Kur’an-ı Kerim’in kısa ama çarpıcı surelerinden biri olan Fil Suresi, tarihin en güçlü ordularından
birinin, en savunmasız gibi görünen yapıya; Kâbe’ye karşı yıkıcı saldırısını ve bu saldırının Allah
tarafından nasıl bozguna uğratıldığını anlatır. Ebrehe’nin kendi zamanının en modern ordusuyla
belki de döneminin zırhlı tankları mesabesinde olan fillerle desteklenen ordusu, maddi gücün,
kibrin ve zulmün sembolü haline gelmişken; Ebabil kuşları ise ilahi adaletin, kudretin ve
inançlı yüreklerin temsilcisi oldular.
Ancak bu sure sadece Allah’ın müdahalesini değil, aynı zamanda kulların da sorumluluğunu
hatırlatır. Allah kutsal mekânlarını elbette korur ya seninle, ya da sensiz. Bu nedenle, bugün
Mescid-i Aksa gibi kutsallarımız, Gazze ve daha nice mazlum beldelerimiz saldırı altındayken
bizlere düşen görev sadece dua etmek değil, bilinçle sahip çıkmak, aksiyoner bir duruş
sergilemek, kurumsal yapılarımızı güçlendirmek ve omuzlarımızda ki sorumluluğun ağırlığını
derinden hissetmektir.
İlahi Kudret ve İnsan Sorumluluğu
Fil Suresi’nde Rabbimiz şöyle buyurur: “Rabbin, fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi?”
Bu ayet, tarihin ibretlik sahnelerinden birini gözler önüne sererken, her çağda geçerli olan bir mesajı
da verir: Allah, mukaddes değerlerini korur. Ancak bu koruma, çoğu zaman güçlü ve birlik
halinde iken müminlerin elleriyle, bazı zamanlar inananların zayıf durumda kaldıklarında
duasıyla, geniş zamanlarında gösterdikleri gayret ve sabatları üzerinden tecelli eder.
“Kâbe’nin korunması, sadece taş ve duvarların değil, o mabette temsil edilen tevhit ve
kulluğun korunmasıdır.” (Elmalılı, M. Hamdi Yazır. Hak Dini Kur’an Dili, Fil Suresi Tefsiri) Bu
bağlamda Müslümanların kutsala hürmet ve koruma refleksi kutsalın kendisine değil taşıdığı anlam
ve yüksek değerleredir.
Mescid-i Aksa Bugünün Kâbesidir
Bugün Fil Suresi’nin hikâyesi, Gazze cephesinde ve Kudüs’te Mescid-i Aksa etrafında adeta
yeniden yazılıyor. İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılar, yalnızca bir coğrafyaya değil; İslam’ın
ortak hafızasına, ibadet hakkına, medeniyet değerlerine ve kutsal mekânlara yöneliktir.
Camide namaz kılınmasının engellenmesi, Müslümanların girişine sınırlamalar getirilmesi,
bir inancın aşağılanmasıdır.
Mescidi Aksa veya Filistin bir coğrafya ve harita meselesi değil, bir iman ve inanç meselesidir.
Tevhidin, emanın, adanış ve aşkın mücadelesidir. Dün Allah’ın kainat ordusundan ebabil kuşları
ile helak edilen Ebreheler, bugün denizde, karada ve havada yiğitçe cihad eden kalpleri kuş
kadar hafif, imanları dağlar kadar yüce mücahitler tarafından helak ediliyor.
Dün tıpkı Ebrehe örneğinde olduğu gibi, bugünkü zorba güçler de kutsalı yıkmakla kendi
üstünlüklerini ilan etmek istiyorlar. Ama tarihin gösterdiği gibi: Güçlü olanlar değil, haklı olanlar
kazanır.
Allah’ın Koruması Vardır, Peki Ya Senin Desteğin?
Tarihte Ebabil kuşları görevlendirildi; ama bugün o Ebabil belki senin gönderdiğin
yardımda, yollamış olduğun lojistik ve askeri destekte, yaptığın boykotta, tazarru ve duanda,
keskin ve hikmetli kaleminde, yazdığın şiirde, bestelediğin güftede, tuttuğun mikrofonda,
mazluma ses olan bir paylaşımında gizlidir. Allah'ın yardımına mazhar olmak için
Müslümanların duyarsızlıktan uyanması, kutsallarına sahip çıkması gerekir. İnançlarımıza ve
mukaddeslerimize saldıranlar kadar, bu saldırılar karşısında susmakta vebal almaktır.
Fil Suresi'nin mesajı şudur: Allah, Mescid-i Aksa’yı da, Kâbe’yi de, muakkades ve mazlum
beldelerini de korur. Ama isterse seni aracı kılar, istemezse seni devreden çıkarır. Kainatta ki
bildiğimiz veya bilmediğimiz sayısız ordusuyla bu korumayı gerçekleştirir.
Zulüm Geçicidir, Direniş Ebedidir
Zalimler her dönemde güçlü görünmüştür. Ama hiçbir zalim ebedi olamamıştır. Ebrehe’nin filleri
vardı, ama Allah’ın kaderi onları yere serdi. Firavunun orduları ve meleleri boğulup helak
olmasına engel olamadı. Nemrudun cellatları ve ateş gedeleri onu bir sivrisineğin
saldırısından uzaklaştıramadı. Bizans ve Kisra’nın saray ve debdebesi tarihe gömüldü.
Netenyahu ve arkasında ki modern barbarların markavaları, demir kubbeleri de onlara
hiçbir fayda sağlayamayacak. Bugün Gazze’yi, Doğu Türkistan’ı, Mescid-i Aksa’yı hedef alanlar
da aynı sonla yüzleşecektir. “Allah zalimi hemen cezalandırmaz; ona mühlet verir. Fakat zalimin
sonu mutlaka hüsrandır.”
Bizlere düşen, tarihte ki tevhid kahramanları gibi sabırla, imanla ve dirençle Rabbimize
güvenmektir. Ve şunu asla unutmamaktır: Allah kendi mescitlerini, beldelerini, sembollerini
korur. Ya seninle, ya da sensiz.
“Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye
hakkıyla lâyık olandır. Eğer Allah dilerse, sizi giderir ve yeni bir halk getirir. Bu, Allah’a göre
zor bir şey değildir.” (Fatır 15-17)
Allah Mescitlerini Korur: Ya Seninle Ya da Sensiz
MANSET_ALTI
Reklam Alanı
ICERIK_ARASI
Reklam Alanı

