Yarenlerim malumunuz olduğu üzere insanoğlu hiçbir şeyle dünya ya gelir, her şeyin peşine düşer, sonra da her şeyi dünyada bırakıp, hiçbir şeyle gider. Koca Yunus’un dediği gibi, “Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri, isteyene ver anları, bana seni gerek seni…” Veçhince bizlere de seni gerek seni Allah’ım.Bizlere imanı yoldaş eyle Allah’ım. Diye dua ediyoruz amma nafile.
Şöyle bir bakıyoruz da samanyolu galaksisinin içinde dünyamız bir çöp parçası iken, bizlerde dünyanın içinde bir çöp parçası gibiyiz. O zaman bir çöp olan insanoğlunun haşa Allah’a asiliği, isyankârlığı, nankörlüğühaddine mi? Ne haddimize. Netice itibariyle ne kadar büyük bir hataya düştüğümüzün farkında değiliz.
Bedenimizde bir göz var. Amma yüzlerce o göz hakkında üniversite mevcut. Bir kulak var. Amma yüzlerce o kulak hakkında üniversite mevcut. Bir ufacık diş var. Amma yüzlerce o diş hakkında üniversite mevcut. El. Ayak. Kol. Bacak vs.’ler ise fevkalade. O zaman haddimize mi? Onları yaratana isyan. Nankörlük. İtaatsizlik. Bizleri uyandır Allah’ım. Hem de ölmeden önce uyandır Allah’ım. Ölmeden önce Allah’ım. Âmin.
Yarenlerim bakınız Rabbimiz (c.c.) Hud suresinin 113. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor. “Velâ terkenû ilâ-lleżîne zalemû fetemes-sekumu-nnâru vemâ lekum min dûniallâhi min evliyâe sümme lâ tunsarûn.”
“O şirk koşarak zulüm işlemiş olan kimselere onlar gibi giyinip kuşanmak ve kendilerine değer vermek gibi basit gördüğünüz şeylerle de olsa en ufak bir meyil dahi göstermeyin, sonra onları yakacak olan o ateş size de dokunur. Sizin için Allah’tan başka yardımcılar da yoktur ki sizi O’nun azabından koruyabilsin. Sonra kâfirlere meyledenlere azap edeceğini açıklayan o Allah tarafından da yardım olunmazsınız.” (Hud/113)Malumunuz, zulüm, din, ahlak ve hukukun koyduğu sınırları aşmak, adalet, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine aykırı davranmak demektir. Kur’an’da zulüm, biri itikad diğeri ahlak alanlarıyla ilgili olmak üzere iki ayrı anlamda kullanılmaktadır. Birinci alanda genellikle şirk, inkâr, günahkârlık, Allah’ın koyduğu kurallara uymamak manalarını ifade eder. Ahlak alanında ise, haddi aşmak, başkasına haksız olarak zarar vermek anlamını ifade eder. Bu davranışları sergileyenlere de zalim denir. Yüce Allah, zulmün her türlüsünü haram kılmış, zalimlere eğilim gösterilmemesini ve onların yanında yer alınmamasını emretmiştir.
Öyleyse, sakın ola ki, zalimlerle, zulmedenlerle,yanlış yapanlara, ahlaksızlara,meyletmeyin. Onların safında ve etrafında yer almayın. Yoksa bir gün gelir o ateş size de dokunur. Ve sizi de yakar.“…FETEMES-SEKUMU-NNÂRU…”
Yani yarın ahirette hesap verirken Allah’ım ben ahlaksızlık yapmadım demekle kendimizi kurtulamayacağız. Ahlaksızların yanında, yöresinde, etrafında durdun mu? Durmadın mı? O sorunun cevabını ve onun hesabını vereceğiz. Allah’ım ben zulmetmedim. Demekle de kendimizi kurtulamayacağız. Zulmedenlerin yanında,yöresinde, etrafında durdun mu? Onlarla beraber oldun mu? Yürüdün mü? O sorunun cevabını ve onun hesabını da vereceğiz. İnsanlara, zayıflara, kimsesizlere zulmederken, onlara haksızlık hukuksuzluk yaparken, sesini çıkardın mı? Çıkarmadın mı? O sorunun cevabını ve onun hesabını da vereceğiz. Ve yapılanlara sessiz kalmanın da hesabı sorulacaktır bizlerden. Bunun da bir faturası var ki, o faturayı da yine insanlar ödeyecektir. Kaçış yok.
Şöyle bi halimiz ve ahvalimize baktığımızda neler var neler. Yani iyilik namına yoklar var. Allah’tan uzaklaşmalar, nefsin, şerrin şeytanın eri ve askeri olmaktan başka amelimiz yok gibi. Allah’ın emirlerinden uzaklaşma. Nehiylerine sarılmada üzerimize yok. Evlerimiz ev halkıyla birlikte yanmakta.
Hatta geçtiğimiz günlerde maalesef güzelim ülkemde firavunların ebu cehillerin önde gideni olan leman dergisinden bir kaç hadsiz bugün hala sözde mizahın arkasına saklanarak kalemlerini kin ve küstahlıkla ortalığı kirletiyorlar bazı firavun ve nemrutlar. Öyle ki müslümanların inançlarına savaş açma cüretinde bulunuyorlar. Ruhları Allah, Peygamber, İslam, Kur’an Hadislere kirli olan küffarın askerleri, temsilcileri dil uzatıyorlar en emin beldenin en emini olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’me.
Oysa o eşsiz varlık yalnızca müslümanların değil, “O rahmeten lil âlemin” olup bütün insanlığın en güzel örneğidir (s.a.v.).
Edep ve adap bilmez, ahlak ve haysiyet yoksunlarının alçakça bir provokasyonu olan saldırıyı kim olursa olsun lanetliyorum. Onlara alkış tutanları lanetliyorum. Onları destekleyenmüslüman bozuntularını lanetliyorum.
İşte bu ayeti kerime hakikatinin ışığında kör kalmış. Kutsallara saldırarak, varlık arayan karanlık zihinler, içlerindeki merhameti kurumuş, kalemlerini nefretin zehrine batırmış, din, mukaddesat düşmanları olan hadsizler o saldırdığınız varlık yetim bir çocuğun gözyaşını elleriyle silen, köleye kardeş gibi davranan taşlanırken bile Allah’a onlar bilmiyorlar ne yaptıklarını diye dua eden bir kalbe hangi nefret dilinizle hakaret edebiliyorsunuz. O dili kesip müsait yerinize monte etmeli. Hangi kalem onun yüceliğine leke sürebilir. O ki kız çocuklarını diri diri toprağa gömen bir zihniyeti durduran, cahilliği ilimle söndüren ümmetini secdede sabırla büyüten rahmet peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.v.). O’na saldıran leman dergisi seven ve destekleyen, inanç düşmanları, ebu cehillere karşı sessiz kalmak gönüllerin çoraklaşması demektir. Dünya döndükçe de onun yolunu korumaktan, savunmaktan geri durmayan müslümanlara selam olsun. Doğduğu güne. Mücadele ettiği bereketli ömre. Ve aziz olarak diriltileceği güne inananlara selam olsun. Ümmetin başı sağ olsun diyeceğim amma ÜMMETİN BAŞI ZATEN SAĞ VE KEYFİ YERİNDE. Bedir ruhlu yiğitlere selam olsun.İYİKİ EBU CEHİLLERDEN YANA DEĞİL ÜMMETİ MUHAMMEDİM. BUDA BÖYLE BİLİNE…
Yusuf ÇAKICI
Seydişehir / KONYA

