Aslında pek fazla kahve hayatım olmaz, ancak arada bir uğrarım. Bir günde Ak partinin 18ci sene-i devriyesi münasebetiyle bakalım vatandaşlar ne konuşuyorlar diye uğramıştım. Kahveye varıp boş bulduğum bir sandalyeye oturdum. Garson çayımı getirdi, bir taraftan çayımı yudumluyorum diğer taraftan kulak misafiri olarak vatandaşları dinliyordum.
Oradan buradan mevsimin koşullarından konuştular, sonra sözü hükümete getirdiler. Olumlu, olumsuz yanlarından bahsettiler, bu arada biri dedi: “Ak parti 18 yılını bugün tamamladı.” Bir başkası dedi: “Eee Ak parti 18 yılını tamamladı da ne oldu? Bir diğeri: “Daha ne olacaktı hiçbir şey yapmasa bile sağlıkta yaptığı devrim yeter, borcunu ödeyemediğinden dolayı karının hastane de rehin tutulduğunu ne çabuk unuttun. Ak partinin yaptıklarını saymaya kalksam bitiremem. En azından 28 Şubatçıların izlerini silmeye çalıştı Eğitimde ve Eğitim yerleri geliştirme hususunda imkânsız denilen zorlukların pek çoğunu da başardı. İmam hatiplilerin önünü açtı, o noktada kısmen başarılı oldu.” Bir başkası daha: “Eğitim sisteminde yaptıkları değişiklikler, seçmeninin beklentisini karşılamadı. Seçmenin beklentisi daha fazlaydı bu nedenle seçmen umduğu düzeyde bir gelişme bulamadı. Ekonomik gelişmeler cüzdanları doldururken aynı oranda vicdanlar doldurulamadı. Vicdanların aydınlanmasına yönelik yeterli adımları atmadı veya atamadı. İnsanların karınları doydukça Allah’a yaklaşacakları yerde Allahtan uzaklaştılar, bunun sonucu olarak ülkenin kalkınması için yapılan çalışmaları da görecek göz kalmadı.
İşine gitmek için iki üç saat yol yürüyen adamlar şimdi on beş dakikada işlerine ulaşıyorlar o manevi körlüğün sonucu olarak hafıza kaybına uğradılar ve eski günleri çabucak unuttular. İnsanların karnı doydukça hem birbirinden uzaklaştı hem de dini duyguları dumura uğradı. Demek insanların maddi ihtiyaçlarının yanı sıra manevi ihtiyaçlarının da karşılanması lazımdı.
İnsanlar sair canlılardan farklı yaratılmıştır. Hem maddî hem manevî yönleri vardır. Cenab-ı Hak, insan bedeninde mide yaratmış ve ona lazım olan gıdaları da yaratmıştır. Mide, gıda istediği gibi, akıl, kalp, ruh, sır ve sair duyguları da gıda isterler.
Kahve konuşmaları böyle devam ediyordu, biz oradan ayrılmak zorunda idik. Bu yazıma şunu da ilave edeyim, aklın gıdası ilim, kalbin gıdası dini duygulardır, kalp sevmek ve sevilmek ister. Akıl sofrasında medeni ilimlerle nurlanırken onun yanı başında dini ilimlerle de terbiye edilirse bir sorun olmaz. Eğer vahyin nurundan mahrum kalırsa, aşırı gider ki; hakkı bâtıl, bâtılı da hak görür ve göstermeye çalışır.
Daha önceki bir makalemde ülkeleri muasır medeniyet seviyesine çıkaracak ve ülkeler arası söz sahibi yapacak iki kurum vardır, biri Diyanet diğeri Milli eğitim maalesef hükümet bu iki kuruma gerekli ihtimamı göstermedi. Bakan tayin ettim işler tamam hepsini o yapar, şimdiye kadar gelen giden bakanlarla işin öyle olmadığını hep beraber gördük. Hükümet halkın arasına girip bu halk Diyanetten ve Milli eğitimden ne istiyor sorup ona göre bir proje yapıp ilgili bakanların önüne koyup yapacağınız iş bu demeliydi. Gelen bakanlar kendi kafalarına göre bir plan, proje yaptılar ortaya bakın ne sonuç çıktı. Spiker İstanbul’da yaşayan gence soruyor Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u kimden aldı? “Hımmm galiba İngilizlerden aldı yada Almanlardan.” Spiker bir başka soru daha soruyor dört büyük meleğin isimlerini söyler misin: genç cevap veriyor “Abi ben buralı değilim” genç zannediyor ki adam adres soruyor. İşte böyle tarihini ve dinini bilmeyen bir nesil meydana geldi.
Adam nasıl ve nereden almışsa bir diploma almış gelmiş köye imam olmuş vazifesinin yalnız namaz kıldırmak olduğunu sanıyor gelip namazı kıldırıyor bağına bahçesine gidiyor, senelerdir bu böyle devam ediyor. Bu ihmalin sonucunu da bu son seçimlerde gördük, eğer yeni acil tedbirler alınmazsa daha vahin sonuçlar olabilir. O vakit Allah korusun bu ülke bir asır daha geriye gidebilir! Dinini, tarihini bilmeyen bir nesle bu vatan emanet edilmezzz!
