Kuraklıkta yağmuru çok aradığımız gibi, büyükler de aramızdan ayrılınca çok arıyoruz.
Daha dün boş küme olarak gördüğümüz yaşlılar vardı mahallemizde, köyümüzde...
Sevdiklerimizin hatta canımız vereceklerimizin yanısıra; Güya öteki sülaleden olduğundan, incir çekirdeğini doldurmayan sudan sebeplerden, eften püften şeylerden mesafeli durduğumuz birileride mutlaka vardır...
Onlar için dille ifade etmesek bile bilinç altından "olmasada olur" diye geçirmiştik belki de aklımızdan. Yada gerçekten sevilmeyen bir karakterdi. Yan durmuşuzdur. Bayramda görmezlikten gelip adet yerini bulsun bablı hatır sormuşuzdur onlara...
Şükür Rabbime büyüklerime hep saygılı olmuşumdur ama, zihnimde çokta ehemmiyeti olmadığını düşündüğüm isimlerin varlığınıda inkar edemem...
İdrak ettiğimiz son Ramazan ayının arife günü mezar ziyaretleri için karanlığın tam ortasında köyüme giderken bunları düşünüyordum.
Sabah namazı sonrası iki mezarlığa akıp gidiyordu Taşağıllılar.. Bende bu arife, önce Annemi sonrada farklı mezarlıkta ki babamı ziyaret edecektim. İstikametim Ulukaya idi. Mezarlığa girerken gözüme ilk çarpan şehit Halil Tan'ın bayrağı ve Şakaların Emine yengenin henüz tazeliğini koruyan ölü toprağıydı.
Annem, teyzem ve diğer ehl-i gubura verdiğim selam ve duaların ardından, mezar taşlarında okuduğum isimler sası tadında ki köyümüzün dün ağız tadlarıydı sanki... Onlarsız anlamı az, tuz fakiri çorbaydı sanki Taşağıl...
Bayram sabahı cami eşiğinde başlayan bayramlaşma anı ise hala farkında olmadığımız ancak çorbalarımızın bugünki tadları, elde kalan ama hala gönüllerimizin bihaber olduğu tuz kırıntılarının bu bayramki resimleriydi...
Kimbilir ne düşünüyordu sayıları yirmiyi geçmeyen sakalı ağarmış dilimizin tadları, köymüzün yaşlanmış direkleri...
Kimbilir belki de felçli hali ile bayram namazını idrak eden Hacı Ali Girgin emminin gözlerinden süzülen yaşlar, oğlunun kollarında ayakta durabilme savaşı esnasında cami avlusunu saran hıçkırık sesleri ne düşündüklerinin en tabii tercümanı idi...
Bu bayram goca mezarlıkta, Ulukaya'da anam, babam, halam, teyzem, dayımın oğlu Ali abimden Kirez hammama, Yıldız dayım, şakaların Halil emmi, Nuriye yenge, Gözelin Mustafa emmi, Hatıpların durmuş dedem, Çelmelilerin Ömer dedeye kadar bil cümle Taşağıllı kabir ehlinin hepsinin gıyabi olarak ellerinden öpüp gönül dünyamda yadettim...
Harman yolu mahallesinden başlayıp, şehir yolu, Sarılar mahallesi ve Kum yolu mahallesine kadarda hayatın tadı büyüklerimizin elim erdiğince ellerinden öpüp varlıklarından haz duyup ellerini öperken kuraklıkta yağmur akıttım üzerime adeta...
Büyüklersiz tadsız tuzsuz el hasıl Taşağıl...

