banner202

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Okumayı, yazmayı, bir köy çocuğu olsam da doğduğum yıllarda köyümde bir ilkokul dahi olmasa da üç dört yaşlarımda babamdan ve amcamdan öğrenmiştim.

 

1965 yılında açılan köy ilkokulumun, yaşımın küçük yazdırılmasından dolayı ilk öğrencisi olamadım ama 1966 yılında ikinci öğrencisi olabildim. İlkokul öğretmenim yani ilk öğretmenim 1965 yılında okula öğrenci kaydeder iken resmen “Henüz üç yaşında olduğumu, bu yaşta okula kaydedemeyeceğini” söylediğinde bir yıl süreyle aklıma geldikçe ağladığımı hatırlıyorum. Zira okula gidememem benim için zindana kapatılmış gibi bir ceza idi. Üstelik okula ilk yazılanöğrencilerden A,B, C harflerini tanıyanları doğrudan ikinci sınıftan başlatmıştı.

 

Öğretmenimiz daha sonraki günlerde beni tanıdıkça ve okumayı yazmayı bildiğimi de öğrenince bir yıl sonra beni okula yazmıştı. Zira okuma ve yazmayı eksiksiz biliyordum. Ama ilk aldığı ve ikinci sınıftan başlattığı öğrenciler ile aramda zaman farkı oluşmuştu. Onlar üçüncü sınıfa geçerken ben daha birinci sınıftan başlamak durumundaydım.

 

Daha sonra ilkokul sonu Devlet Parasız Yatılı sınavlarına katıldım ve İvriz İlk Öğretmen Okulu’nu kazandım. 7 yıl okuyup öğretmen olacaktım ancak bir kanun değişikliğiyle okulum Öğretmen Lisesine çevrildi ve bizler üç yıl bu okulda okumuş olmamıza rağmen bizi ve bizden bir yıl önceki öğrencileri Öğretmen Lisesi mezunu saydılar.

 

Öğretmen Okulu da benim okuma yazma hevesime çok katkı sunan bir okuldu. Orada derslerimin dışında kompozisyon ve şiir denemeleri yapardım. Bu hevesimi orada daha da artıran bir ortam yaşadım.

 

Sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev almam nasip oldu. İhtisasımla ilgili bölümüm, askeri yazışmaların daha yoğun olduğu bir bölümdü. Silahlı Kuvvetlerde yazışma kuralları edebiyatımızın bütün kurallarına birebir uygunluk arz ederdi.  Yazılara birkaç kişi yani sıralı amirler tarafından adeta editörlük yapılırdı. Bunun için çok dikkatli yazmanız gerekirdi. 25 yıllık askerlik vazifemde yazı yazma ve okuma konularında epeyce bir mesafe almıştım.

 

2005 yılında emekli olduğumda bir müddet bocaladım ama daha sonra bir STK yöneticiliği yaptım ve kültür sanat faaliyeti yürüten STK’lara daha yoğun bir katılım göstermeye başladım.

Bu faaliyetler içindeyken eskiden var olan şiir yazma merakımı bir kitaba dönüştürme fikri oluştu ve 2019 yılında ‘Gönül Sızımın Bam Telleri’ isimli ilk şiir kitabımı, 2022 yılında ‘Uçurum’ isimli hikâye kitabımı ve 2025 yılında da ‘Koyup Gittin Beni Şiirle’ isimli şiir kitabımı yayınladım.

 

110 şiirden oluşan ve ÇİMKE Yayınları’ndan çıkan kiştabımı benden değil kitabıma bir önsöz yazma nezaketi gösteren Selçukya Kültür Sanat Derneği Başkanı Av. Fatma Şeref Polat ve Konya’mızın edebiyat sınırlarını aşmış, ülke sathı mailinde tanınan bir şiir üstadı Ahmet Efe Hocamızdan okuyalım.

 

ÖN SÖZ

 

“Heybeme koyduğum sevdalarımı

Eke eke geldim ben bu şehire...”

 

Diye istemeyerek, çocuk yaşta köyünden ayrılsa da şairin, gittiği her yere iyilik, doğruluk, merhamet,

umut, kısaca erdem diye bileceğimiz değerleri taşımaktan vazgeçmediğini görüyoruz şiirlerinde…

Köye özlem, şehrin geçmiş asaleti ve günümüzdeki hızlı değişim sorunları, insanın cehalet yangınına su serpmek adına amansız bir mücadele içinde geçen dizelerin arka planında ise hakim olan en temel metafor olarak ‘memleket sevdası’ hakimdir. Bu sevda kuru sözden, anlamsız bir duygudan ibaret

de değildir. Dayandığı çok sağlam bir temel vardır oda, ‘şuurlu millet’ ve ‘güçlü devlet’ hedefidir.

“Merak et ey çocuk, bastığın toprak,

Nasıl vatan olmuş, söylesin sana!”

 

İşte bu derin arka planın ön sahnesinde geçer, bütün yaşananlar, yaşanamayanlar, insana dair ne

varsa...

 

“Bir gülmesi mest ediyor âlemi,

‘Âlem’ benim, yanlış alma söylemi.

Kirpikleri nispetiyle kalemi

Kırdı geçti, bakakaldım çaresiz.”

 

Derken, demediği ve diyemedikleri ile birlikte anlarsınız şairi…

 

KOYUP GİTTİN BENİ ŞİİRLE

 

Bu benzeri şiirlerde ise bireysel alanı da hiç ihmal etmeyen şairin pusulasını öze dönüşe, geçmiş

sadelik ve asalete, özleme çevirdiğini ve dışsal alana bunun ‘köye hasret’ olarak yansıdığını görebilirsiniz. Sitem ve eleştirileri ise çoğu zaman kendi üzerinden yapmayı, insana dair bütün kusur ve hataları üstlenerek, onlara daha net fark ettirmeyi hedeflediğini hissedersiniz. Ama yanı zamanda da çok samimidir bu itirafları:

 

“Bir öfkeye kapıldım da geriye

Dönemedim, geç kalmışım yine ben.”

 

İşte herkesin yaşadığı ama bu kadar kısa ve güzel ifade edemediği birçok duyguyu, basit görünen

ama kendine has ve hece şiirinin ölçülü ahenginde bir çırpıda söyleyiverir şair. Kimin yüreğine dokunmaz ki şu itiraflar. Herkesi dinlemiş ama bir gönlünü dinlememiş bir de babasını yazamamıştır.

 

“Yazmadığım şey kalmadı,

Babam sana yazamadım.”

 

Bu arada şekil ve usul bakımından şairin, ilk bakışta ‘sehlimümteni’(kolay görünen ancak benzeri

söylenmeye kalkışınca zor olduğu anlaşılan, özlü söz söyleme...) sanatını oldukça başarılı olarak kullandığını da söylemeliyim. Bu yüzden, sade kelimeler ve yalın bir anlatım tarzını tercih etmiştir. Bu

sadelik aynı zamanda her kesimin, şiirleri, beyitleri, dörtlükleri kolaylıkla anlamasına yardımcı olur. Oldukça basit gibi görünen bir beyit, insanların kültür seviyesine ve algı yeteneğine göre farklı ve derin açılımlar yapabilmekte, şiire çok katmanlı bir yorum katması da mümkün olabilmektedir.

 

“Göğsüne yaslayıp uyutma beni,

Ne zaman olacak sabah, geceler?”

 

TAYYAR YILDIRIM

 

Hece şiirinin, ölçü ve kâfiye gibi temel kuralları yanında, asonans, aliterasyon gibi ritim de ahenk unsurlarını da yerinde ve doğru olarak kullanan Tayyar Yıldırım, günümüzde şiir yolunda yürümek isteyen birçok insana da örnek olacak nitelikte bir şiir düzeyine erişmiştir. Şiirde ölçü ve kâfiye ne kadar önemli ise, onu zenginleştiren ve besleyen sihirli bir ses ahengi ve derin bir anlam ve geniş bir bilgi ile kelime zenginliğinin buluşması da o kadar önemlidir. Bütün bu özellikleri Tayyar Yıldırım şiirlerinde bulmak mümkündür.

 

“Ben dediğim, ben değilim,

Ruhsuz beden, ten değilim.

Yüz değilim, bin değilim

Ne bir eksik ne bir fazla...”

 

Ayrıca şiirinin tesir kuvvetini arttırmak için sadece hece ölçüsü ve zengin kafiyelere değil, iç ritimlere, bazen açık ve kapalı hecelere de dikkat ettiği gözden kaçmazken, asıl etkileyici yanı ise şiire kattığı yoğun duygusallıktır. Sevgiliye özlemi, sitemi bile yağmur sesinde anlatır. Sonbaharın sarı yaprakları

arasında yürüyen bir adamın, adımlarını duymuş hissi bırakır sizde:

 

“Yağmur yağıyordu bir eylül günü,

Küstün, koyup gittin beni şiirle.

Rüzgâra kapılıp dönmedin geri

Estin, koyup gittin beni şiirle.”

 

Şair bizi şiirleri ile baş başa bırakıp gitmeden önce berceste (edebiyatta öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit...) beytimi de seçtim kitaptan.

“Çağlar ötesine gittik beraber,

Ne Leyla’dan iz var ne Kays’tan haber...”

 

KOYUP GİTTİN BENİ ŞİİRLE

Her kitaptan bir cümle takılır dilinize, miras kalır sözünüze, sohbetinize… Bu kitapta ise epeyce dize

var şarkıya dönüşecek zihninizde… İyi okumalar diliyorum.

 

Av. Fatma Şeref POLAT

Selçukya Kültür Sanat Dernek Başkanı

 

TAYYAR YILDIRIM

TAKRİZ

Değerli Şairimiz Tayyar Yıldırım’ın Son Şiir Kitabı Hakkında Birkaç Kelâm

 

Daha çok, güzel ahlâka, vatan-millet sevgisine ve sıla hasretine dair mısraların yer aldığı bu çalışma şairin, halk âşıkları üslûbunca kaleme aldığı ve çoğunluğunu 11’li hece vezniyle yazdığı şiirlerden oluşuyor. Bunlar, kimseyi kırıp incitmek istemeyen, doğaya düşkün ve yalnız bir insan olan şairin birtakım samimi duygularının dışa vurumu olarak görünüyor. Kitaptaki şiirlerin, yer yer alışılmışın dışındaki mısralarıyla edebiyat dünyamıza taze bir katkı sunduğu söylenebilir. Görebildiğimiz kadarıyla Tayyar Yıldırım şiirini kutlu bir gayeye adamış, herkesin bir ömür muhasebesi yapması gerektiğini vurgulamıştır. Nitekim “Okumayın” başlıklı şiirinde, yazdıklarının, sevda gibi temiz ve nezih duygulara meyli olmayan; izan ve vicdan yoksunu kimselere hitap etmeyeceğini söylemekte, gelenekten beslendiğini belirterek bu duruma yabancı olanlara sitem etmektedir.

 

Eserin hayırlara vesile olmasını diler, başta şairimiz olmak üzere bütün şiir dostlarına uzun ve bereketli ömürler niyaz ederiz.

 

Ahmet Efe

21 Kasım 2024/İstanbul

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.