Uygarlığın en belli başlı göstergesinde biride ulaşımda ki kolaylıktır. Ulaşım sorununu çözen insanoğlunun yaşamında olumlu yönden olağanüstü değişiklikler meydana gelmiştir. Ulaşımın temel taşınıda hiç şüphesiz motorlu araçlar teşkil eder. Motorlu araçların faaliyetlerini disipline edebilmek için geliştirilen kurallara Trafik denildi. Trafik olgusu sonucunda mevzuatı ve uygulaması denetimi de yapılmaya başlandı.
Trafiğin sağlıklı akışı için uyulması gereken uluslar arası alanda kabul görmüş evrensel kurallar oluştu ve uygulanmaya/uyulmaya başlandı.
İşte bütün bu kuralların temel amacı muhakkak ki insanların can ve mal güvenliğini sağlamaya yöneliktir. Sürücü koltuğuna oturan herkesi bu kurallar ilgilendirir. Uyulmazsa mutlaka ceza olarak karşılığı olsada birileri bunu canı/ malı ilede ödeyebilir.
İstenmeyen bu durumlar ile karşılaşmamak için tüm sürücülerin bunu bilmesi ve işleme muhatap olacağının bilincinde olması elzemdir.
İşte bu sağlıklı trafik akışının olması can ve mal güvenliğin sağlanması için ehliyet verilmesinden tutunda hatalı şerit değiştirmeye, hatalı park etmeye varıncaya kadar süreci belirleyen 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile yönetmeliği mevcuttur.
Her kesin bu kurallara uyması gerekir uymayanlar Allah korusun canı ile malı ile yada parası ile karşılığını bulur. Ancak birileri bu kurallara uymaması halinde malı ve parası ile yaptığının karşılığında müeyyidelerden muaf ise eşitlik şartları ortadan kalkar. Bunlar ben cezadan muaf sayılırım nasıl olsa cebimde çıkmıyor diye düşünürseler ne olacak burada soruyorum?. Diyelim ki, hız sınırı 90 km olan yolda böyle bir imtiyaz sahip olan 140 km hız ile giderken bir kazaya sebebiyet verse bunda kim ve kimler suçlu ve sorumlu?
Eşitlik ilkesi birçok uluslararası ve ulusal metinlerde de kendine yer bulmuş evrensel bir ilke olup, Anayasamızın 10. Maddesinde hüküm altına alınmıştır. “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Konu gayet açık ve nettir.
Öyle ise araca binip sürücü koltuğuna oturanlar, tüm unvanlarını bırakıp sadece sürücü sıfatına sahip olmalı her hangi bir imtiyaza sahibi olmamalıdır. Aksi halde yukarıda ki anayasamızca teminat altına alınan eşitlik ilkesi de kendiliğinden ihlal edilmiş olur. Neticede polisimize “Benim kim olduğumu biliyor musun?, Beni tanımadı mı? Ben tanıtmasını bilirim “ şeklinde sorulara ve polisimizi bu çirkin davranışlara ne yazık ki muhatap eder, elimizle efelenmelerini sağlarız. Hiç şüphesiz bu tür uygulamalar bununla da kalmaz, kamu oyununda vicdanını derinde inciterek sınıf farkı yaratır.
Bizden söylemesi.

