Ramazan ayının çıkışıyla birlikte, şevval ayı da bize uğramadan gitmez. Öyleyse onu da memnun etmemiz gerekir. Çünkü o da bize gelirken eli boş gelmiyor. Getirdiği bir kısım manevi değerler vardır. Mesela: şevval ayında tutulan altı gün orucu ve yine onun gelmesiyle hatırladığımız bir kısım dinî mükellefiyetler de vardır. Çok iyi hazırlanmış, rakibinin attığı yumrukları boşa çıkaran boksör gibi, Ramazan ayında eğitimini tam alan bir Müslüman da nefis ve Şeytan’dan gelen yumrukları boşa çıkarır. Ramazan ayında Şeytanların zincire vurulduğunu efendimiz Hadis-i Şerif’lerinde haber verdiğini hepimiz biliyoruz. Ramazanda Şeytanlar bağlı ama oldukları yerde de boş oturmuyorlar! Ramazandan sonra Müslümanların bir ayda kazandıklarını bir saate nasıl kayıp ettiririz diye plan, proje yapıyorlar!
İyi idman yapmış bir boksör rakibinin karşısında, dimdik ayakta kalarak hasmını nasıl mağlup ederse, Müslüman da Ramazan ayında ki idmanıyla dimdik ayakta kalıp, nefsini mağlup eder ve altı gün orucunu tutar. Şevval ayının içinde tutulan altı gün orucunun sevabı, öyle küçümsenecek kadar az da değildir. Tüm seneyi oruçlu geçirmek gibi cazip bir sevap söz konusudur. Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerif’lerinde:
Hz. Eyub (ra) anh) anlatıyor: “Allah Resulü (sav) buyurdular ki:
“Kim Ramazan’dan sonra şevval ayından da altı gün ilâve ederse sanki bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur” buyurmaktadır. (1)
Bu hadis, Ramazan orucundan sonra şevval ayında altı gün daha nafile oruç tutmayı teşvik etmektedir. Bu sebeple şevval ayının orucu tarih boyunca ihmal edilmeyen oruçlar arasında yerini almıştır. Şevval ayında tutulan bu altı günlük orucun, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplı olması Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır:
“Kim Allah’a güzel bir işle gelirse, iyilik işlerse, ona on misli verilir; kim de bir kötülükle gelirse, sadece kötülüğüne denk bir ceza görür ve hiç kimseye haksızlık edilmez.” (2)
Bu ayete göre otuz onla çarpılsa üç yüz gün eder.
Altı gün on misliyle altmış gün eder. Bu da iki ay demektir, neticede Ramazan ve altı günlük şevval orucu, tam bir hicri yıla denk gelmiş olur.
Şu hususu belirtmekte fayda vardır. Bu orucun bir biri arkasına tutulması da şart değildir. Ay içinde belli aralıklarla da tutulabilir. Ayrıca, kaç gün tutarsa onun sevabını alır, eksik kalırsa bir vebal de söz konusu değildir.
Burada bir hususa okuyucumun dikkatini çekmek isterim!
Mazeretleri sebebiyle, Ramazanda oruç tutamayan Müslümanlar önce borçlarını, tutarlar. Sonra sünnet olan o altı gün orucunu da ihmal etmezler.
Bundan sonra da eğer imkânı varsa hac hazırlıklarına başlarlar. Zaten Ramazandan sonraki gelen aylar hac ayları sayılır. Artık hacı adaylarında tatlı bir heyecan başlar. Hacla ilgili meraklı sorular sorar, hac ibadetlerini kusursuz yapmak için bilgi toplamaya çalışırlar. Hac sair ibadetlere benzemez. İnsan namaz, oruç, zekât gibi ibadet görevini yapmazsa, belki bir musibetle bu günahını Allah silebilir. Amma hac öyle değildir. “Haccın ve ondaki hikmetin ihmali, musibeti değil, gazap ve kahrı celp eder. Cezası da kefaret-üz zünub değil, kessaret-üz zünub olur.” ( Yani artarak devam eden bir günah olur.) (3)
Kaynaklar:
(1) Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Prof. İbrahim Canan, Hadis No: (3157), cilt, 9, Sayfa No: (131) Akçağ Yayınları, Feza Gazetecilik AŞ, Yeni Bosna İst.
(2) Enam Suresi, 6/160
(3) Sünuhat-Tuluat-İşarat, Bediuzzaman, Sayfa No: 58, Envar, Neşriyat İstanbul.
Bu vesile ile aziz okuyucularımın bayramlarını tebrik ederim

