İnsanın yapmış olduğu iyiliklere güvenmesi insanı dalalete atar ve onun maneviyatını ve ebedi hayatını kaybetmesine sebep olur. Kötü işleri yapan bir adam azaptan kurtulmak için, kendini koruyacak bir noktayı aramaya başlar.
Bakar ki, yapmış olduğu bir kısım iyilik ve güzellikleri var, hemen onlara bel bağlar ve ona güvenerek der ki: “Bu iyilikler ve güzel işler beni kurtarır” diye bir derece rahat eder.
Hal bu ki insanın yaptığı iyilik ve güzelliklerde hakkı yoktur; mülkü de değildir, onlara güvenemez.
İnsan yapmış olduğu iyilikleri ne ile yaptı? Birazcık düşünse hemen bulur, zira insan yaptığı işleri hiçbir bedel ödemeden kendisine emanet olarak verilen aklıyla ve bedeniyle yaptı?
Demek insanın vücudu ve cesedi kendine ait değildir, kendisinin sanat eseri de değildir. İnsan bu vücudu kıymeti olmayan şeylerden olduğu için birisi yere atmış da oda onu bulmuş değildir. Ancak insan şahsında barındırdığı bu vücuda takılan garip sanatlar, acib nakışlar gösteriyor ki; bir (Sâni-i Hakîm) yani hikmetli bir sanatkârın eseridir. İnsan kıymettar bir hane olan bu bedende emaneten oturur.
Hem insanın vücudun da yapılan binlerce tasarrufattan ancak bir tanesi ona aittir. Yani falan işi yapacağım veya falan yere gideceğim diye niyetlenmesi insana aittir. Geriye kalan bütün işler iyi veya kötü ne varsa hepsi Allah’a aittir. Yalınız Allah insanı kötülükleri yapmaya niyetlenmemesi için uyarıcılar göndermiş ve onların izi sıra gidilmesini tavsiye etmiştir.
Eğer sebeplere bakılacak olursa en şerefli, en kuvvetli bir iradeye sahip olan insandır. Fakat kendisinin malı zannettiği o fiiller, yemek ve içmek gibi en âdi bir fiilin meydana gelmesinde yaptığı işlerin yüz parçasından ancak bir parçası insana aittir.
Mesela: İnsanın elinde bulunan iradesi sınırlıdır. Duygularının en genişi hayal olduğu halde, o hayal akıl ve aklın meydana getirdiği eserleri idrakten acizdir. İşte ey insan! sen böyle iken nasıl oluyor da sana yaptırılan şeylerle iftihar ediyorsun, bunları ben yaptım diyorsun?
Ey insan senin bedeninde sen farkında olmadan senin lehine ve aleyhine çok fiiller cereyan etmektedir. Bedeninde yapılan o işler çok şuurlu oldukları halde, seni şuurun idrak etmediğinden sabit olur ki, o fiillerin fâili bir (Sâni’-i Zîşuur’dur.) şuurlu bir zatın işidir… Yedin yemeği içtin suyu bundan sonra bedende yapılan taksimat sana ait olmadığından anlaşılır ki o fiilleri faili Allah’tır. Ey insan! katiyen bil ki, senden sana yalnız noksan ve kusur vardır. Seni iyiliklerin hep sana verilen bir bağıştır bir hediyedir; kötülüklerinde kendi eserindir.
Öyle ise mülk onundur ben o’nun mülkünde emaneten oturuyorum bütün işleri evirip çeviren o’dur de mülkü sahibine teslim et kurtul.

