BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun kıymetli erenler ve dahi erenlere gönül verenlerim.

Yarenlerim saati belli olmayan, bileti kesilmiş birer yolcusu olduğumuz ve çirkinleştirdiğimiz bu hayatı bazen yaşadım, bazen seyrettim. Amma yaşarken farkına varamadıklarımı, hep seyrederken fark ettim. Ettim etmesine amma birde baktım ki o hayatın tadı tuzu olmayan, her tarafı zulüm ve kan revan kokan kanistan haline getirilmiş azgın insanlar tarafından çivisi çıkarılmış olan dünya hayatı,çoğu zaman mazlumlara, kimsesizlere gece ağır, gündüz sağır kimine gülistan, kimine ise kahır olan şu köhne dünyada sözlerime o lanetlenmiş kavim olan Yahudi İsrail ve destekçilerine “Yıkılasın İsrail enkazını göreyim sana ülke diyenin, sana destek verenin, sana destek mesajları gönderenin yüzüne tüküreyim.”İnşallah… İnşallah… İnşallah beddua niyazımla sizlerden özür dileyerek başlamak istedim. 

Hani o mahzun, masum, kimsesiz Gazze ya; işte o Gazze diyor ya;

‘Ben Kudüs’üm Mekke’yi Mükerremenin kardeşiyim.

O zemzemle umman, bense kan dolu bir tasım.

O şehirlerin annesi, bense şehirlerin mazlumuyum.

O sevinç gözyaşlarından deniz, bense acılardan bir nehirim.

O ayaklar altında kalmasın diye bir İsra gecesiyle şeref verdiğin fakir Kudüs ve Gazze’yim.’ Beni küffardan halas eyle Allah’ım.Halas eyle Allah’ım. Hz. Musa (a.s)’ın Asasıyla bizlere bir çıkar yol ver Allah’ım. Yol ver Allah’ım. Cani gönülden âmin âmin.

Bakınız dostlarım Gazze’de görev yapan bir doktor acısını şöyle dile getiriyor feryad ederek diyor ki, hayatımın en zor anlarını burada yaşadım. Çok ağır olan bir hastama müdahale ederken kanlar içinde kucağında ağlayarak evladını getirip yardım edin, yardım edin çığlıkları ile hastaneye gelen bir anne ve yaralı kızı.

Bu anne ve kızı gören müdahale ettiğim hastam ki;  en emin beldenin en emini olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in Buhari’de geçmekte olan şu hadisi şeriflerindeki,  “Sizden biriniz, kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz.” Müjdesindeki şuuruyla bana kısık kısık sesiyle doktor, doktor nolur beni bırakınşu gelen hastaya müdahale edin. Müdahaleye o bunu daha çok hak ediyor. Çünkü ben yetimim yetim. Kimim kimsem kalmadı. Ağlayan kimsem yok artık. Bu dünyada kimsem kalmadı ama onun annesi var. Bakın annesi feryad ediyor çok endişeleniyor lütfen beni bırakın onun kızına müdahale edin dediğinde ne yapacağımı şaşırdım ve oturup hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ya ya. Duyun duyun, duyunda ve utanın ey dünya müslümanları. Utanın…

İşte bu olay karşısında aklıma asrısaadetteki Yermek savaşı sonrası yaralı veya şehit olan akrabalarını arayanlar içinde kardeşlerini kendilerine tercih eden sahabe efendilerimizin tıpkı şimdi Gazze’li bu kardeşimiz tercih ediyor…

Nasıl mı? Bakınız Yermük gazasında bizzat bulunmuş olan bir Sahabe efendimiz (Rabbim onlardan razi olsun.) şöyle diyor, savaş durmuş yaralıların ihtiyaçları karşılanmaya başlanmıştı. Ben de su dolu kabımı (kırbamı) alıp amcamın oğlu Harise’ye koştum. Yaralılar arasında bulup suyu ona uzattığım sırada yan tarafında İkrime’nin su, su Allah rızası için bir damla su diye feryadını duydum. Bunu duyan amcamın oğlu Haris göz işaretiyle suyu ona götür dedi ve içmedi. Bende suyu alıp İkrime’ye uzatınca bu sefer İkrime’nin yanında ağır yaralı olan İyyaş’ın su, su Allah rızası için bir damla su diye feryadını duyunca İkrime göz işaretiyle suyu ona götür dedi ve içmedi. Suyu İyyaş’e getirince baktım ki İyyaş’e de şehit olmuş. Bunu görünce suyu bari İkrime’ye göteyim dediğimde İkrime’de şehit olmuştu. Bari suyu amcamın oğlu Harise götüreyim dedim amma baktım ki o da şehit olmuş. Hayatımda çok fedakârlıklar gördüm amma böylesine ölümleri pahasına gelen suyu din kardeşlerine tercih eden fedakâr insanları görmemiştim. Diyor Ashabı Resul (s.a.v.) Ve bundan dolayı ashabım gökteki yıldızlar gibidirler. Buyurdu efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)

Bakınız dostlarım, en emin beldenin en emini olan efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) Ebu Davud’da geçmekte olan bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor ashabı gizine, ey ashabım;  “Öyle bir gün gelecek ki kâfirler, aç kurtların leşe saldırdıkları gibi size saldıracaklardır. Bunu duyan sahabe efendilerimiz sorarlar ey Allah’ın Resulü (s.a.v.)  biz o gün sayıca az mı olacağız diye sorduklarında efendimiz (s.a.v.) ise hayır, hayır aksine sayınız fazla olacak. Ama selin önündeki çer çöp gibi olacaksınız.  Zira Allah heybetinizi korkunuzu düşmanlarınızın kalbinden çekip alacak ve sizin kalbinize vehen yerleştirecek.” Sahabe efendilerimiz ey Allah’ın Resulü (s.a.v.) “Vehen” nedir. Dediklerinde Allah’ın Resulü (s.a.v.) dünyayı sevip, ölümü kerih görmektir buyuruyor. Doğrumu doğru.

Eyvallah tamda bugündür bugün. Neden mi? Anlatınız diye bir fısıltı geldi. Peki, ben neyi anlatayım. Ya hu biz nankör, pısırık, dil müslümanları olarak Hz. Ebuzeri çöle göçmen edenlerle, Hz. Ali’yi hançerleyenlerle, Hz. Hüseyin’i susuz bırakanlarla, Medine'yi yağmalayanlarla, Hz. Ömer’i katledenlerle beraber olduk. Terk farkımız olurmuya onlar gâvur ya. EEEE sen nesin ya; sen değil misin gâvur aşığı. Dünyanın, modanın, atın, arabanın, nefsani, şehevi arzu ve isteklerinin kulu ve kölesi değil misin sen? Değilim dersen hadi ordan. Var git kapkara olan o gönül aynana bak. Tabi bakacak yüzün varsa?

“Ey Kur’an’ı indiren, bulutları gökyüzünde gezdiren, düşman saflarını darmadağın eden Allah’ım,”O zalim lanetlenmiş Yahudi topluluğu ve destekçilerini perişan et Allah’ım, perişan et Allah’ım. Tüm müslümanları onlara karşı muzaffer kıl Allah’ım. Kudüs Nemrut’un ateşinden kurtulduktan sonra, selamete erişen Hz. İbrahim gibi âlemi İslam’ın selamet nişanesini galip kılan rabbim, Filistin’i İsrail’e galip eyle Allah’ım. O Küffarı kahru perişan eyle Allah’ım. kahru perişan eyle Allah’ım. Diye sana “Ey habibim Uhud’da ve Hendek’te sıkıntıya düşen ashabı yoksa siz, kendinizden önce geçmiş olan peygamberlerin ve arkadaşlarının ilginç durumu ve karşılaştıkları zorlukların bir benzeri henüz size gelmemişken cennete girebileceğinizi mi sandınız.” Onlara fakirlik ve yoksulluk türünden birçok zorluklar ve hastalıklar, korku gibi büyük sıkıntılar isabet etmişti ve kendileri türlü türlü belalara sarsılmıştılar. Nihayet en çok sabır ve sebat gösteren kişi olduğu halde o zamanın peygamberi ve onunla birlikte iman etmiş kimseler bile, Allah’ın yardımının gecikmesini yine ona şikâyet etmek üzere Allah’ın yardımı ne zaman gelecek demişlerdi. İşte o zaman duaları kabul edilerek Allah tarafından kendilerine dikkat edin Allah’ın yardımı gerçekten çok yakındır buyrulmuştu.” Bakara 214. ayetinle yalvarıyorum. Yalvarıyoruz… Esirgeme bizden Allah’ım.Ateşin içindeki İbrahim’i Nemrut’a galip kılan rabbim, Filistin’i İsrail’e galip eyle Allah’ım. Gece ağır, gündüz sağır şu yalan dünya dedikleri kimine gülistan, kimine ise kahır ya ilahi ya rab Gazze’yi, Gazze’lilere gülistan, İsrail’e mezar ve kahır eyle Allah’ım.O Küffarı kahru perişan eyle Allah’ım. kahru perişan eyle Allah’ım. Diye sana yalvarıyorum. Âmin âmin âmin.

 

 

Yusuf ÇAKICI

Seydişehir/ KONYA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.