BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Osman Kanat beyin sayfasında yayınlanmış ve hayatta yaşanmış gerçek bir hikayeyi aşağıya alıntı olarak aktarıyorum.

Sibirya'da yıllardır tek başına yaşayan 76 yaşındaki Agafya Lykova'nın hikayesidir.

Babası Karp Lykov, 4 çocuğu ve eşiyle birlikte Stalin rejiminden kaçarak, 1936 yılında Sibirya'nın Tayga denilen ıssız bir bölgesine yerleşmiş. Kapılarının önüne ektikleri çavdar ve patatesleri yiyerek besleniyor, yanlarında getirdiği çıkrık ile parçalanan giysilerin yerine yenilerini yapıyorlarmış.

1961 yılında bir felaket olmuş, erken gelen donda bütün ektikleri yok olmuş. Aile avlanamadığından dolayı da, bir anda açlıkla karşı karşıya kalmış. Ağaç kabuklarını, ayakkabılarını vb. şeyleri yemişler, anne çocukları yesin diye, bir şey yemediğinden dolayı da, kendisi o yıl açlıktan ölmüş.

Sonra bir mucize olmuş, tesadüfen kulübelerinin zemininde tek bir çavdar tanesi bulmuşlar. Bunu farelerden özenle saklayıp çimlendirmeyi başarmışlar ve yeniden besin kaynağı oluşturabilmişler.

1978 yılında o bölgede, helikopterleri için inebilecekleri yer arayan bir jeolog grubu tesadüfen bu aileyi keşfetmiş. Onlarla bağlantı kurmuşlar ve görmüşler ki, 1936’dan bu yana aile dış dünyadan habersiz. O zamana kadar hiç bir virüsle karşılaşmayan çocukların bağışıklığı da düşükmüş ki, o görüşmeden sonra ailenin 3 çocuğu da ölmüş.

Sonrasında ara ara, aileyle bağlantıyı sürdürmüşler, erzak yardımı yapmışlar.

1988 yılında babanın da ölümüyle, Agafya yalnız kalmış ve bir huzurevine yatırılmayı reddetmiş.

Onları bulan jeolog grubundan emekli olan biri gelip, Agafya'nın 100 m yakınına kendi kulübesini yapmış ve 16 sene boyunca ona destek olmuş, sonunda o jeolog da ölünce, Agafya yine yalnız kalmış.

Bu bir masal değil gerçek bir hayat hikayesi. Bugün Agafya aynı yerde kendisine yapılan yeni kulübesinde birçok kedi ve köpeği ile birlikte yaşamına devam ediyor.

Agafya'nın ilginç hikayesi bir yana, bence gözden kaçmaması gereken en önemli şey, tek bir çavdar tanesi ne ki dememek, o tanenin yaşam olduğunun ayrımına varabilmek, tek bir çavdarın yaşam kurtaracağı ya da yokluğunun yaşamı sonlandırabileceğini fark etmektir.

                Alıntı gerçek hayat hikayesi burada bitmektedir.

Bundan 2 yazım öncesinde, ABD’de öğrenim gören Çin’li bir öğrencinin pilav tabağında ki, tek bir pirinç tanesini, tabağından kaşığına almaya çalıştığını gören bir Türk öğrenci ile arasında geçen konuşmada, Çin’li öğrencinin günlük 1 tane pirincin israf edilmesi durumunda, Çin’in nüfusu ile çarpılması sonucu günlük kaç ton pirincin israf olacağı hikayesini yazmıştım.

                Bunları niye yazıyorum değerli okuyucu kardeşlerim. Gıda israfına dikkat çekmek ve bunun önlenmesi konusunda acaba bir işaret fişeği oluşturabilir miyiz diye.

                Bugünkü alıntı gerçek hikayemizde de, yaşanmış bir gerçek hayat hikayesi olan Tek bir çavdar tanesi ile nasıl yaşamın devam ettirildiğini gözler önüne serip, gıda israfına dikkat çekerek, bunun öneminin ve önüne geçmenin formülleri konusunda bir nebze olsun katkıda bulunmak içindir.

                Herhangi bir mal veya gıda maddesini yetiştirmek kadar, israf etmemekte önemlidir. Vahşi kapitalizmin mantalitesinde, insanları tüketim çılgınlığına alıştırıp, çok sat, çok kazan, sonuçta rant ve sömürü çarkı iyi işlerin esprisi yatmaktadır.

                Bir tarafta tokluktan, yediğini sindiremeyip te uyuyamayan mutlu azınlığın keyfi için, açlıktan bağırsakları gucurdadığı için uyuyamayan çoğunluğun önemi, emperyalistler için çok değil, hiçte önemli değildir.

                Bunun bilincine varıp, eski tüketim alışkanlıklarımızdan vazgeçerek, olması gereken tüketim normlarına uyalım, israfı terk edelim, gıda yetersizliğinden inim inim inleyen insanların hak ve hukukuna ve vebaline girmeyelim.

                Dünyanın gidişatı böyle devam ederse, gıda yokluğu, kimin ve/veya ülkenin kapısını, ne zaman ve ne şekilde çalacağı hiç mi hiç belli değil.

                Yokluk ve kıtlık, kapımızı çalmadan, hülasa ‘’Basra Harap olmadan’’ , gıda başta olmak üzere, her türlü israf ve aşırı tüketimden vaz geçelim. Basra Harap olduktan sonra pekte yapacak bir şey kalmaz. Kıtlık ve yolukla karşı karşıya kaldıktan sonra, her türlü şey yapılsa da, eskilerin deyimiyle, kıymeti harbiyesi kalmaz.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.