Eğitim, zihni geliştirir, aklı aydınlatır, zekâyı biler, nefsi terbiye eder, ahlakı güzelleştirir.
-Hangi eğitim? 1.200.000 öğretmen var, 18 milyon öğrenciye en az 12 yıl eğitim veriyor, gene de gençler ve insanımız ahlaksızlık, bilgisizlik, edepsizlik selinde boğuluyor.
Böyle diyenler olabilir. Soruya şu cevabı vereceğim:
-Kur’an’ın ilmi ve nurundan feyiz alarak ve Peygamberimizin (sav) eğitim metotlarıyla yapılan eğitim.
Yaz Kur’an kursları başladı. 90 bin cami 30 bin Kur’an kursunda 150 bin hoca eğitime başladı. Yürek seferberliği ilan edip, gönülleri fethedebilir ve zihinleri aydınlatabilirler.
Peygamberimiz (sav) hak ve hakikati anlatan, iyiliği emreden bir eğitimci idi.
Bir kıta dolusu insanı, Allah’ın yardımıyla, 23 senede eğitti. Kötü insanlar iyi insanlara dönüştüler.
Hocalarımızın önünde böyle muhteşem bir örnek var; o bize yol gösterir ve ışık tutar.
EN BAŞARILI VE EN SEVİLEN EĞİTİMCİ
Peygamberimiz (sav) çok seviliyordu, önce gönüllere girdi, sonra zihinleri aydınlattı.
Evvela merhametli ve şefkatli Allah’ı anlattı, onu sevdirdi. Onu cenneti iyi insanlar için hazırladığını öğretti. İnsan yaratılış itibariyle hakikati arar, hakikatin peşinde koşar. İslamiyet hakikatin ta kendisidir, ebedi ve ölümsüz hakikatler dinidir.
O bir müjde peygamberiydi, müjdelerle geldi. En önemli müjde, ölümün hiçlik yolculuğu olmadığı, ebedi saadetin kapısını aralamak olduğu ve iyilik yapanların cennete davetli olduğu müjdesidir.
Kimseden vazgeçmedi. Her yaştaki insanı hitap etti, her kesimden insanı İslam’a davet etti. Hz. Ali (ra) on yaşında, Hz. Ömer kırk, Hz. Abbas (ra) 60 yaşında Müslüman oldular.
İnsanları kazanmak için elinden geleni yaptı, elinde nesi varsa verdi, parayı ve serveti gönülleri fethetmek için kullandı.
Bir gün camide arkadaşları ile sohbet ediyordu. Öğrencileri etrafında halka olmuşlardı.
Orta yaşlı, eski elbiseli, sakalına ak düşmüş bir bedevi geldi. Peygamberimize (sav) yaklaştı, bir şeyler istedi.
Allah Resulü (sav) bedeviye gülümsedi. Ona bir şeyler verdi, şefkatli bir sesle:
-Seni memnun ettik mi?
Bedevinin beklentisi yüksek olmalıydı ki yüzünü ekşitti, sert bir sesle:
-Hayır, iyilikte bulunmadın.
Bedevinin iyilik karşısındaki nankörlüğü, sohbet halkasındakilerden bazısını kızdırdı.
Nankörlük ve kabalık yaptığını söylediler.
Adam diklendi, hoş olmayan karşılıklar verdi, iş tartışmaya evrildi, adamı tartaklamaya kadar vardı.
Allah Resulü (sav) bedeviye ilişmemelerini söyledi. Kalktı, evine gitti, az sonra kapıya çıktı, bedeviyi yanına çağırdı:
-Bize geldin, bir şeyler istedin, biz de verdik. Sen kalktın, o sözleri söyledin.
Bedeviye bir şeyler daha verdi, tekrar sordu:
-Seni memnun edebildik mi?
-Evet, Allah, ailem ve yakınlarım adına sana bol hayırlar lütfetsin.
Allah Resulü (sav) memnun oldu, adama şu tavsiyede bulundu:
-Bize geldin, bir şeyler istedin. Biz de verdik, sonra azımsayarak söyleyeceklerini söyledin, bu sebeple arkadaşlarımın kalplerinde sana karşı kin meydana geldi. Yanlarına döndüğünde şimdi bana söylediğin sözleri söyle ki gönüllerindeki kin gitsin.
Bedevi, sahabenin yanına dönünce Allah Resulü (sav) ona tercüman olmak ister gibi:
-Arkadaşınız bize gelmiş, bir şeyler istemiş, biz de vermiştik. O da söylediklerini söyledi. Sonra biz kendisini çağırdık, biraz daha bir şeyler verdik, memnun kaldığını söyledi. Öyle değil mi ey bedevi?
Adam yumuşamıştı, yüzünde az önceki sertlikten eser kalmamıştı.
-Evet, Allah, ailem ve yakınlarım namına sana bol hayırlar versin.
Allah Resulü (sav) arkadaşlarına şunları söyledi:
-Benimle şu bedevinin hâli, devesi olup da onu kaçırmış birisinin hâlini andırır. Yakalamak için halk devenin peşine düşünce deve iyice ürküyor. Bunun üzerine deve sahibi halka, devemle aramdan çekilin, ben ona daha iyi davranırım; onun huyunu daha iyi bilirim, diyor. Deveye doğru gidiyor. Yere düşmüş hurma döküntülerinden alarak deveyi çağırıyor, deve geliyor. Adam deveye yularını takıyor ve binip gidiyor. Şimdi bu bedevi, o sözleri söylediği zaman sizleri dinlemiş olsaydım adam cehenneme gitmişti. (Hayatü’s-Sahabe, 3/102); Eğitimde Hz. Muhammed (sav) Modeli Suffe Okulu ve Bize Verdiği İlhamlar, s. 44)
Peygamberimiz inanmış ve adanmış bir eğitimci idi.
Eğitimci gönül kazanmayı bilmeli; sabırlı, fedakâr, bilgili olmalı ve bilgece davranmalı.
Çocuklardan şikâyet etmemeli, sorunlara çözüm üretmeli.
Gönlüne giremediğimiz çocuğu eğitemeyiz.