BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Bir dost? sabahın köründe elinde kalın bir kitapla işyerime geldi.

 

Bu kitaptan sende var mı? Şu sayfalarını fotokopi çekiver yada  bozulan cildimi yeniden yapıver diyeceğini düşündüm. Oysa durum hiçte öyle değilmiş. Söylediklerini duyunca  dehşete kapıldım.  Ürperdim ..

           

Sabah evinden çıkıp çarşıya doğru gelen dostum cadde de yürürken çöpte bir çuvalın en üst kısmında tesadüfen aldığı kitap. Kendi ifadesi ile kitap en üstte..  Herhangi birisi görür çöp karıştırıyor diye de çekinmiş? Bahse konu kitabı bir çırpıda alıp çöpün yanından hızla uzaklaşarak soluğu işyerimde almış?

           

Pekâlâ, bu kitap ne 1985 Yılında basılmış Kitap-ü Siyeri Nebi Peygamber Efendimizin hayatı.

           

Bu kitap çöpe atılıyor. Dehşete düşmemek ürpermemek mümkün mü? Şimdi sizlere sormak isterim çöpe neler atılır? Şöyle bir tasavvur edin bakalım. Fazlasını söylemek istemiyorum. Söylemeye dilim varmıyor.

           

Bunu akıllı bir insanın yapması mümkün değil bunu yapsa yapsa akli melekelerini yitirmiş bir insan yapar. Bunu okuma yazma bilmeyen biride yapmaz, okumasını yazmasını bilmese de kitaba ve kitaplara saygısından dolayı o kitabı en iyi şekilde muhafaza eder.

           

Bu ülkenin insanının âlemlere rahmet olarak  gönderilen  Hz Muhammed (sav) O Peygamberi ne kadar çok sevdikleri tarih boyunca göstermediler mi?.

 

Dost Ve Düşman

 

İbrahim Peygamberi yakmak için müthiş bir ateş yığını hazırlayıp içine atmışlar.

O sırada gökte, ağzında küçücük bir kuru dal olan mi­nik bir kuş belirmiş ve peygamberin üzerinden geçerken kuru dalı ateşe bırakmış.

İbrahim Peygamber kuşa seslenmiş:

"O minicik çöpü atmışsın, bu koskocaman ateş için ne fark eder ki?"

Kuş:

"Olsun," demiş. "Düşman olduğumuz belli olsun."

Az sonra minicik gagasında bir damla su ile bir başka kuş belirmiş ve o da suyu ateşin üzerine bırakmış.

İbrahim Peygamber ona da sormuş:

"Bir damlacık suyu bıraktın, ama bu kocaman ateş için ne fark eder ki?"

Kuş cevap vermiş:

"Olsun," demiş. "Dost olduğumuz belli olsun."

 

Dalkavukluk

Habeşistan imparatoru bir kaza geçirip de gözlerinden birini, bir bacağını veya bir kolunu kaybedecek olursa, dalkavukları ile saray erkanının da aynı gözlerini, aynı bacaklarını veya aynı kollarını derhal kestirip, tıpkı imparator gibi kör, topal veya kolsuz kalmaları eski bir adet gereği imiş.

   Bu adet günümüzde de uygulansa, bu kadar dalkavuk herhalde mesleklerini değiştirmek zorunda kalırdı. Bizlerde rahat ederdik.          

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.