Verinin Gücü ve Yükselen Tehdit
İş kollarının hızla dijitalleşmesi ve verinin giderek artan önemi, dijital sömürgeciliği özellikle gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir tehlike haline getirdi. Son yıllarda yapılan yatırımlar ve girişimlerle dünyanın en ücra köylerine kadar ulaştırılması hedeflenen yeni teknolojiler, getirdiği avantajların yanında yeni bir bağımlılık ve kontrol mekanizması oluşturuyor.
Afrika’dan Asya’ya kadar pek çok bölgede dijital altyapı projeleri hayata geçirilirken, bu altyapının kontrolü çoğunlukla ABD ve Çin merkezli dev teknoloji şirketlerinin elinde bulunuyor. Böylece, geleneksel sömürgecilikten farklı ama etkisi benzer bir hâkimiyet biçimi ortaya çıkıyor.
Dijital Sömürgeciliğin İki Büyük Gücü: ABD ve Çin
Teknoloji devleri sıralamasında ilk 20 şirketin 11’i ABD, 9’u ise Çin merkezli. ABD’de Alphabet (Google), Facebook, Amazon, Apple ve Microsoft gibi şirketler yalnızca ekonomik büyüklükleriyle değil, aynı zamanda ellerinde tuttukları devasa veri miktarıyla da küresel ölçekte güç kazanıyor.
Yale Üniversitesi’nde konuk araştırmacı olarak görev yapan Michael Kwet, geleneksel sömürgecilikte petrol ne ise, dijital çağda verinin o konumda olduğunu vurguluyor. Kwet’e göre:
“Google’a yazdığımız aramalar, Twitter’da paylaştığımız düşünceler, Facebook beğenilerimiz, Amazon’daki alışverişlerimiz… Hepsi Silikon Vadisi’ndeki şirketler tarafından takip ediliyor. Bu kadar detaylı bilgiye sahip olmalarının makul bir gerekçesi yok.”
ABD’nin ardından Çin de dijital hakimiyet yarışında ikinci büyük güç olarak öne çıkıyor. Huawei, 5G teknolojisinde dünya lideriyken, Çinli şirketler sosyal medya, video gözetim ve ulaşım uygulamalarında da önemli pazar payına sahip. Ancak Çin de kendi teknolojilerini sosyal kontrol aracı olarak kullanmakla eleştiriliyor. Örneğin Doğu Türkistan’da milyonlarca kişi dijital gözetim altında tutuluyor.
Gelenekselden Dijitale: Yeni Sömürge Yöntemleri
Geleneksel sömürgecilikte emperyal güçler, altyapı projeleri ve askeri varlıkla ekonomik ve sosyal hakimiyet kurardı. Yerel kaynaklar çıkarılır, işlenmek üzere metropole gönderilir, ardından ürünler tekrar sömürge topraklarına satılırdı.
Dijital sömürgecilikte ise insanlar fiziksel olarak yerlerinden edilmiyor. Bunun yerine:
-
İşletim sistemleri
-
Bulut altyapısı
-
Sosyal medya platformları
-
Uygulama mağazaları
-
E-ticaret siteleri
-
Eğlence akış servisleri
gibi dijital araçlar üzerinden değerli alanlar kontrol ediliyor. Böylece, ulaşım, reklamcılık, turizm ve eğlence gibi sektörlerde yerel şirketler pazar paylarını Silikon Vadisi merkezli devlere kaptırıyor.
Veri, Güç ve Bağımlılık
Kwet, yalnızca ekonomik hakimiyet değil, veri kullanımındaki tekelleşmenin de tehlikeli olduğunu vurguluyor. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA), Microsoft, Apple, Google ve Facebook gibi şirketlerle iş birliği yaptığına dair belgeler, verinin yalnızca ticari değil, politik ve kültürel güç aracı olarak da kullanıldığını gösteriyor.
Beş büyük teknoloji şirketi (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) bugün 4 trilyon doları aşan bir toplam değere sahip. Bu devler, ne kadar fazla sektörü domine ederse, kullanıcılar için o kadar “kaçınılmaz” hale geliyor.
Afrika ve Fakir Bölgelerde Dijital Stratejiler
Gelişmekte olan ülkelerde teknoloji devlerinin attığı adımlar da tartışma konusu. Kwet, örnek olarak Microsoft’un Afrika’daki okullara kendi işletim sistemini yayma çabalarını gösteriyor. Amaç, çocukların Linux veya GNU gibi açık kaynak alternatiflerle büyümesini engellemek.
Bu stratejiler, dünyanın en yoksul bölgelerini “internetle buluşturmak” adı altında aslında büyük veri gözetimine tabi kılma riski taşıyor. Yerel dil ve kültüre uygun hizmet sunabilmek bahanesiyle toplanan veriler, kullanıcıları küresel teknoloji devlerine bağımlı hale getiriyor.
Çözüm: Bağımsız ve Yerel Dijital Altyapılar
Kwet’e göre dijital teknoloji, insanların hayatlarını iyileştirmek için inşa edilmeli, onları küresel veri gözetim rejiminin parçası haline getirmemeli. Bunun için:
-
Yerel yazılım ve donanım projeleri
-
Açık kaynak teknolojiler
-
Veri güvenliği ve gizlilik yasaları
-
Ulusal dijital altyapı yatırımları
öncelikli olmalı. Aksi takdirde, gelişmekte olan ülkeler, yeni çağın “dijital sömürgeleri” haline gelecek.

