إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“Mü'minler ancak kardeştirler; “O halde” siz de kardeşlerinizin arasındaki nazlanmaları, ihtilafları gideriniz ve Allah’a karşı gelmekten sakınınız ki onun merhametine nail ve vasıl olasınız.” (1)
Ayeti kerimede Mü’minler kardeştir dedikten sonra hemen ardından
فَأَصْلِحُوا diyor. “Yâni ıslah edin.”
Yâni düzeltin. Bu kelime Müslümanlar arasında anlaşmazlık olabileceğini ima ediyor. Anlaşmazlık olduğunda da onun giderilmesinin gerektiğini hatırlatıyor. Eğer ıslah edilmezse o her türlü felâketin habercisi olduğunu ihtar ediyor.
Kur’an’ı kerim başka ayetlerde de Müminlerin dikkatini bu noktaya teksif ediyor ve sakın ihmal etmeyin diyor. Kim Allah’ın Rahmetine nail olmak isterse Mü’minlerin arasına ihtilâfın girmesine meydan vermesin. Yoksa kaçınılmaz akıbetler onların etrafını çepeçevre sarar da miskinlik içinde bocalayıp kalırlar. Eğer akıllarını başlarına alır da kardeşlik kurallarını hayata geçirirlerse kurtulurlar.
Yalnız Allah’ın (cc) rızası için birbirini sevenlerin kıyamet gününde alacakları mükâfatı çok büyüktür.
NEBÎLERİN VE ŞEHİTLERİN İMRENDİĞİ MİNBER
Muaz bin Cebelin (ra) ben Allah Resulü (sav) den işittim, Allah Resulü (sav) buyurdular ki:
عَنْ مُعَاذُ بْنُ جَبَل رَضِيَ اللهُ عَنْهُ
: صَلَّ اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قال : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ
الْمُتَحَابُّونَ فِي جَلاَلِي: يَقُولُ: قال اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ
الْمُتَحَابُّونَ فِي جَلاَلِي, لَهُمْ مَنَابِرُ مِنْ نُورٍ يَغْبِطُهُمُ النَّبِيُّونَ وَالشُّهَدَاءُ.
“Allah azze ve celle buyurdular ki: benim rızam için birbirlerini sevenlere Nebîlerin ve şehitlerin bile imrendiği nurdan minberler vardır.” (2)
Ebû İdrîs el-Havlanî, Mu’âz İbnu Cebel (ra) hın naklettiği bir Hadis-i Şerifte Allah Resulü (sav) şöyle buyuruyorur:
وَعَنْ أبِي إِدْرِيِس الْخَوْلَا نِى عَنْ مُعَاذْ رَضِيَ اللّهُ عَنْه
قَالَ النَّبِيُّ صَلَّ اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ
يَقُولُ اللّهُ تَبَارَكَ وَتَعالى: وَجَبَتْ مَحَبَّتِي لِلْمُتَحَابِّينَ فِيَّ، وَلِلْمُتَجَالِسِينَ فِيَّ، وَلِلمُتَزَاوِرِينَ فِيَّ، وَلِلْمُتَبَاذِلِينَ فِيَّ[. أخرجه مالك .
Allah Resulü (sav) buyurdular ki: “Allah-u Teâlâ ve Tebareke Hazretleri şöyle hükmetti: “Benim rızam için birbirlerini sevenlere, benim için bir araya gelenlere, benim için birbirlerini ziyaret edenlere ve benim için birbirlerine ikram edenlere sevgim vacip olmuştur.” (3)
MEYHÂNEDE BİR BİNADIR CÂMİDE
Meyhane de yapılanlar câmide yapılsa o meyhanedekiler de dâhil olmak kaydıyla namazsız içkici kumarcıda olsalar câmide böyle bir işin yapılmasına razı olmazlar. Şimdi düşün ey Müslüman: Câmi insanların yaptığı bir binadır, insanda Allah’ın yaptığı bir binadır. Câmiye beytullah, insana da Abdullah diyoruz. Yâni: câmi Allah’ın evi, insanda Allah’ın mânevi evidir. Allah’ın evi dediğimiz insanların yaptığı binaya içki koymaya müsaade edilmiyorsa Allah’ın yaptığı eve nasıl içki konulabilir? İnsan mükerrem bir varlık olarak yaratılmış camiden daha kıymetlidir. Câmiye içkinin girmesine müsaade etmeyen adam içki gibi haram ve kötü şeyler insanın içine girmesine nasıl müsaade eder. Akıllı adamlar böyle bir yanlışı yapmazlar.
Nitekim Câmide içki içip kumar oynanmasına razı olmayan o sarhoşlardan birisini razı olması için uğraşmışlar fakat ikna edememişler.
Olay şöyle:
Emir dağında ikamet etmekte olan Bediuzzamânı kânun nezdinde suçlu göstermek için gözcü olarak iki me’mur görevlendirirler. Bir ay orada çalışırlar fakat suçlamak için bir bahane bulamadıklarından “Said’in hizmetkârı bir dükkândan rakı almış, ona götürmüş.” diye bir pusla yazıyorlar. O pusulayı imza ettirmek için hiç kimseyi bulamayıp, sonra yabanî ve sarhoş bir adamı yakalamışlar, tehdidkârane “Gel bu pusulayı imza et!” demişler. O da demiş: “Tövbeler tövbesi, bu acibe yalanı kim imza edebilir?” Onları, pusulayı yırtmağa mecbur etmiş. (4)
Ey insanlar! En azından bu bayram vasıtasıyla haramları terk edip birbirimizle buluşalım ve tanışalım birbirimizle kederde sevinçte beraber olalım.
ÜSTÜNLÜK LAFLA OLMAZ
Efendimiz kardeşlik laf ile olmaz deyip onun kurallarını şu Hadis-i Şerifiyle izah buyurmuş:
قَالَ النَّبِيُّ صَلَّ اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ
اَلاَ اِنُّ رَبَّكُمْ وَا حِدٌ وَاَبَوَ يْكُمْ وَاحِدٌ فَضْلٍ لِعَرَبٍي عَلَى عَجَمٍى
وَلآ لِعَجَمٍي عَلَى عَرَبٍى لآ ِلاَ حْمَرَعَلَى اَسْوَدٍ وَلَا ِلَاْسوَدٍعَلَى
اَحْمَرَاِلَّا باِ لبِتَقْوَى
“Ey insanlar! uyanınız hiç şüphe yok ki, Rabbiniz birdir, babanız ananız birdir ne Arabın aceme ne de Acemin Araba ne siyahın beyaza ne de beyazın siyaha bir üstünlüğü yoktur. Ancak üstünlük takva ile sağlanır.” (5)
Kaynaklar:
- Hucurat sûresi(49/10)
-
Tirmizi, Riyazü’s-Sâlihin, Sayfa No: (382), Hadi, No: 444 Işık Yayınları, İst.
2008 - İbni hibban, beyhâkî, Tirmizi; Muvatta, Şi'r: 16, (2, 953, 954); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Hadis No: (3343)Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları 10/139)
- Lem’alar (259)
- 11) 500 Hadis, Ömer-i Nasuhi, Diyanet işleri reisi, Hadis No. (33) Basım yayın, İstanbul, 1961.

