| Kimden: | mehmet erkan ([email protected])Bu gönderen kişi listenizde var. |
| Gönderme tarihi: | 02 Kasım 2013 Cumartesi 13:05:54 |
| Kime: | KUBILAY ([email protected]) |
Aziz Fahri Bey,
Yeni Hiceri yılınızı tebrik eder, hayırlara vesile olmasına dualar ederin
HİCRİ YILBAŞI
İslam’dan önce Mekke’de hâkimiyet haklı olanların değil, güçlü olanların elinde idi. Kim güçlü ise onun haklı sayıldığı ve din ahlakının olmadığı bir dönemdi. Rabbimiz tam da bu dönemde Hz. Muhammed’i (asm) peygamberlik vazifesiyle görevlendirdi. Efendimizin tebliği toplumun ileri gelenlerini rahatsız etti. Çünkü efendimizin anlattıkları onların menfaatini zedeliyordu. Bu arada Müslümanların sayısı da günden güne artıyor ve İslamiyet hızla yayılıyordu. Bu nedenle toplum üzerindeki hâkimiyetlerinin tehlikeye düşeceğini fark eden inkârcıların önde gelenleri, Peygamber Efendimizi (sav) ve arkadaşlarını, bu yoldan döndürmek için akıl almaz işkenceler uyguluyorlardı. Cenab-ı Hak ta Müslümanlara ruhsat verdi.“Bulunduğunuz yerde bana kulluk yaptırmıyorlarsa, onlara kulluk yapmayın. Benim arzım geniştir bana kulluk yapabileceğiniz başka bir yere hicret edin”mealindeki ayeti gönderdi.
“Ey iman eden kullarım! Benim sizi yerleştirdiğim dünyam geniştir.(Bir yerde dininizi uygulayamazsanız başka bir yere hicret edebilirsiniz.) Onun için yalnız Bana ibadet ediniz.” (88)
Bundan sonra Müslümanlar, ilk önce Habeşistan’a daha sonra da Medine’ye hicret ettiler. En sonunda da Peygamber Efendimiz hicret etmişti. O’nun hicreti Peygamberliğinin on üçüncü senesinde, Rebiulevvel ayının on ikisi, 23 Eylül 622 de olmuştur. Bu tarih aynı zamanda Efendimizin doğumunun elli üçüncü yıldönümüydü.
Sonunda bu hicret bir takvimin başlangıcı oldu.
Müslümanlar bazıönemli olayları tarih başlangıcı kabul edip ona göre zamanlarını tayin ediyorlardı. Meselâ; Fil olayı, zelzele ve bazı önemli zatların vefatı gibi olayları tarih başlangıcı kabul etmişler. Ancak bu durum, zaman zaman kafa karışıklığına sebep oluyordu. O karışıklıklardan biride devrin Halifesi Hazreti Ömer, (ra) zamanında oldu.
Yemen Valisi Ya’la b. Ümeyye Hz. Ömer’e (ra) günü, ay ve yılı belli olmayan bir mektup gönderir. Aynı şekilde yılı belli olmayan, Şaban ayı diye kaydedilen bir senet Basra Valisi Ebû Musa el-Eşarî’ye getirilir. Söz konusu senette geçen şaban ayı tarih olarak yazılıydı, ama buşaban hangi senenin şaban ayıydı. Bu yıla mı, geçen yıla mı, yoksa daha başka bir yıla mı ait olduğu kesin olarak belli değildi. Bu olay belli bir tarihin tespit edilmesinin gerekliliğini ortaya koyuyordu. Halife Ömer buna bir çare bulmalıydı, çünkü devletin başında kendisi bulunuyordu.
Halife Ömer (ra) konuyu istişare etmek ve bu karışıklığı gidermek için, bugünkü tabirle parlamentoyu olağan üstü toplantıya çağırma kararı aldı. Bu iş içinde oğlu Abdullah’ı görevlendirdi.
Abdullah, aldığıemri yerine getirmek için Medine sokaklarında hızla dolaşıyordu. Vardığıkapının önünde önce görünmeyen ev sahiplerine yüksek sesle selam veriyor, sonra da selamını alan kimseye haberini verip bir başka adrese doğru hızla yol alıyordu.
Güneş, Medine sokaklarında yakıcı sıcaklığını olanca etkisiyle hissettirirken, kapılarıdolaşma görevini tamamladı ve büyük millet meclisi binası kapısı önünde beklemeye başladı. Az sonra kapı kapı dolaşarak çağırdığı istişare meclisi üyeleri de gözükmeye başladılar.
İlk defa ashabıkiramın ileri gelenlerinden Saad bin ebi Vakkas, (ra) ardından Talha (ra) gözüktü. Şu gelen de İmam-ı Ali olsa gerek diyordu, Yolda görünenler vakit kaybetmeden meclis binasına giriyorlardı.
Daha sonra aceleci adımlarla gelen biri daha göründü. Bu, Emirel müminin Halife Ömer’in (ra) ta kendisiydi. Zaten meclisi olağan üstü toplantıya o davet etmişti.
Hazreti Ömer (ra) içeriye girince vakit kaybetmeden, Allah’a hamd ve Resulüne de salât-ü selamdan sonra, meclisin olağan üstü toplantıya çağrılmasının sebebini anlatmaya başladı.
Ey istişare meclisinin aziz üyeleri! Devlet işlerini sıralamakta zorluk çekmekteyim. Bana gönderilen bir yazıda şaban ayı tarih olarak yazılmıştır. Ama bu şaban, hangi senenin şabanıdır, bu senenin geçtiğimiz senenin mi, belli değil.
Basra Valisi Ebu Musa’nın da bu konuda evrak karışıklığından şikâyeti vardır. Farklı olaylarla tarih başlatılması bizi şaşırtmaktadır. Kendimize göre bir tarih başlatmalıyız artık.
İstişare meclisinin muhterem üyelerini bunun için davet etmiş bulunmaktayım dedi.
Mecliste hazır bulunanların hepsi de böyle bir tarihin belirlenmesini gerekli gördüler. Ancak hangi olayı tarih başlangıcı olarak kabul edeceklerini kestiremiyorlardı. Allah Resulünün hayatından bir kesiti tarih başlangıcı yapmayı düşündüler. Fakat O’nun hayatının her günü tarih başlangıcı sayılmaya layık olaylarla doluydu.
Sonuçta Saad bin ebi Vakkas, kendince mühim gördüğü bir olaya ait teklifini yaptı:
-Ey Emirel mü’minin! Ben Allah Resulünün vefat gününü tarih başlangıcı olarak teklif ediyorum.
Halife Ömer:
-Peki, ya Talha! Sen ne dersin? Saad’ın teklifini duydun? Uygun buluyor musun?
Talha:
-Ben böyle üzüntülü bir günün tarih başlangıcıolmasını uygun bulmuyorum. Bunun tam aksine Allah Resulünün üzüntü veren ölüm yıl dönümünü değil de, sevindirici doğum yıl dönümünü tarih başlangıcı olarak teklif ediyorum.
Halife Ömer:
Ya Ali! Sen ne dersin? Bir de seni dinleyelim.
-Ben üçüncü mühim olayı teklif etmek istiyorum.
Halife Ömer:
-Senin mühim gördüğün olay nedir?
-Hicret! Müslümanların İslam’ı yaşamak ve yaymak için her şeylerini terk ederek Mekke’den Medine’ye hicretleri. Bir torba içine koydukları bir avuç hurma ve bir tutam kuru ekmekle Medine’ye doğru yola dizilişleri unutulmayacak bir başlangıç olmuştur. Ben hicreti tarih başlangıcı olmaya layık görüyor ve teklif ediyorum.
Allah Resulünün Halifesi Ömer (ra) şöyle dedi:
-Ey Efendiler Efendisinin ashabı! Ne dersiniz? Ben Ali'nin bu teklifini çok yerinde buluyorum.
Meclisin tümü hep birlikte:
-Ey müminlerin emiri! Biz bu fikre iştirak ediyoruz dediler. Bundan sonra Müslümanların kullanacağı takvim yılı tespit edildi. Ama ay ve günleri nasıl olacaktı?
Muharrem ayını da birinci ay olarak karara bağladılar. Çünkü Müslümanlar, Habeşistan’a muharrem ayında hicret etmişlerdir. Yalınız Muharrem ayının, senenin birinci ayı oluşuna sadece hicret kafilesinin bu ayda harekete geçmesi sebep olmamıştır. Muharrem ayının hicri takvimde birinci ay olarak kabul edilmesi, diğer aylara nispetle pek çok harika olaya ev sahipliği yaptığı içindir. Muharrem ayıyla ilgili övgülerin bir kısmını Muharrem ayının fazileti başlıklı yazımızda bahis ettiğimiz için oraya bakılmasını tavsiye ediyoruz!
Bu aydan peygamber efendimiz tarafından da övgüyle bahsedilmiş,Şehrullah (Allahın Ayı) olarak isimlendirilmiştir.
Bu gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenab-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kutsiyetini artırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.
Muharrem ayında, özellikle on muharremde çok farklı ve harika olayların cereyan ettiği söylenir, fakat bu on muharremde cereyan ettiği iddia olunan olayların bir kısmının gerçekten on muharremde olduğuna dair kesin bir delil yoktur. Yalnız şu kadar var ki; rivayet edilen fakat kaynağı bilinemeyen her hadisenin aslı yok demek değildir.
Muharrem ayında cereyan ettiği iddia olunan olayların bazılarını aşağıya alıyoruz.
1- Âdem peygamberin tövbesinin kabul edilmesi.
2- Musa peygamberin Firavunun şerrinden kurtulması, firavun ve askerlerinin denizde boğulması.
3- Yusuf peygamberin kuyudan kurtulması.
4- Yakup peygamberin Hazreti Yusuf’a kavuşması ve gözlerinin açılması.
5- Nuh peygamberin tufandan kurtulması ve gemisinin Cudi dağına oturması.
6- Yunus peygamberin balığın karnından kurtulması.
7- İdris peygamberin tövbesinin kabul edilmesi.
8- Eyyub peygamberin hastalıktan kurtulup şifa bulması.
9-İbrahim peygamberin ateşten kurtulması.
10- Hz. Hüseyin’in şehit edilmiş olmasıdır. (89)
Kaynaklar:
(88) Ankebut Suresi, 29/56
(89) İstifade edilen eser:
Mustafa Asım Köksal, İslam tarihi
Sorularlaİslamiyet. com, Tarih, Cts, 18.02.2006
Bu vesile ile tüm Islam aleminin yeni Hicri yilini tebrik eder, hayirlara vesile olm sini Rabbimden niyaz ederim

