiz günümüzde bir türlü içimize sindirecek şekilde öğrenemediğimiz bu nedenle de öğretemediğimiz en önemli değerin emeğe saygı olduğunu düşünüyorum.
Öyle bir değer ki bu, öğrenip kadrini bildikçe çoğalıp nankörlük ettikçe de azaldı sanki insanlığımız. Bizi maddeten artırıp manen azalta azalta yaşadığımız daha konforlu mekânlara bizi sürükleyip getiren bir çeşiterozyon bu; lakin tanımlamak o kadar kolay değil.
Hemen her yerde karşılaştığımız için artık o kadar umursamadığımızı rahatlıkla görebildiğimiz bu duruma bir kez daha neden ve ya ne şekilde dikkat çekmek istediğimi anlatayım izninizle.
O gün, Seydişehirlilerin hizmetine sunulduğu günden beri pek çok etkinliğe sahne olmuş Şaban Cengiz Kültür Merkezi’nde emek emek hazırlanmış bir programı izlemek üzere toplanmıştı insanlar.
Güzel bir bahar günü bu güzel salonu dolduran yüzlerdeki coşku ve heyecanıgörebiliyordum.
Kaymakam, İlçe Milli Eğitim Müdürü, Belediye Başkan Yardımcısı, kamu kurumlarımızın yöneticileri, yerel basınımızın temsilcileri,öğrenciler, öğretmenler veMahmut Esat Efendi’yi özellikle çocuk eğitimi yönüyle tanımak isteyenher yaştan birçok Seydişehirli oradaydı ve programa ilgi oldukça sıcaktı.
Saygı duruşu İstiklal Marşı’mızın ardından programa önce Öksüz Ozan mahlasıyla tanınan Ahmet Yıldırım çağrıldı. Ahmet Bey yıllarca Seydişehir Eti Alüminyum’da çalışmış, 1990’lı yıllarda ‘Benden Toprak İstenir Mi’ isimli bir şiir kitabı yayımlanmıştı. Şimdi bu programda sazıyla sözüyle Mahmut Esat Seydişehiri'yi anlatmak üzere bir kez daha aramızdaydı. Programa duyulan sıcak ilgide payı büyüktü.
Şiiriyle Mahmut Esat Efendiyi anlattı. Özellikle kitabına isim olarak seçtiği ‘Benden Toprak İstenir Mi’ eserini çalıp söylerken ve gençlere hitap ederken salonda coşku doruğa çıkmıştı.
Seyidharun Anadolu Lisesi tarih öğretmeni Ercan Aslan, Mahmut Esat Bey Ve Çocuk Eğitimi konulu sunumu, sahneye yansıtılan yazı resim ve görsellerle oldukça iyi çalışılmış, adeta nakış nakış zarafetle dokunmuş bir halı gibiydi. Alıp götürüyordu insanları Seydişehir’den Tanzimat, Meşrutiyet yıllarının Osmanlı coğrafyasına.
Doğrusu adını yaşatan okullardan başka hakkında pek bir şey bilmediğimiz Mahmut Esat Efendi, şehrimizde Tanzimat yıllarında (1855’te) doğmuş, iyi bir eğitim almış, kendisini çok yönlü yetiştirmiş, birkaç dil bilen; hukuk, din, eğitim, ekonomi başta olmak üzere birçok alanda eserler kaleme almış; öğretmenlik, müderrislik, mahkeme reisliği ve nazır (bakan)olarak hizmetlerde bulunmuş örnek bir şahsiyetti.
Ercan Hoca bu şahsiyeti, ardında bıraktığı izler ve eserlerle öyle güzel anlatıyordu ki izleyenler bu anlatışta Mahmut Esat Efendi ile birlikte yaşıyorlardı adeta.
Fakat o da ne? Birkaç dakika geçmeden salonun özellikle arka taraflarını dolduran gençler üçer beşer dışarıya çıkıyorlar, içeriye giriyorlar velhasıl bu düzensiz trafik can sıkıcı bir hal alarak işleyip dururken tam yerinde bir müdahale geldi. Şimdi başka bir görevle ilçemizden ayrılacağını öğrendiğim kaymakam Cevdet Bakkal Bey’di müdahaleyi yapan. Bulunduğu yerden hareketliliğin olduğu tarafa dönerek normal bir şeymiş gibi alışkanlık haline getirilen bu durumun hoş olmadığını ‘emeğe saygı’ gereği, başkalarına saygı gereği program bitinceye kadar sabretmenin bize daha çok yakışacağını söyledi.
Böyle bir uyarıya hiç gerek duyulmasaydı keşke; lakin tam zamanında ve haklı bir nedenle yapılması da eğitimin bir parçasıydı. İyi oldu doğrusu.
Kaymakam Bey’in sözlerindeki ‘emeğe saygı’ vurgusu çok önemliydi. Önümüzde hazır bulduğumuz pek çok nimetin nice emeklerle meydana geldiği konusundaki kayıtsızlığımızın ne yazık ki çok can yakıcı bir hal aldığını görüp duruyor, yaşıyoruz.
Ekmeğe ve emeğe saygı konusunda toplum olarak karnelerimiz maalesef kırıklarla dolu.
Değerlerimizle birlikte en hassas dengelerimiz de bozulma sürecine girdikten sonrabaş döndüren bir tüketim çılgınlığına kapılan insanlık ya dizler boyu israfı yaşıyor ya kapkara sefaleti.
Emeğe saygı; kadir kıymet, ölçü, mizan olan yerlerde barınabiliyormuş.
Yoksa Cahit Sıtkı’nın “Ah o kadrini bilemediğim günler/ Koklamadan attığım gül demeti/ Suyunu sebil ettiğim çeşme/Eserken yelken açmadığım rüzgâr…” mısralarıyla dile getirdiği pişmanlığını yaşayıp duracağız.
Emeğe saygıyı eğitimimizin temel taşı yapabilirsek ne mutlu bize!
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal
02 Haziran 2025

