15 Aralık 2025, Pazartesi
01:21
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

ÜCRA YENİDEN

 

Ücra?nın ikinci dönemi 31. sayıdan devam ederek, iki aylık periyotla yeniden başladı.

 

Derginin her şeyi Murat Üstübal ve Bülent Keçeli. Yeni logo Serkan Işın?dan. Ücra bu ikinci dönemi ile doksan şiirindeki muhkem yerini daha da berkitecek gibi görünüyor.

 

Murat Üstübal ve Bülent Keçeli bir kere şiiri her şeyin merkezinde, odağında gören iki şair. Can alıcı okumaları var her iki şairin de. Bunu Ücra?ya taşımalarından daha olağan bir şey de yok aslında. Ücra?nın ikinci döneminin başlangıcı olan bu sayıda, şiiri ve şiir üzerine konuşmayı, ilerleyen gelişen dönüşen şiiri fark eden, ve bütün bunları sarahaten endişe edinmiş metinlere daha sık yer vereceğinin işaretleri var.

 

 

 

90 Şiiri Ücra?da

 

Osman Erkan, İlhan Kemal, Enes Özel, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Murat Üstübal, Bülent Keçeli, Görsel işleriyle Derya Vural ve Mehmet Cihat, Hasan Karayel, Yavuz Altınışık, Mithat Çelik, Nazmi Cihan Beken, Sinan Ulakcı, Evren Kuçlu, Saba Kırer bu sayının şairleri. Yani on yedi şiirle yeniden kalkışlanıyor Ücra. Şiir sayısı fazla gibi görünse de dergi estetiğine zarar vermemiş sanki. Matbuatını görseniz hak verirsiniz bana. Gayet şık iş çıkarmışlar doğrusu.

 

Öte yandan sıkı yazılar var yine bu sayıda. Hayriye Ünal Şairin Dille Sınavı: Kestiği Dala Binmek yazısıyla dikkat çekiyor. Zamanını koşuyor. Zamanından ayrı gayrı sayıklamaları iğneliyor yer yer. Poetik oluşumlarla yakından ilgileniyor.

 

Celal Soycan?ın Şiir Dilinin Yapısal Özellikleri ve Anlam?ı ve Sinan Ulakcı?nın Şiiri Anonimleştirmek?i de ayrıca dikkatle okunası metinler. Ha unutmadan, Ücra?nın eski geleneği arka kapak konuşmaları kaldığı yerden devam ediyor. Dört yıl aradan sonra şiiri ve şiir içi meseleleri yeniden konuşmalarını konuşuyorlar bu sayıda Üstübal ile Keçeli.

 

Ücra daha da açımlanacak gibi. Deneysel, görsel, modern epik, yahut da tekamüliyetin şiiri.. Fark etmez. İyi şiirde buluşmak yeterli diyor iki yönetmen de.

 

Ücra?nın atölye işlerini bundan böyle daha sıkı ve daha bir dikkatle takip edeceğiz.

 

 

 

Konyanın Deli Bozuk Fanzini: Perde

 

Yazarları genelde müstear. Sıkı okuyan gençler bunlar. Perdecileri kast ediyorum elbette. Final sabahı genelde okula gitmek yerine dünden kalan kitabın son sayfalarını kahvaltı sonrası bitirme derdini finale girmekten daha ön sıraya alabilen deli bozuklar? Espri dünyaları edebiyat-felsefe ve düşünce sularından akıp geliyor. Bunu önemsiyorlar, hep önemsiyorlar. İsimler müstear olunca bir isim kalıyor bilinebilirliği yüksek düzeyde: Berşo. Mekan, düşünce, getto, ayrı mekan, sosyalist natüralist mekan yaşam algıları, edebiyat ve şiir, şiirin modernliğe mekansal boyutlarda başkaldırışı ve mimarlık hocalarının asla bunları anlayamadıkları ve koçero ve 216 ve İsmet Özel, Berşo?nun belleğindeki arama motorunun sık kullandığı kelimelerden bazıları.

 

 

 

Müstearlar Tayfası

 

Berşo deli bozukluğun mimarı bir kere. Hem dergi içerisinde hem de okulu bakımından. Yani mimarlık okuyor Berşo. Okuma, derinleşme, sağlamlaşma sebepleriyle, saikleriyle sıkı adamlar var hep dergi etrafında. Ekipte sazda sözde arda şu isimler var efendim: Berşo ve Recep ve Orhan ve Muhammet N. ve Hanzala Bünyamin ve?

 

Perde 3 oldukça donanımlı. Sıkı, sağlam. Kıpır kıpır. Perde 2?nin arka kapağı Uğur ile Bekir?di. Kader?den tanırsınız bu isimleri elbette. İşte o isimlerin Kader?deki bitirim diyalogunu arka kapak yapmıştılar bu deli bozuklar Perde?ye. Uslanmaz azizim bunlar uslanmaz yani. Ve fakat bu çocuklar uslanmasınlar. Uslanırlarsa da geç uslansınlar. Şaka değil elbette dua makamında bu söylediklerim. Yeknesak işlerin uyku getirici sayıklamacı bir yanı var mı; var. Öyleyse susuyoruz. Perde 4. sayısını çıkartsın diye.

 

Ha şu var bir de. Mühim ama?

 

 

 

Perde?nin son sayısı için Hayriye Ünal blogspot?unda şunları not düşmüş:

 

Konya?dan fanzin. Elle yazılmış bir mektup eşliğinde geldi. Son birkaç yıldır, ara sıra elle yazılmış mektuplar alabildiğim için şanslıyım galiba. Bunu yazarak geçmişe sevdalı olduğumu vurgulamaya çalışmıyorum.

 

Ama bir elin değdiği bir yüzeyin eldeğmemiş yüzeylere oranla başka enerjiler getirdiğini düşünüyorum. Elin kağıda temas etmesi, kağıdın maddeselliği, elle ve tükenmez kalemle yazarken yapılan hataların silinemez olması, daksillenmesi veya o kağıdın buruşturulup kağıt çöpüne yollanması? mektupla bana ulaşan anlam ?elin yavaşlığını mekan? edinmiştir. Buna inanıyorum.

 

Nadir Duran yazmış: ?şş5T 9ÜZεL K1Z NUMA12AN Nε SεN1N??

 

Ballard?dan, Ücra?dan, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak?tan haberdar bir fanzin. Daha ne olsun?

 

 

 

Hakikat ama. Daha ne olsun. Daha ne deli bozuklar, daha ne!

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
Etiketler: #yazilar
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı