Kur?an?ı Kerim?deki surelerin bir kısmının ilk girişlerinde, huruf-u mukattaa diye isimlendirilen harfler vardır. Bu harfler biri diğerinden bağımsız müstakil olarak okunur. Bu harflerde pek çok sırlar gizlidir. Bakara suresinde de böyle ?ELİF LAM MİM? diye heceleyerek giriş yapılır.
Kur?an?ı Kerim?de olduğu gibi, insanlarda aynı şeyi yapıyorlar. (B.M.M-A.İ.H) gibi.
Bu harfler insanların gelecekteki ihtiyaçları için önemli hâdiselerin ipuçlarını veriyor. Okuyan veya dinleyen herkese, ?ELİF LAM MİM? şifresiyle adeta ?dikkat, dikkat? deyip herkesin dikkatini kendi üzerine çekiyor.
Surelerin başlarındaki harfler için bazı âlimlerimiz, ?Efendimiz ile Rabbimiz arasında bir şifredir. Onun anahtarı da Efendimizde ve onun vârislerindedir demişler.?
Efendimiz o anahtarla gaip âleminden bir kapıyı açar, o âlemdeki olayları, manzaraları seyreder. Düşmandan korunmak için hendek kazarken bile, muharebenin neticesini gördüğü gibi, biraz daha ileri giderek İstanbul?un fethini de görür.
Bu harflerin böyle müstakil olarak okunuşunda vermek istediği mesajlardan bazıları da şunlar olabilir. Allah?ın varlığına ve birliğine delil olan bu kitap; sizi yaratan rabbinizin kelamı ve şu büyük kâinatın ezeli bir tercümanıdır. Okuyacağınız bu kitap gözünüz önünde ki mevcudat-ı okuyan çeşitli dilleri size tercüme eden ebedi bir kitaptır. Ayrıca gördüğünüz ve görmediğiniz âlemleri tefsir edip açıklayan, yerde ve gökte gizli olan Allah?ın esimlerinin manevî hazinelerini keşif edicisidir. İslâm âleminin manevî güneşi, temeli ve ahret âleminin mukaddes haritasıdır. Bu ve buna benzer konuları açıklayan bir kitaptır.
Konumuza ışık tutmak için, Efendimizin kayıptan verdiği haberlerin bazılarını Üstad Bediüzzaman şöyle sıralamıştır:
?İşte -nakl-i sahih-i kat'î ile- ashabına haber vermiş ki: "Siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz; hem Feth-i Mekke, hem Feth-i Hayber, hem Feth-i Şam, hem Feth-i Irak, hem Feth-i İran, hem Feth-i Beyt-ül Makdis'e muvaffak olacaksınız. Hem o zamanın en büyük devletleri olan İran ve Rum padişahlarının hazinelerini beyninizde taksim edeceksiniz!.." Haber vermiş, hem "Tahminim böyle veya zannederim" dememiş. Belki görür gibi kat'î ihbar etmiş, haber verdiği gibi çıkmış. Hâlbuki haber verdiği vakit, hicrete mecbur olmuş. Sahabeleri az, Medine etrafı ve bütün dünya düşmandı.? (1)
Evet, verilmek istenen değerlerden biri de, bu kitap sair kitaplara benzemez, okuyanları usandırmaz. Gerçi bir şeyi tekrarlamak bazen usandırır, fakat her yere, her kelâma ve her kitaba has değildir. Her parlayan şeyin yakıcı ateş olmadığı gibi, bu kitap ta ki usanç verici sayılan görünüşteki pek çok tekrarlar, dinleyicilerin haline bakar. Arapçada buna belâgat denir, dinleyicileri usandırmayan güzel söz söyleme sanatıdır. Burada bir hatıramı nakil edeyim siz okuyucularıma. Ramazanda sure-i Rahmanla teravih kıldırıyordum. Namazdan sonra camiden çıktığımızda gencin biri dedi ki; hocam yarın yine kezziban ile namazı kıldırır mısın? Otuz küsur defa dinlediği halde usanmamış ertesi günü yine istiyor.
Evet, insanın yediği yemekler; biri gıda, diğeri meyve olmak üzere iki kısımdır. Birinci kısım tekrar ettikçe memnuniyet verir, kuvvet verir. İkinci kısmın tekrarında usanç, tazelenmesinde lezzet vardır.
Aynen bunun gibi konuşmalar da iki kısımdır. Bir kısmı ruhlara gıda, fikirlere kuvvet verici hakikatlerdir ki, tekrarında güneşin ışığı gibi, ruhlara, fikirlere hayat verir. Meyve kısmında olan, iştihayı açan gıdalarda tekrarı makbul değildir. Buna binaen Kur?an?ın yekûnu kalplere gıda ve kuvvet olup, tekrarı usanç değil, halâvet ve lezzet verdiği gibi, ayetlerinde de öyle bir kısım vardır ki, o kuvvetin ruhu hükmünde olup tekerrür ettikçe daha ziyade parlar, hak ve hakikat nurlarını saçar.
Kaynaklar:
(1) Mektubat, Sayfa No. 101 Bediüzzaman SaidNursi, Envar Neşriyat İstanbul.

