“İnsan, insanın en büyük sorunudur” diyor bilge bir felsefeci. Öyle değil mi? Bugün en büyük derdimiz, en sorunlu olduğumuz konu yine insan değil mi?
Hayatın her alanında yaşadığımız tüm problemlerin temeline, özüne indiğinizde karşınıza çıkan tek şey var: İnsan ve onun kalitesi.
İnsan; girdiği yere, yaptığı her işe, karıştığı sosyal gruba, bulunduğu makama, seçildiği her yere kendi kalitesini ya da kalitesizliğini de taşıyor.
Kumaş kalitesi düşük bir insanı siyasete koyduğunuzda, siyasetin kalitesini düşürür, siyaset ahlakını yerle bir eder. Emin olun, aynı insanı ticari bir işletmenin başına koysanız, ticaretin de kalitesini düşürecek, ticaret ahlakını bozacaktır. Onu eğitim, dinî kurumlar, sivil yapılar gibi alanlara taşırsanız, kesinlikle tüm bu alanların da kalitesini düşürüp ahlakını bozacaktır.
Arı mı, Sinek mi?
Kişinin hangi inanca, ideolojiye, çizgiye veya davaya mensup olduğuna bakmadan önce, o kişinin bu davanın “arısı mı, yoksa sineği mi olduğuna” bakmak gerekir.
Çünkü arılar sadece çiçeklere konarlar ve hep üretmek için yaşarlar. Sineklerse, arıların yaptığını tüketmek için vardırlar; ganimet gördükleri her yere, pis mi temiz mi demeden konarlar.
İşte bu yüzden, hizmet sevdasıyla yanıp tutuşanlara önce şunu söylemek lazım: “Önce adam gibi işinizi yapın, en iyisini en güzel şekilde yapın.”
Peki, kiminle iş yapılmalı? Cevap açık: Değeri tüketenlerle değil, bir değer üreten herkesle; davasının sinekleriyle değil, davasının bal arılarıyla yapılmalıdır.
Ehil Kişinin Önüne Geçmek
Kimse gücenmesin ama elinden bir iş gelmeyenler, efendice bir kenarda uslu uslu oturmuyorlar. İş yapacak ehil kişilerin yerini çeşitli entrika ve ayak oyunlarıyla doldurduktan sonra, işgal ettikleri makamlarda hem değeri tüketiyorlar hem de iş yapanlara saldırmaya, onların mesaisini çalmaya kalkarken, aslında toplumun mesaisini ve geleceğini de çalıyorlar.
Hatta çoğu zaman sinek huylu olan bu "hım-hım" tipler, arıların bin bir emekle ürettiği o tertemiz bala konuyorlar. Konup otlansalar neyse, bir de içlerinde taşıdıkları mikrobu, arıların emekle ürettiği ballara bulaştırıyorlar.
Çözüm: İnsan Unsurunun Kalitesini Artırmak
Bu yüzden diyorum ki; insan unsurunun kalitesini artırmak lazım ki, hayatın her alanında başarı kaçınılmaz olsun. İster “siyaset” deyin, ister “idari makamlar” deyin; liyakatli ve kumaşı kaliteli insanlar milletin önüne geçsin, göreve talip olsun.
Aksi takdirde, ahbap çavuş ilişkisiyle bir yerlere gelen, hasbelkader o makamları işgal eden kifayetsizler, milletin menfaati ve geleceğinden önce kendi menfaatlerini düşündükleri için bugünkü durumu yaşarız.
İnsan unsurunun kalitesini artırmak için öncelikle insanı iyi tanımak gerekmektedir. Kendisini tanıyan, sınırlarını tanır, anlamını kavrar, haddini bilir, rolünü bulur.
Evet, uyarmak ve farkındalık yaratmak da bizim görevimizdir.
Sonuç mu? Sonuç gayet açık:
“İnsan olanlar çözümün bir parçası olurlar; diğerleri ise sorunun bir parçası olurlar.”

