13 Aralık 2025, Cumartesi
21:23
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

Bir önceki yazımızda kısaca değinmiştik. Kur?an?ı Kerim?de bahsi geçen ve Efendimizden insanlara anlatılması istenen kişi, İbni mes?ud?a göre, Bel?amdır. Rabbimizin Efendimizden anlatmasını istediği kişinin hayatı özetle şöyledir.  

Müfessirlerin çoğunluğuna göre, A?raf suresinin (175-176) ayetlerinde konu edilen, fakat ismi verilmeyen bu kişi, Hz Musa (as) zamanında yaşayan ve onun dinine tabi olan, ilim ve irfan sahibi, duası makbul, büyük bir veli olduğu rivayet edilmektedir.

Bel?am İsrailoğullarına mensup olduğu rivayet edilir. İhlâsı ve ameliyle öyle bir makama çıkmış ki; ismi Azam duası da kendisine verilmiş. Ona getirilen körler, kötürümler, sakatlar Allah?ın lütfüyle iyi olurdu.

Bel?am, insanlara vaaz ediyordu. Sözlerini uzakta olanların anlayabilmesi için, her yüz adıma bir adam dikilerek uzakta olanlara da aktarılıyordu. On binlerce insana bir anda onun sözleri ulaştırılıyordu.

Öyle ki; Allah onun duasını hiç reddetmezdi. Kendisi bile kendi duasıyla helâk olmuştur. Dünya onu bile aldattı ve imansız olarak ahrete göç etti.      

İslâmî kaynaklarda şunlar anlatılmaktadır: Bel?am?ın kavmi kâfirdi. Bu kavmin içinde sadece kendisi ve ailesi Müslüman?dı.
              Bel?am?ın kavmi kâfirlikte ve isyanda çok ileri gittiler. O kadar azıttılar ki; gazabı ilâhinin celbine vesile oldular.    

Cenabıhak ta Musa?ya (asm) onlara hadlerini bildirmesi için emir buyurdu. O da bu emri yerine getirmek için, gerekli hazırlıkları yapmaya başladı. Olayı haber alan o memleketin kralı ve adamları, korkup telaşa kapıldılar. Kralın adamları, Bel?am?a giderek Musa (asm) ve ordusunun aleyhine dua etmesini istediler. Bunun için de kendisine çok büyük hediyeler gönderdiler.

Bel?am, onlara, ?Yazıklar olsun sizlere ona nasıl bet dua ederim. O? Allah?ın peygamberidir, dinimiz onun diniyle aynıdır. O?nun yanındakiler de melekler ve Müminlerdir. Şayet ben onların aleyhinde dua edersem dünyam da, ahretim de helâk olur? diyerek reddetti.

Ama kral ve adamları, adamın peşini bırakmıyorlardı. Bel?am?a çok şey vaad ettiler, fakat Bel?am yine de kabul etmedi.   

Sonra o memleketin güzelliği ile dillere destan olmuş bir kadını vardı, onu da Bel?am?ın peşine taktılar. Artık her şey Bel?am?ın emrinde olacaktı; para, mal, mülk, kralın en yakın adamı olmak, dünyanın en güzel kadını ile evlenmek... Bütün bunlara karşı yapması gereken tek şey vardı. Oda Musa Peygambere ve ordusunun aleyhine lanet okumaktı, yani Allah?a isyan etmekti.

              Şeytan bu fırsatı kaçırır mı? Bel?am?a gelerek aklını başına al, bu kadar servet kaçırılmaz. ?önce lanet okursun, sonra da tövbe edersin, olur-biter? diye Bel?am?ı ikna etti.

              Nihayet Bel?am?ın her zaman dua ettiği tepeye doğru kadınlı, erkekli gurup halinde harekete geçtiler.

            Bel?am?ın meşhur merkebi, tepeye yaklaşınca birden yere yattı. Bel?am merkebi döverek kaldırdı, fakat merkep gerisin geri döndü. Dağa doğru çevrilen merkep yere yatıyor, kaldırılınca da geriye dönüyordu.

            Allah?ın izniyle merkep konuşmaya başladı. ?Ey Bel?am yazıklar olsun sana; bak önümde benim yürümeme engel olan melekler var. Durmadan beni dövüyorsun. Ben, Allah?ın Peygamberine ve Müminler aleyhine dua etmek isteyen birisini sırtımda nasıl taşırım? dedi.

     Böyle bir mucizeyle Allah?ın Bel?am?ı uyarmasına rağmen, o bildiğini işlemeye devam etti. Allah da onun yolunu açtı ve dağa vardılar.
            Bel?am Musa peygambere ve Müminlere beddua etmeye başladı. Fakat o beddua ederken Allah onun dilini kendi kavmi aleyhine konuşturuyordu. Etrafındakiler onun kendileri aleyhine beddua etmekte olduğunu görünce:?Ey Bel?am, sen ne diyorsun ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Yanlış dua ediyorsun, Musa ve ordusuna yapacağın lâneti bize yapıyorsun, duanı düzelt? diye uyarıda bulundular?

Ama Bel?am: ?Vallahi ben dilime hâkim değilim, bütün söylediklerimi Allah söylettiriyor? dedi. Bunun üzerine dili ağzından çıkarak göğsü üzerine sarktı.

Bel?am: ?Artık korktuğum başıma geldi, dünyam da ahretim de mahvoldu. Bundan sonra duam da kabul olmaz, olsa bile zaten istediğimi söyleyemiyorum. Ama olanlar oldu, bundan sonra Musa (asm) ve ordusuna hile ve tuzak kurmaktan başka bir çaremiz kalmadı. Şimdi söyleyeceklerime iyi kulak verecek ve uygulamaya koyacaksınız; En güzel kızlarınızı ve kadınlarınızı getiriniz, onları soyunuz ve güzel kokularla cazip hale getiriniz. Ellerine çiçekler vererek Musa?nın (asm) ordusunun konakladığı yere gönderiniz. Kendilerine sıkı sıkıya tembih ediniz, onlardan zina teklif eden asker olursa sakın reddetmesinler. Şayet bir kişi bu kadınlardan biriyle zina yapacak olursa, onların hepsi helak olacak. Durmayın elinizi çabuk tutun...?

İşte şeytan adamı ne bir cümleyle ne hale soktu görüyoruz. Bunun için Müslüman her an dikkatli olması lazım değil mi?

Bel?am?in dediğini yaptılar ve kadınlarını süsleyip askerlerin arasına saldılar. Askerlerin ileri gelenlerinden çok kuvvetli birisi vardı, kızlardan birisini kucaklayıp doğru Musa?nın (asm) bulunduğu yere vardı ve: ?Zannederim, sen şimdi bana bu güzel kadının haram olduğunu söyleyeceksin?
              Musa (asm): ?Evet, o kadın sana haramdır, sakın ona yaklaşma? dedi.
 Gözü dönmüş asker: ?Vallahi bu konuda seni asla dinlemeyeceğim, bana engel olmaya kalkanları da öldüreceğim? dedi ve kadını çadırına götürdü. Hiç kimse çadıra girmeye cesaret edemiyordu. Allah, o andan itibaren oraya taun hastalığını gönderdi.. Asker kırılmaya başlamıştı. Askerin içinde çok güçlü ve Musa?nın (asm) yakını olan başka birisi vardı, bu asi askerin hakkından ancak o gelebilirdi. Hemen onu buldular, oda gelip dosdoğru çadıra vardı. Zina halindeki çiftin ikisine birden mızrağını sapladı, onları havaya kaldırarak
?Rabbim, sana isyan edenleri böyle cezalandırırım? deyince taun hastalığının sebep olduğu ölüm durdu.  

Şeytana ve nefsine mağlup olan bu tip insanları, Kur?an?ı Kerim?in köpeğe benzetmesi çok manidardır!   

Köpek hayvanlar içinde en habis, değeri en düşük, en alçak nefse sahip bir hayvandır. Himmeti midesini aşmaz, kuvvetli bir hırsa sahiptir. En aşağı şeylere de tenezzül eder.

Mesela: kokuşmuş bir cife, ona taze etten daha hoş, pislik helvadan daha tatlı gelir. Yüz köpeğe yeteceği bir leş bulsa, kimseyle paylaşmaz yaklaşana da hırlar.

İşte, böyle habis bir hayvanın en nahoş bir hali dilini sarkıtıp solumasıdır. İlahî ayetlere muhatap olduğu halde, şeytanın peşinden gidenler böyle bir köpeğe benzetilmişlerdir.

                Not:

1. Geniş bilgi için Ahmed Güç Sorularla İslamiyet sitesine bakılsın.

2. Büyük Dini Hikâyeler, Osmanlı Yayınevi.

([email protected])

 

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı