6 Aralık 2025, Cumartesi
22:46
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

Çanakkale Zaferi'nden

Bir bölük kumandanının ha­tırat defterinden:

Kanlı-sırt'taki düşmanın ileri si­perlerinden birinde tek bir mitralyözü (makineli tüfek) vardı ki, fırkanın bütün cephesini taciz edip duruyordu.

Daha ikmal edileme­miş siperlerden bazıları bu mitralyözün ateşi altındaydı.

 Ara sıra acı haber­ler alıyorduk: Üçüncü bölüğün emir eri sipere gelirken vurulmuş. Dördün­cü mangadan bir nefer şehid olmuş.

 Yüzbaşı yaralanmış, artık bu mitralyöz bizim için meş'ûm olmaya başla­mıştı.

Hatta bombalardan, torpillerden daha meş'ûm! Çünkü bu silahların az çok mizacını biliyorduk.

 Meselâ bü­yük torpil makinesi haftada iki gün bi­zim cephemizi ziyaret ediyordu. Bom­balar daha ziyade akşamdan sonraki ziyaretçilerimiz meyânına dahildi.

Velhasıl daimi bir ülfet neticesi olarak harbin kendisine mahsus itiyatlarını öğrenmiş, ruhumuzda bir huzur ve sü­kûn tesis edebilmiştik.

İşte Kanlı­sırtaki mel'ûn mitralyöz bizim bu kıymetli asayişimizi ihlâl ediyordu.

 Gece toplanmış konuşuyorduk. De­vamlı yaptığımız muhasebe bu uğur­suz nokta üstünde deveran ediyordu:

 "Eey... Bu mitralyöz tahrip edilemeye­cek mi?" "Siperler yakındır, topçu ateş edemez!" "Bir hücum yapsak!" "Kumandan müdâfaada kalmayı ter­cih ediyor!" "Sen ne dersin ha Musta­fa Çavuş? Can sıkmaya başlamadı mı bu mitralyöz?"

O cevap vermedi. De­rin derin düşünüyordu; fakat doğrusu ya, en babayiğidimiz de kendisiydi. Bahis değişmek üzereyken Mustafa Çavuş bir heykel gibi karşımıza dikil­di:

"Ben bunu gidip getiririm!" "Satmıyorlarmış galiba!" diye lâtife ettik. Arkadaşımızın bu sözü ciddî söyledi­ğine kanî değildik.

Fakat o hiç tavrını bozmadı.

Gülümsedik bile.

Birden kendini siperin üstüne fırlattı.

O za­man anladık ki, hakikaten mitralyözü almak için gidiyor.

 Onu en çok seven iki hem şehrisi arkasından koştu.

 Biraz sonra bu üç asker diğer bütün geceler­den daha korkunç, daha siyah bir gecenin enginlerine doğru kayıp gitmişler­di.

Hepimiz asabiyetten, heyecandan sararmıştık. Avuçlarımızdaki tüfekleri sıkıyorduk. Şu dakika hücuma kalk­mak için öyle dayanılmaz bir arzu du­yuyorduk ki...

 Hey yâ Rabbî! Eğer gi­denler gelmeyecek olurlarsa!

Bu sefer orada kalsak bile ey Kanlısırt'taki düş­man mitralyözü, artık sen yerinden oy­namıştın! Kulaklarımız toprağa yapış­mış, karanlıklar içinde gittikçe artan kurşun seslerini, bomba uğultularını dinleyerek tam bir çeyrek bu vaziyette bekledik. İnanılmaz şey! Mustafa Ça­vuş arkasında bir mitralyözle geliyor­du.

Yanında bir kişi vardı.

Sonra anla­dık ki:

Üç arkadaş görünmeksizin iler­lemişler, mitralyözün bulunduğu sipe­rin içine atlamışlar, birkaç süngü dar­besinden sonra büyük bir baskın verdi­ğini zanneden düşman dağılmaya baş­lamış, Mustafa Çavuş mitralyözü omuzlamış dönerken arkadaşı alnına isabet eden bir kurşunla şehit düşmüş.

 Mustafa Çavuş arkasında zapt ettiği mitralyöz olduğu halde gözleri yaşla dolu yanımıza geldi.

Kaybettiği arka­daşının teessürüyle titreyen bir sesle ve kendi şivesiyle "Alun şu uğursu­zu!" dedi, "Bana pahalıya oturdu!"

(Kendisi Akşehir in Karapınar nahiyesinden Mehmetoğlu Mustafa) Harp Mecmuası Sayı: 9, s. 138-139)

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı