Ömrümün 66. bayramıydı bu bayram. 1959 yılının ramazanı bir kış mevsimine rastlamış. Ben de o zaman doğmuşum. Hemen ardından gelen kurban bayramı ilk Kurban Bayramımmış benim için. Tabi o birkaç yılki bayramı, bebeklik yaşıma denk geldiği için hatırlamam mümkün değil.
Sonraki bayramlarda aklımın yavaş yavaş dünyaya ermesiyle birlikte neler olup bittiğini anlama, merak etme dönemi başlamıştı.
Eskiden aileler kalabalık olurdu. Mesela benim ailem 15 kişiye yakın bir nüfusa sahipti. Baba, anne kardeşlerden başka, dede, ebe (babaanne), amca, yenge, amca çocukları da aynı aile içinde yer alırlardı.
O tarihlerde yani 1960’lı yıllarda kurban olarak keçiler ya da tekeler, seyisler, erkeçler kesilirdi. Böyle, şimdiki gibi ‘Bir danaya yedi kişi girme’ şeklinde bir gelenek yoktu. Ailenin kalabalık olmasına karşılık kurban vecibesi yerine getirilir, bir kısmı kurban kesmeyenlere dağıtılır, bir kısmı aile içinde yenilir bir kısmı da kavrularak saklanırdı.
Bereketi mi vardı, o tarihlerde davar cinsi daha mı büyük olurdu bilemiyorum, bir adet küçükbaş hayvanın kurbanlık eti yeter de artardı bile.
Kurbanlık hayvan kesilince büyüklerimiz, hayvanın kanına parmaklarını bandırır bizleri yanlarına çağırırlar ve alnımıza damga yaparlardı. Yanlış hatırlamıyorsam eğer bu geleneği peygamber efendimiz zamanında kendisi çocuklara yaparmış ve büyüklerimiz de ‘o sünneti yerine getirdiklerini’ anlatırlardı.
Konya merkezde üç ayların başlangıcında “şivlilik” geleneği vardır biliyorsunuz. Bir başka ilde bu gelenek yok... Şivliliğin, ta Türkistan’dan Anadolu’ya getirilen bir gelenek olduğundan söz edilir. Bu gelenek bazı değişiklikler göstererek tüm Anadolu’ya yayılmıştır aslında.
Konya merkezde üç ayların başlangıcında yaşanan bu gelenek, diğer birçok yörede arifeyi bayrama bağlayan gecenin sabahında çok erken saatlerde başlar. Çocuklar bayramlık elbiselerini, poşularını, ayakkabılarını giyinerek, daha önceden annelerine, keçi kılından ya da koyunyününden ördürdükleri torbalarını boyunlarına takarlar ve köyün en ucundaki evden başlayarak bayramlık toplarlardı.
‘Bayramlık’lar, yağa bulanmış kavrulmuş nohut (siğlim), kuru üzüm, elvan şeker, halkalı şeker, incir ve benzeri yiyeceklerden oluşurdu.
Ayrıca çocukların ellerinde yine meşe ağacının dallarından yapılan ‘ergen’lik olurdu. ‘Ergen’ çoğu yerde ‘pişi’ adıyla adlandırılır. Pişi, hamurun yuvarlanıp inceltilerek, aşağı yukarı el ortası büyüklüğündeki hamurun yağda kızartılmış olanına deniliyor.
Sabahın ilk saatlerinde daha henüz gün doğmadan, seher vaktinde, o çocukların cıvıltısını duymak için milyonlarca para harcasanız elde edemeyeceğiniz güzelliklerdi onlar. Ben o güzelliklerin ve daha yüzlerce binlerce güzelliğin ortadan kalkmasını düşündükçe ve şimdilerde köylerde ve şehirlerdeki samimiyetsizliği, çekememezliği, kin ve nefret duygularının yaşandığını gördükçe, dünyanın sonunun gelmesinin çok daha yakınlaşmış olduğuna inanıyorum.
Dünyanın, suskunlukla seyrettiği belki seyretme zahmetine bile katlanmadığı Gaze’de, Arakan’da, Doğu Türkistandaki mazlum çocukların ahı dünyanın sonunu çok daha hızla yaklaştırdığını düşünüyorum. Zira bu günahların, bu suçların cezasını insanlığın bir an önce ödemesi gerektiğini de düşünüyorum. Allah affetsin. Zira bu konular onun indinde ve yetkisindedir.
Yiyecek ve barınmadan yoksun, ana sevgisinden, baba sevgisinden bihaber, canını kurtarmaktan bile aciz olan o çocukların varlığı, bayramların bayramlığını, düğünlerin düğünlüğünü, eğlencelerin eğlenceliğini anlamsız hale getiriyor ama bundan zerrece haberimiz yok, etkilendiğimiz yok...
Dünyadaki bütün insanların sorumlu olduğu bu vahşet, bu katliamlar bir gün mutlaka insanlığı yakacak, kavuracaktır.
Biz hala karpuzun tadını tartışırken, dünyadaki Müslüman çocukların,Ukrayna’da, Rusya’da ve dünyanın birçok yerinde Hristiyan çocukların, başka dinlere mensup olsalar da tüm dünya çocuklarının ahı, masumiyetleri, büyüklerin ciğerlerini cayır cayır yakacaktır. Bu olaylara sebep olanların, asla bundan kurtuluşları yoktur. Benim inancım bu yöndedir.
Bu vesileyle tüm İslam âleminin Kurban Bayramını tebrik eder, dünya insanlığına barış, huzur ve mutluluk getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederim.