Konumuzun temelini oluşturan ayeti kerime?de Rabbimiz, ibadet ediniz buyuruyor. İnsan, ibadeti niçin yapar ve bu ibadet ona ne kazandırır? Bu iki sorunun cevabı aşağıdaki ayette şöyle veriliyor:
?Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz.?
Eğer ayeti kerime?de geçen ?Sizden öncekileri yaratan? cümlesinin olmadığını düşünsek, o vakit ?Sizi terbiye eden Rabbinize ibadet ediniz? şeklinde olur. Bundan anlaşılıyor ki, ibadet edilmesine gerekçe, Rabbimizin bizi terbiye etmiş olmasıdır.
Bu kutsi vazifeyi idrak edebilmek için Allah, vicdanımıza bazı işaretler koymuştur. Anne ve babamıza itaat etmeyi vicdanî bir görev sayıyoruz. Onlara isyan etmekten sakınıyoruz. Niçin? Anne ve babamız oldukları için.
İşte ayet-i kerime bizim vicdanımıza hitap ediyor. Siz aslında şekilsiz ve kokuşmuş bir su idiniz. O sudan sizi terbiye edip insan yaptı, o halde ona kullukta kusur etmeyin. Sizi o terbiye ettiği gibi, babanızın yediği gıdayı beyaz kan hâline o getirdi. Ana rahminde bir sperma olarak rahim duvarına o yapıştırdı, oradaki dokuz aylık terbiyenizde çeşitli safhalarınızı hep o takip etti. Şimdi ise insan bir başka rahme getirilmiş: Burada da sizi terbiye eden, besleyen, büyüten, yedirip içiren ancak odur.
Allah?ın bir ismi de ?Rab? tır ve her şeyi o sıfatıyla terbiye etmiştir. İnsan ise Hz. Kur?an?ın tabiriyle abdir yâni kuldur; bütünüyle Allah?ın terbiyesinden geçmiştir. Mesela; Aklımızı anlamak için, kalbimizi sevmek için, hafızamızı ezberlemek için o terbiye etmiştir. Elimizi tutmak için, ayaklarımızı yürümek için, ciğerimizi solumak ve midemizi sindirmek için o terbiye etmiştir. Hayvanların da dilleri var ama konuşamıyorlar. Allah?ın bize verdiği bu özelliklere karşı edebimizi takınmak mecburiyetindeyiz.
İnsan, namaz için Allah?ın huzuruna geldiğinde, bedenine takılan o kadar aletlere ve etrafını çepeçevre kuşatan bu kadar ihsanlara karşı, ona gereği gibi kulluk edememenin mahcubiyetini ruhunun derinliklerinde hissederek içtenlikle ibadet etmelidir. İşte Rabbine karşı şükür borcunu böylesine hisseden insan, Kur?an?ın ?Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin? yani ?namazı eda edin, üzerinize farz olan orucunuzu tutun.? gibi emirlerini dinleyince aradığını bulmanın huzuruna erer.
İbadetin İnsana Kazandırdıkları
Risale-i Nurda ibadetin insana kazandırdıkları şöyle tarif edilmiştir:
?İnsanı mukadder olan kemalâtına yetiştiren, ibadettir; abd ile Mabud arasında en yüksek ve en latif olan nisbet, ancak ibadettir.? (1)
Evet, insanda ibadet sayesinde, bütün Müslümanlara karşı değişmeyen bir alaka peyda olur. Hem kuvvetli bir irtibat ve bağlılık elde eder. Bunlar ise sarsılmaz bir uhuvvete, hakikî bir muhabbete sebep olur.
Ayrıca ibadet sayesinde ?Beni yaratan odur, ben onun kuluyum, şu dünya misafir hanesinde ben onun aziz bir misafiriyim. Öldükten sonra da, inşallah, onun saadet yurdu olan Cennetine gideceğim.? diyebilir. Bu sayede insan bütün sıkıntılardan, streslerden kurtulur ve ruhen büyük bir zevkin kaynağını bulur. O vakit insan günlük hayatında bütün işlerini kul olmanın şuuruyla, hep helâl dairesinde geçirir ve belli vakitlerde Rabbinin huzuruna gelir, el bağlar ve onun emrettiği şekilde ibadetini takdim eder. Acizliğini, fakirliğini ve kimsesizliğini ruhunun derinliklerinde duymaya çalışır. Kendisini yaratan Rabbine karşı derin bir mahcubiyetle vazifesini eda eder.
1- - Risale-i Nur, İşarat-ül İ'caz Sa, 85

