BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

“Bir insanın anavatanı çocukluğudur.” demiş Epictetus.

 İnsanın, doğup büyüdüğü, tozlu sokaklarında çember çevirip, acıkınca koşarak eve giderek yufka içine küflü peynir ve yeşil soğan sıkıp yediği yerdir çocukluğu.

Ne doğduğu, ne yaşadığı ne de karnını doyurduğu yer değildir anavatanı. İnsanın anavatanı çocukluğudur. Bu yüzden sıkışınca oraya kaçar insan. Mutsuz olunca, üzülünce, kederlenince en çok ta canı yaramazlık yapmak isteyince çocukluğuna sığınır.  Çünkü orada teselli bulur, orada mutlu olur.

Çocuk olmak, çocuklaşmak belki de insana verilmiş en güzel nimettir.

Günümüzde çocuk olmak ise  şans mı şanssızlık mı bilemedim. Şahsen ben bu yüzyılda çocuk olmak istemezdim.  

İmkanlar o kadar fazla, ulaşması çok kolay ama çocuklar bir o kadar yalnız. Her şey bir o kadar da yapay. Duygular sahte, ilişkiler çıkarcı. Tam bir içi boşaltılmış ilişkiler sarmalı.

Çocuk daha doğar doğmaz bir yarışın ortasında buluyor kendini. Belki de hiç taraf olmak istemediği bir yarış. Öyle ya, hiç soruldu mu çocuğa, sen ne yapmak istiyorsun, bu yarışa katılmak istiyor musun, istemiyor musun? Sormaya gerek yok ki, çünkü onun adına düşünüp, onun adına en güzel kararı veriyoruz biz !

Çocuk daha gözünü açar açmaz test kitabı, soru bankasıyla tanışıyor.  Okuma yazmayı öğrendiği andan itibaren bir sınav maratonudur başlıyor, çocuklar birer yarış atına dönüşüyor. Ne zamana kadar ? Ta ki, mesleğe başlayıncaya kadar. Peki bu çocuk ne zaman oyun oynayıp mutlu olacak? Ne zaman hayattan zevk alacak?

Hep ders, ders, ders.  Boşta kalan zamanlarda ise teknoloji bağımlığı. Dijital dünya ile sınav maratonu arasına sıkıştırılmış bir nesil.  Hayatı sanal alemden ibaret sayan, gerçekle hiçbir iletişimi olmayıp, marketten ekmek almaktan bile uzak bir çocukluk.

Çocuklara nefes aldırmamız gerekiyor, onları sürekli yarış haline sokmayan bir eğitim sistemi olması lazım, çünkü çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur.

Sanal alemden yeşil sahalara çok acil bir dönüş yapmamız gerekiyor hem de en kısa zamanda. Kafamızı telefonlardan kaldırıp sokakların tozunu attırmamız lazım yeniden. Yoksa insanın sığınacak bir yeri kalmayacak. Ne çocukluğu, ne sokakları, ne de oyunları.

Farkında olmadan terapi merkezi misyonu yüklediğimiz çocukluğumuz, ortadan kalkmış olacak.

Vay benim çocukluğum, vah benim çocuğum!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.