Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
"Yandık!"diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Yukarıda ki Âkif?in sözlerinde öyle bir haykırış,öylesine derinden bir imanla bir serzeniş,dert yanma vardır ki,iman ile yaşamanın ve o düsturu bozmadan bir yaşam biçimi oluşturmanın verdiği yaradan,insanların vahyin yolundan çıkıp kendi mecralarına çekilecek kadar boşluk içine girmelerine dayanamadığını Âkif?in hayatında,verdiği mücadelelerinde ve eserlerinde görüyoruz?
İbret olmaz mı bize, her gün okuruz ezber de!
Yoksa, bir maksad aranmaz mı bu âyetlerde ?
Lâfzı muhkem yalnız,anlaşılan,Kur?an?ın:
Çünkü kaydında değil,hiçbirimiz ma?nânın:
Ya açar Nazm-ı Celîl?in bakarız toprağına;
Yâhud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur?an, bunu hakkıyle bilin,
Ne mezarlıkta okumak,ne de fal bakmak için!
Bu havâlidekiler pek yaya kalmış dince;
Öyle Kur?an okuyorlar ki: Sanırsın Çince !
Bütün âdetleri âyin-i mecûsiye karîb;
Bir şahadet getirirler o da oldukça garib.
(Süleymaniye Kürsüsünde)
Âkif Müslümanların artık ibadetlerini, ibadet olsun diye değil,annelerinden babalarından aldıkları bir gelenek, adet gibi yaptıklarını anlatmaya çalışır. İnsanlar okudukları kutsal kelamdan uzaklaşmış, dindar denilenler bile kuran kaynaklı sandıkları vahiy ile alakası olmayan Hurufilikleri yaşamaktadırlar. Kuran-ı Kerimi insanların hayatına ışık tutacak bir kaynak, yerine ölülere okuma kitabı haline getirilmesi, harflerinden ve içeriğinde geçen kelime yada rakamlardan insanların bir şeyler çıkararak doğru yolu bulduklarını sanması ve bunlarla geleceğe dair haberler vermesi Müslümanların aslında ne kadar geri kaldığını ve Müslümanlıktan yoksun olduklarını göstermektedir. Akif duruşu gereği insanların kurtulmasının yalnızca Kur? an dan faydalanarak yapılacak işlerde olduğunu,insanlarında yaşamlarındaki dinin yalnızca Kur? an süzgeçli olması gerektiğini söyleyip,insanları bu uğurda bilgilendirmeye,aydınlatmaya çalışmıştır.
Üstad bu duruşu ve görüşleriyle, Cemalettin Efgani ve Abduh?un çizgisinin niteliğini taşımaktadır. İttihad-ı İslami düşünceleri ile günümüz insanına ışık tutmuştur.
Vahyin toplumu yeniden inşası fikri, Akif'te yoğun bir şekilde kendisini gösterir.Din namına ne gördüyse cesurca eleştirmiş, dine hurafe sokanları "kaltabanlıkla" suçlamıştır. hurafe ve batıl kelimeleri ve bu yönde yapılan uygulamalar Akif'i çileden çıkarmakta, hurafecileri yerden yere vurmaktadır:
"Çalış "' dedikçe şerîat, çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!
Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Vahdeti vücutçu İran ve Türk şairlerini pek sevmeyen Akif, derin bir tasavvufi heyecan hissedebiliyorsa da vahdeti vücutçu anlayışa sonuna kadar muhalif kalmıştır.
Kendi döneminde Islaha yönelik "Kuran' dönüş" tezinin en büyük temsilcisiydi. Toplumun yanlış Kuran anlayışına ve bakış tarzına da sert tepki gösterir:
İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de!
Yoksa, bir maksad aranmaz mı bu âyetlerde?
Lâfzı muhkem yalınız, anlaşılan, Kur'ân'ın:
Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz ma'nânın:
Ya açar Nazm-ı Celîl'in, bakarız yaprağına;
Yâhud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyle bilin,
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!
?
Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhâmı,
Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı.
Kuru da'vâ ile olmaz bu, fakat ilm ister;
"Asrın idraki" dediği şey, bu çağda insanlığın geldiği noktayı iyi kavrama, dünya sorunlarının neler olduğunu derinlemesine analiz etme, tıpkı 7.asırdaki dünyayı arkasına takan büyük sıçrayış gibi yeniden sıçrama yapmaktır. Bunu sağlayacak tek şey "çağı" ve "dini" çok iyi bilmekten geçmektedir. Çağı bilen dini bilmiyor, dini bilen de çağdan habersiz. işte bu açık kapı, din doğrudan doğruya kurandan ilham alınarak öğrenildiği ve "çağın diliyle konuşulduğu" zaman giderilmiş olacaktır.
Şahâmet dini, gayret dini ancak Müslümanlık? tır;
Hakiki Müslümanlık en büyük bir kahramanlıktır.
Cebânet,meskenet,dünyâda,sığmaz rûh-i İslam?a?
Kitâbullah?ı işhad eyledim ?gördün ya- da?vâma
Görürsün,hissedersin varsa vicdânınla imânın:
Ne müdhiş bir hamâset çarğıyor göğsünde Kur? an?ın!
O vicdan nerdedir, lakin? O iman kimde var? Heyhât !
Ne olmuş, ben de bilmem, şimdi pek karanlık hissiyyât!
O imandan velev çok az nasip olsaydı millete,
Şu üç yüz elli milyon halkı görmezdin bu zillete!
O iman ittihad isterdi bizden, vahdet isterdi?
Nasıl ?bünyân-ı mersûs? olmamız lâzımsa gösterdi.
Peki bizler ne yaptık? Kol kol oturduk,târumar olduk..
Nihâyet bir denî sadmeyle düştük,hâk-sâr olduk !
Âkif insanların bir beklenti içinde olduğunu, bir kurtarıcının kendilerini gelip kurtaracak gözüyle bekleyen halkı uyandırmaya, halkı Kur? an nazarında bir bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirmeye çalışmıştır. Halkın İslam adına kabul ettiği, içinde hurafeler bütününden başka bir şey olmadığı bu yaşam biçiminde, doğru yolu yalnızca Kur? an Merkezli bir yaşam ile olacağını kanaatinde idi. Âkif insanların hayat merkezinden vahyin yerine farklı kavramların yada inançlar bütünün doldurmasına, İttihâd-ı İslam?iyye yerine farklı gruplar ve düşüncelerden oluşan toplum unsurlarının ve birlik beraberlikten uzak bir milletin için olduğu hali ancak Kur?an ı anlamak ve anlatmaktan geçtiğini ve bundan başka bir yol olmadığını defalarca vurgulaşmıştır.
İçtihad Kapısı
Kilitlidir kapı "ümmî duhât" için, amma
Kıyâm-ı haşre kadar ictihâd eder "ulemâ ".
(ümmi duhat: cahil dahiler)
?
Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne! Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.
"Arnavutluk" ne demek? Var mı şerîatte yeri? Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
Arabın Türke; Lâzın Çerkese, yâhud Kürde; Acemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde!
Müslümanlık'ta "anâsır"mı olurmuş? Ne gezer! Fikr-i kavmiyyeti tel'în ediyor Peygamber.
Onda Anadolu merkezli bir İSLAM BİRLİĞİ ülküsü vardı. Hatta bu hususta Anadolu İslam Birliği kurulu hazırlıklarına girişir, fakat dönemin siyasi oyunları buna engel olacaktır.
Müslümanlıkta "anâsır"mı olurmuş? Ne gezer! Fikr-i kavmiyyeti tel'în ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır rûh-i Nebî tefrikanın; Adı batsın onu İslâm'a sokan kaltabanın!
Onda ulus(milli) devletin esamesi yoktur. Çağdaşı ıslahatçı mütefekkirleri ve alimler gibi onunda düşüncesi İslam birliği üzerineydi.

