Son bir haftada yüzlerce orman yangınıyla sarsılan Türkiye, adeta ciğerlerini kaybediyor. Binlerce dekar orman alanı, gözümüzün önünde yanıp kül olurken, geride sadece siyah bir enkaz ve tarifsiz bir acı bırakıyor. Piknik ateşi, sigara izmariti, anız yakma veya bilinçli sabotaj… Sebep her ne olursa olsun, sonuç aynı: Kaybettiğimiz sadece ağaçlar değil, geleceğimiz.
Bir Kıvılcım, Binlerce Can
Bir sigara izmariti, rüzgârın savurduğu bir köz, dikkatsizce bırakılan bir piknik ateşi… İnsan eliyle çıkan yangınlar, saniyeler içinde devasa ormanları yutuyor. Ağaçlar yanıyor, hayvanlar kaçamıyor, ekosistem bir daha asla eskisi gibi olmayacak şekilde tahrip oluyor. Ormanda yaşayan kuşların sesi yerine, çıtırtılar ve alevlerin uğultusu duyuluyor. Yavru karacalar, kaplumbağalar, arılar, endemik bitkiler… Hepsi, bir duman bulutunun içinde yok olup gidiyor.
"Banane" Diyemeyiz, Çünkü Bu Memleket Bizim!
"Başka bölgede çıkmış, bana ne?" demek, yangını seyretmekle eşdeğerdir. Ormanlar sadece ağaç topluluğu değil, oksijenimiz, su kaynağımız, iklim düzenleyicimiz ve ruhumuzun yeşil terapisidir. Kurak geçen bir yılın ardından, zaten susuzlukla boğuşan çiftçinin tarlası yanarken, bir de ormanları yakmak, kendi geleceğimize kastetmektir.
Peki Ne Yapmalıyız?
✔ Daha Sorumlu Olmalıyız: Piknik alanlarında ateş yakmamak, sigara izmaritlerini yere atmamak, anız yakımına karşı çıkmak.
✔ Farkındalık Yaratmalıyız: Çocuklara orman sevgisini aşılamak, çevre bilincini yaygınlaştırmak.
✔ Hızlı Müdahale İçin Destek Olmalıyız: Yangın ihbarlarında 112'yi aramak, orman köylülerine ve itfaiye ekiplerine yardımcı olmak.
✔ Devlet ve STK’larla İş Birliği: Ormanları korumak için daha etkili politikalar talep etmek, ağaçlandırma projelerine destek vermek.
Son Söz: Bu Yangın Hepimizin!
Bir ağacın gölgesinde dinlenmek, kuş sesleriyle uyanmak, temiz hava solumak istiyorsak, bugün harekete geçmeliyiz. Unutmayalım ki, yanan sadece ormanlar değil, bizim çocuklarımızın geleceğidir.
