İman kati olarak duayı iktiza ettiği ve fıtratı insaniye onu şiddetle istediği gibi, Cenab-ı Hak, Kur?an?ı Kerim?in pek çok yerinde dua etmemizi istiyor. Hatta bir ayet?i kerimede şöyle buyuruyor: ?Rabbinize dua edin, hem de yalvara yalvara, içten gele gele gizlice dua ediniz.? (1)
Duanın anlamı çağırmak, davet etmek, rağbet göstermek, yardım talep etmek ve ismen çağırmak manalarına gelir.
Aslında niçin dua etmeliyiz sorusunun cevabı, tek bir cümledir. Allah emreder kul yapar, kulun başka alternatifi yoktur.
İnsan yaratılan varlıklar içinde en aciz, en fakir olarak dünyaya gönderilmiştir. Bununla beraber muhtaç olduğu şeylerin de sınırı yoktur. İstekleri kâinatın her tarafına serpilmiş. Arzuladığı o kadar çok şey var ki; bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister. Bir bahçeyi arzu ettiği gibi, ebedî Cenneti de arzu eder. Bir dostunu görmek istediği gibi, Cemîl?i Zül celâli de görmek ister. Başka bir ülkede bulunan sevdiklerini ziyaret etmek için, o memleketin sahibinden izin almaya muhtaç olduğu gibi, yüzde doksan dokuzu bu dünyadan ayrılıp kabre giren ahbaplarını da ziyaret etmek ve ebedi ayrılıktan kurtulmak ister. Koca dünyanın kapısını kapayacak ve bir mahşer-i acayip olan ahret kapısını açacak, dünyayı kaldırıp yerine ahreti kuracak ve koyacak bir Kadîr-i Mutlakın dergâhına ilticaya muhtaçtır.
Bu nedenle Allah?a dua etmesi gereklidir. Çünkü Kendisinin eli kısa, iktidarı kısadır. İnsanın bu sınırsız ihtiyaçlarını karşılayacak ondan başka yoktur.
Dua insanın Allah katındaki değerini artırır. Rabbimiz Kur?an?ı Kerim?de ?Duanız olmazsa Allah sizin neyinize değer versin.? (2)
Demek insan Allah?ın indinde değer kazanmak istiyorsa dua etmesi lazımdır. Peygamber Efendimiz dua etmeyi teşvik ediyor.
Nu?man İbnu Beşîr?in (ra) rivayet etiği bir hadis?i şerif?te Allah Resulü
?Dua ibadetin kendisidir? dedi, sonra ?bana dua edin ki size icabet edeyim? mealindeki ayeti okudu. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir? buyurdu. (3)
İbnu Ömer?in (ra) rivayetinde Allah Resulü buyurdular ki: ?Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah?tan talep edilen (dünyevî şeylerden) Allah?ın en çok sevdiği (sıhhat) ve afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir.? (4)
Dua ibadetin özü olarak vasıflandırılmıştır. Bir başka rivayette ?Dua ibadetin en büyüğüdür? denilmiştir. ?Allah indinde duadan daha kıymetli bir şey yoktur.? Bir başka rivayette de ?Allah, kendinden istemeyene gazap eder? buyrulmuştur.
Dua deyince, sadece dille yapılan dua anlaşılmamalıdır. Bir de fiilî dua vardır. Mü?min kişi arzularını Rabbinden diliyle isteyeceği gibi, fiilen de teşebbüs edecektir. Dili ile istediği şeyin gerçekleşmesi için, aklın gösterdiği sebeplere başvuracaktır. İnsan hastalıklardan kurtulmak için, Allah?a dua etmesi meşru olmakla birlikte, ilaç alması, maddî olarak tedavi yollarına başvurulması, Peygamber Efendimiz tarafından teşvik edilmiştir.
Keza rızkın bol ve helâlından olması için Allah?a dua edilmesini Peygamber Efendimiz tavsiye etmiştir. Kendiside dualarında bunlara yer vererek fiilen örnek olmuştur. Ayrıca rızkın meşru yollarını da göstermiş; ziraat, ticaret ve sanatla meşgul olmayı, bunların helâl rızkın kapıları olduğunu söylemiştir. (5)
Evet, insan haddini bilip Rabbini tanırsa başkasına el açmaz. Çünkü her türlü hayır ve bereket Onun kudret elindedir. Gece gündüz yirmi dört saat Onun idare ve terbiyesindedir. İnsan hiçbir zaman Onun sınırlarının dışına çıkamaz. Arzu ve isteklerini Ondan başkasından istemez, istese de veremezler.
Malûmdur ki, insanın dünya hayatı iki esas üzere yürüyor: Menfaati celp, zararları def. Yani hayatına lazım olan şeyleri temin etmek ve ona zarar verecek şeylerden de sakınmaktır. Bu iki sahada da insan son derece acizdir. Hücrelerinde cereyan eden olaylar gibi, yerde ve gökte cereyan eden olaylara da müdahale imkânı yoktur. İnsan kendi irade ve kudretinin yettiği kadarını eksiksiz yerine getirir, gücünün yetmediği yerde işi Allah?a bırakır. Ey Allah?ım! Aczimi fakrımı dergâhında şefaatçi yaparak senden istiyorum diye dua eder.
Çünkü insanı insan haline O getirmiştir, babamızın yediği ölü gıdalara hayatı O vermiştir. Ölü gıdaları beyaz kan hâline O getirmiştir, sizi ana karnın da bir nutfe olarak rahim duvarına O yapıştırmıştır ve oradaki dokuz aylık terbiyenizi safha safha hep O icra etmiştir. Şimdi ise bir başka rahim duvarına yapıştırılmışsınız: Burada da sizi terbiye eden, besleyen, büyüten, yedirip içiren ancak Odur.
Sofunun birisi, her gece kalkıp namaz kılıyor, Allah?a dua edip yalvarıp yakarıyormuş.
Şeytan bu sofuya şöyle fısıldar: ?Senin kadar serseri birisini görmedim. Sen her gece Allah?ı zikredip dua ediyorsun, sabaha kadar boşuna uykusuz kalıp yalvarıyorsun. ?Dostum bütün kapılar yüzüne kapalıdır. Sürekli vurduğun halde sana açılmayan kapıyı boşuna ne diye dövüyorsun. Sana, ?ne istiyorsun? diyen var mı? Şimdiye kadar bir kapı açıldı mı? Buyur diyen oldu mu?
Kafanı çalıştır, istenmeyen yere gidilmez. Allah katında senin bu yalvarıp yakarışının bir değeri olsaydı, dileklerini kabul edip bir cevap verirdi. Boşuna uykusuz kalıyorsun.?
Adam, kalbine gelen bu fısıltıyı kendinden zannedip zikri bırakır. Üzüntüyle düşünürken uyuya kalır. Rüyasında ona, ?neden bu gece Allah?ı zikretmeden uyudun?? denilir. Adam, ?Ben Onun kapısından kovulduğumu sanıyorum, yalvarıp yakarmalarıma bir cevap gelmiyor, Artık o kapıyı çalmayacağım.? der. O vakit adama denilir ki; O seni kabul edip, buyur dediği için sen Allah diyorsun
Allah senin ruhuna duyurduğu için, sen yalvarıp yakarıyorsun. Allah seni kendine yaklaştırdığı için sen gayretlisin. Senin korkun, sevgin ve ümidin, Allah sana lütfü ettiği içindir. Senin ?Ey Rabbim? deyişinin karşılığında , ?Buyur kulum? demesi vardır. Gafil ve cahil insanların gönlü Allah?a dua etmekten uzaktır. Onlar dua edemezler.
Kaynaklar
1. A?raf Suresi 7/ 55.
2. Furkan Suresi, 25/77
3. Ebû Dâvud, Salât 358, 1479, Metin Tirmizî'ye aittir; Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Hadi, No, (1750) cilt, 5, Sa, 490-491, Prof, İ. Canan, Akçağ Yayınları, Feza Gazetecilik, A.ş, İst.
4. Tirmizî, Daavât 112, 3542; Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Hadi, No, (1751) cilt, 5, Sa, 491, Prof, İ. Canan, Akçağ Yayınları, Feza Gazetecilik, A.ş, İst.
5. İ.Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:5/483, Feza Gazetecilik, A.ş, İst.

