6 Aralık 2025, Cumartesi
15:00
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

Şunu hiç unutmayalım ki; aynı toplum içinde yaşayan bireyler olarak bizler, ya engelli, ya engelli yakını ya da potansiyel engelli adaylarıyız. Saygı ve Sevgilerimle

Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından 2002 yılında yapılan bir araştırmaya göre özürlülerin! ( ne demekse bu özürlülük onu da tam anlamış değilim ya ) Ülkemizdeki oranı  %12.29. Yani o zamanki nüfusumuza göre bu sayı yaklaşık olarak 8,5 milyon kişiye tekabül etmekte. Dikkat ederseniz 2002 yılından bahsediyorum? Şimdi yıl 2008?Yani neredeyse 7 yıl geçmiş? Yedi koskoca yıl? Ve o günden bugüne kadar ne yeni bir araştırma ne de istatistik bir bilgi? Hiçbir şey yok elimizde? Peki, günümüzde engellilerin sayısı ne kadardır? Açıkçası bunun tam sayısını bilebilecek bir kimsenin olduğunu zannetmiyorum? Hatta çoğununda ilgisini bile çekmediğini düşünüyorum.

Peki  nedir bu engellilik, özürlülük ya da daha kaba ve yaygın bir tabirle sakatlık!?

Türk dil kurumunun sözlüğüne şöyle bir bakayım dedim? Bakalım özürlü için ne demişler: Özürlü:  1. Özrü olan 2. Engelli 3. Kusuru olan, defolu? bide benzetmeyle örnek veriyorlar  anlayamayanlar için, özürlü kumaş!!!

Ruhbilim terimleri sözlüğüne baktığımızda ise özürlülük; Gelişimin türlü yanlarıyla öğrenme gücü gibi süreçlerin birisi ya da birkaçında yetersiz ya da sakat olan ( kişi )? Bu sözlükte de özürlülüğün belirleyicisi olarak karşımıza, öğrenme güçlüğü öne çıkıyor? Özürlüysen,  anlayamazsın, öğrenemezsin kardeşim der gibi? Ve dikkat edecek olursak ( kişi ) yi parantez içinde yazıyor?Sanki, unutmadan söyleyeyim bu tanımını yaptığım özürlü; insan, birey,kişi,fert, aynı bizim gibi nefes alıp veren, gülen, ağlayan duygulanan, yiyip içen biri der gibi!!!

Hele bir de Osmanlıca tanımı var ki ondan hiç bahsetmeyeyim dedim ama yapamadım? Özürlü ( Mayûbe ): Osmanlılarda, organlarında sakatlık bulunan kadın tutsaklar takımı. Bu tanıma hiçbir yorum yapmıyorum daha doğrusu yapamıyorum? Yorum siz okuyucuların olsun?

Özürlülükle ilgili biraz daha araştırma yaptığımızda karşımıza daha geniş bir tanım çıkıyor?       Özürlülük; doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamayan kişilerdir.

Vay be ne kadar müthiş bir tanım? Özellikle altını çizdiğim yere dikkat edecek olursanız kimmiş özürlü? Normal yaşamın gereklerine uyamayan kimselermiş!!! Peki, neymiş normal yaşamın gerekleri? Vücut organlarında sakatlık bulunmayan sağlam ( ! ) bir birey neler yaparmış da engelli bir birey onları yapamazmış?  Sağlam bir insan ( tabi sağlamlık kişinin içinde yaşadığın an itibari ile geçerli bir kavramdır )  ne yapar da engelli birey onu yapamaz onu söyleyen ya da söylemeye cesaret edebilen, konuşan tartışan yok? Çünkü bazı şeyler tartışılmaya, konuşulmaya başlansa, aslında sakatlar için yapılan tanımın kendisinin tamamen sakat olduğu ortaya çıkacaktır.

Bu tanımların hepsinin ortak bir özelliği var bence? O da toplumun suçu karşı tarafa yükleyip,  kendisini soyutlamasıdır. ? Sen zaten engellisin, toplumun şartları da belli, sen bize ayak uyduramazsın en iyisi en fazla sesini çıkarma otur oturduğun yerde ?  tarzında bir yaklaşım göstermesidir. Hani rahmetli Cem Karaca?nın meşhur  ? Tamirci Çırağı?  parçasında söylediği gibi?? İşçisin sen işçi kal, gi, y çabuk tulumları? ?

 Peki, engelli bir birey neleri yapamaz? Tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürmek zorunda olan birisini örnek verecek olursak, tabi ki boyu 15-20 cm olan kaldırımları çıkamaz, belediye otobüslerini rahatça kullanamaz, istediği her lokantaya,  devlet dairesine rahatlıkla girip çıkamaz? Ya da daha yeni yapılan kamu binalarındaki göstermelik, sağlam bir insanın bile çıkamayacağı diklikteki rampalardan çıkabilme ve inebilme gücü yoktur sandalyeli insanın?

Her gün belli bir güzergâhta gidip gelen görme engelli bir bireyi ele alacak olursak, ne bilsin ki her gün gittiği yolun kazılıp çukur olduğunu, esnafın kaldırımı malla doldurduğunu ya da işportacıların tezgâhlarını kurduğunu. Bundan dolayı, yoluna kendisinden kaynaklanmayan bir sürü engellerin!!! çıktığını?

Daha bunlar gibi pek çok örnekler verilebilir? Ama şunu da söylemeliyim ki 1960 ? 1970 li yıllara göre şimdiki olanakların, imkânların, hükümetlerin olaya bakışlarının ve toplumsan bilincin çok daha iyi olduğu konusunda hiçbir kuşkum yok? Benim amacım, günümüzün dünden, yarınımızın bugünden daha iyi olmasıdır. Bunun içinde her ferd,  her birey, Engellilerin daha çok sosyal hayata katılmalarını; onları aralarına almak suretiyle onların sosyalleşmelerini sağlamak, zihinsel özürlülerde dâhil olmak üzere her engellinin bağımsız bir şekilde gezebilmesini ve işlerini görebilmesini sağlama amacını gütmeli ve maddi gücü yerinde olanlar, kendilerini onlara iş imkânı sunmak zorunda hissetmelidir.

Engelli bir çocuğa sahip olan anne ve babalarında, onları en iyi şekilde okutmaları, topluma ve vatanına faydalı birer evlat olarak yetiştirmeleri gerekmektedir. Çünkü o çocuklarında okumak en az diğerarkadaşları kadar hakkıdır ve engellilik kendi tercihleri ile oluşan bir durum değildir. O halde kişinin kendi tercihi ile oluşmayan bir durum yüzünden, en temel hakkı olan eğitim ve öğretimden yoksun bırakılması ona yapılabilecek en büyük zulümlerden birisidir.

 Şunu hiç unutmayalım ki; aynı toplum içinde yaşayan bireyler olarak bizler, ya engelli, ya engelli yakını ya da potansiyel engelli adaylarıyız. Saygı ve Sevgilerimle

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı