6 Aralık 2025, Cumartesi
05:45
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

Cinayetlerin tarihini ilk insan ve peygamber olan Hz. Adem?e kadar götürebiliriz. Hz. Âdem?in oğulları Habil ile Kabil arasındaki cinayeti hepimiz biliriz. Seydişehir? de en son meydana gelen, hiç birimizin olmasını istemediği, hepimizi çok derinden üzen ama hepimize de ?ne oluyoruz? sorusunu da sorduran cinayet olayına değinmek, bunu yaparken önceki dönemlerde İlçemiz de meydana gelen farklı cinayetlere de bakarak sizlerle birlikte sesli olarak düşünmek istiyorum.  

 

            Son olayda yaşlı bir insan sırf parası için öldürüldü. Daha önce de İlçemizde buna benzer iki adet cinayet işlenmişti. Bir petrol istasyonunun pompacısı ile Yüksekokul öğrencilerinin harç paralarını tahsil etmek için görevlendirilen banka görevlisi de para için menfur cinayetlere kurban gittiler. Emniyetimizin alın teri dökerek, adeta dantelâ gibi işleyerek yaptığı titiz çalışmalar sonrası her üç olayda da faillerin tespit edilip adalete teslim edilmesiyle birazcık teselli bulduk. Hiç olmazsa yapanın yanına kar kalmadı dedik. Ancak niye bunlar oluyor, bundan sonra bu tür hadiselerin olmaması, daha fazla canımız yanmaması için neler yapabiliriz diye hiç düşünmedik.

 

            Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürür, bir insanı yaşatan ise bütün insanlığı yaşatır inancını taşır, insan hayatını kurtarma gayreti dolayısıyla tıp gibi meslekleri kutsal kabul ederiz. Para dışında hiçbir sebep olmadan bir insan nasıl öldürülür, aklımız havsalamız almaz. Bu cinayetler bir anlık öfkeyle veya geçmişte yaşanan bir takım tartışma, kavga veya haksızlıkların sonucu olarak ortaya çıkmadığı için durumu sosyal yapımızla ilişkilendirir,  sosyo-psikolojik tahliller yaparak yaklaşmak gerektiğini düşünürüm.

 

            Para nedir? Karşılığında her şeyin satın alındığı düşünülen, çalışmakla veya üretmekle elde edilen, kendisi yenilip içilmeyen ama bunları satın alan bir tedavül ve değişim aracı. Nasıl elde edilir? Çalışıp üretmekle, alın teri dökmekle. Başka nasıl elde edilir? Çalıp çırpmakla, gayrimeşru faaliyetler icra etmekle. Doğrusu hangisi? Alın teri dökmek, çalışmak, üretmek, helal kazanç. Peki, bazı insanlar niye tersini yapıp para için suç işliyorlar? Sıkıntımız nerede? Neleri yanlış yapıyoruz? Bundan sonrası için neler yapmalıyız?

 

            Belki ilk önce ihtiyaçların olabildiğince arttığından, bunları karşılayabilecek imkânlara herkesin kolay kolay ulaşamadığından söz etmek gerekiyor. Herkes lüks bir hayat sürmek istiyor, ancak imkânları kısıtlı olduğundan bunlara ulaşamıyor. Aile içinde çocuklarımıza kanaat etmenin en büyük hazine olduğunu, ayağını yorganına göre uzatmanın faziletini anlatmıyoruz. Çocuklarımızın her istediğini anında karşılamak için lüzumsuz gayretler gösteriyoruz. Çocuğumuz büyüyüp ihtiyaçları da buna paralel olarak arttığında, örneğin ?herkesin var. Ben de cep telefonu istiyorum? dediğinde maddi imkanlarımız yetmediği için karşılayamadığımızda ev içinde problemler başlıyor. Bütün ihtiyaçları ebeveyni tarafından karşılandığı için hep daha fazlasını isteyen çocuk bunalıma giriyor. Yaş belli bir çağa gelip geliri de olmadığında suç işleyerek para kazanmak kolayına geliyor.

 

            Şiddet olgusunun bu problemdeki varlığı yadsınamaz. Her ortamda şiddete başvurulması, şiddeti bir metod olarak kullananların toplum içerisinde çekinilen ve paralı kişiler olması, kitle iletişim araçları ve televizyonların şiddeti sürekli körüklemesi, televizyon dizi ve filmlerinde şiddet ve kan içeren sahnelerin sürekli izlenmesi şiddeti normal bir olgu gibi gösteriyor. Beyne sürekli verilen şiddet mesajları sonucu bir müddet sonra kişiler sanal ile gerçeği ayırt edemiyorlar. Öldürülen kişinin acı çektiği, hayatla ilgili bir takım beklentilerinin, bir ailesinin, çocuklarının, geleceğe ilişkin umutlarının, planlarının olduğu unutuluyor. Acıma hissi yok oluyor. Kalbi taşlaşıyor. Tamamen materyalist ve maddeci bir anlayışla para gelsin de nereden gelirse gelsin anlayışı egemen oluyor. Sorulduğunda, parası için birini öldürmede ne tür bir tuhaflık olduğunu anlamadığını söylüyor. Kendini haklı gösterecek bir takım argümanlar ileri sürüyor. Parasızdım, şuna ihtiyacım vardı, ne yapabilirdim ki diyor. Yaptığı işin vahametini bile idrak edemiyor.

 

            Arkadaş seçimi de en önemli etkenlerden birisi. Belli bir yaş diliminde arkadaş gurubu, o guruba ait olduğunu hissetmek çocuk ve gençler için çok önemli. Arkadaş gurubu için ailesiyle çatışmayı, o guruptan dışlanmamak için her şeyi yapmayı genç göze alabiliyor. Bu dönemde edinilen kötü irtibat ve alışkanlıklar gencin yakasını ömrü boyunca bırakmıyor. Arkadaş çevresi gence alkol, uyuşturucu, gayrimeşru yaşayan kadınlarla birlikte olmak gibi pek çok kötü alışkanlığı kazandırıyor. Bu tür bir yaşam tarzını sürdürebilmek çok parayı gerektirdiği için de suç olgusuna bulaşmak kaçınılmaz hale geliyor.

 

            Yine boş zamanlarında çocuklarımızın nelerle uğraştığının takip edilmesi, onun ilerideki kişiliği ve yapacaklarıyla ilgili ipuçları vermesine rağmen ebeveynler bu durumları gözlemlemiyorlar. Boş zaman faaliyetlerinin yararlı, eğitici, kişilik geliştirici, sosyalleşmesini sağlayıcı faaliyetler olup olmadığına dikkat etmiyorlar. Çocuklarını bir sanat dalına, spora, kitap okumaya, bir hobi sahibi olmaya yönlendirmedikleri gibi çocuğun bu yöndeki kendini geliştirme taleplerini de maddi külfeti sebebiyle reddediyorlar. Sokağa, kötü arkadaş guruplarına, şiddet içeren oyunlara, kötü alışkanlıklara teslim edip başıboş bıraktıkları çocuklarının ileride yaptıkları yanlış hareketler karşısında da ?Biz çocuğumuz için saçımızı süpürge ettik. Hiçbir şeyini eksik etmedik. Niye çocuğumuz böyle oldu? diyorlar. Çocuklarımız kendileriyle ve anne-babalarıyla barışık yetişmiyorlar.

 

            Küçük yaramazlıkların, hataların hoş görülmesi, çocuğun ilerideki büyük hatalarına zemin hazırlıyor. Çocukta sorumluluk duygusu gelişemiyor. Yaptıklarının hesabının sorulmayacağı anlayışının yerleşmesine sebep oluyor. Hata yapanların veya suç işleyenlerin yaptıklarına sürekli mazeretler bulunması, ?işi yoktu, parayı nereden bulacaktı?, ?Dersine çalışmamıştı, zayıf alacaktı, mecburen kopya çekti?, ?Bu işin sosyal boyutu var, durumu iyi olsaydı hiç hırsızlık mı yapardı? gibi hata ve suçlara hoşgörülü yaklaşımlar çocuklarımızın ilkesiz bir şekilde yetişmesine sebep oluyor. Kendince bir gerekçesi olduğunda her şeyi yapmasının mubah olduğunu düşünüyor. Olumlu değer yargılarının lüzumsuz safsatalar olduğuna inanmasını sağlıyor.

 

            Hayatın kozmopolitleşmesi, sosyal denetim mekanizmalarının etkinliğini yitirmesi, çocuğumuzun yanlış bir hareketini bize bildiren komşumuza ?sigara içmesinden sana ne, sigara parasını sen mi veriyorsun? dememiz çocuğumuzu kaybetme yolunda attığımız ilk adım.

 

            Bana necilik, hata ve suçların hoş görülmesi, gençtir bir şey olmaz anlayışı, akraba ve komşularla irtibatın kesilip çekirdek aile ortamında mikro bir yaşam sürdürülmesi, aile içerisinde maddi imkanların yetersizliği yüzünden anne ve baba arasında yaşanan tartışmalar, kötü ve huzursuz bir aile ortamı, kötü rol modelleri, arkadaş gurupları, çocuğun sürekli aşağılanması, sorumluluk verilmeyip beceriksizliğinin sürekli yüzüne vurulması, ilke ve değer yargılarının küçümsenmesi, şiddete övgü, her istediğinin anında karşılanması, iyi davranışların ödüllendirilmemesi, kötü davranışlarının cezalandırılmaması, yararlı boş zaman faaliyetlerinin teşvik edilmemesi, iyi bir eğitim verilmemesi, bir meslek öğretilmemesi, vb., vb. ne kadar yanlış yapıyoruz, hiç düşündük mü?

 

            Ben âcizane kendimle hesaplaştım. Duygu ve düşüncelerimi, üzüntümü sizlerle paylaşmak istedim. Konunun uzmanı değilim. Uzmanlar bana kızıp ukalalık yaptığımı düşünmesinler. Bir iç hesaplaşma olarak görsünler. Suç işleyenleri hoş görmek için de bütün bu söylediklerimi anlatmıyorum. Onların hiç suçu yok, her şeye biz sebebiyet verdik demek istemiyorum. Adalet elbet yaptıklarının hesabını onlardan en şiddetli bir şekilde soracak. Gelecekte bu tür şeylerin olmaması için neler yapabiliriz, neleri eksik yapıyoruz, bunun cevabının peşindeyim. Suç, sadece kendisine karşı işlenilen kişiyi değil, işleyeni de kurban ediyor. Bütün topluma sesleniyorum. Ne kadar olumsuz sebep varsa hepsinin müsebbibiyiz. Sonuçlara da hayret ediyoruz. Bozuk kalıptan düzgün tuğla, iki yanlıştan bir doğru çıkmaz. Son pişmanlığın fayda verdiği de hiç görülmemiştir. Herkesi aynı muhasebeyi yapmaya davet ediyorum.  

            Acaba suç kimde?

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı