BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Kıymetli okuyucularım. Ülkemizin şu anki gündemi ‘seçimler...’ “Aşağı seçim, yukarı seçim...” “Geldi seçim, gitti seçim.”

 Televizyonların hangisini açsak ahkâm kesen birileriyle karşılaşıyoruz. Her konuda ahkâm keseni mi sorarsınız, ‘bilmediğini bilmeyeni’ mi arasınız, şimdiden seçimi kazananları, kaybedenleri bilen medyumları mı görmek istersiniz, kısaca ne ararsak karşımızda bulmamız mümkün.

Bu seçimler, kimilerine göre “yüzyılın seçimidir.” “Ülkemizin bekasıyla ilgili bir seçimdir. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceklerini her yönüyle ipotek altına alabilecek bir seçimdir. Memleketimizin bağımsızlığını tehlikeye düşürücek ya da tam bağımsız Türkiye yolunda karar verilecek bir seçimdir. Ülkemize düşman olan ne kadar emperyalist düşünceli devlet varsa hepsi mevcut iktidarın kaybetmesini, muhalefetin kazanmasını arzu ediyor. Ülkemiz üzerinde arzu ettikleri hegemonyayı kuramayan, istediğini yaptıramayan, güneyimizde kurulması planlanan bir devletin önündeki en büyük engel olarak mevcut iktidarı görüyorlar ve bu yüzden de iktidarın kaybetmesini istiyorlar.” Bir kesim böyle düşünüyor.

Kimine göre de “siyasi tarihimizde ülkemizi yöneten 66 iktidarın hepsine yüklenen anlam ne ise bu seçim de onlardan farksız olan bir seçimdir. Yirmi küsur senedir aynı düşüncenin iktidar olması birçok alandaki faaliyetlerin durgunlaşmasına yol açmıştır. Bu durgunluğun giderilmesinin yeni bir heyecana, yeni bir yönetim anlayışına ihtiyacı olduğu açıktır. Ülkemiz kutuplaşmıştır. Bu kutuplaşmanın ortadan kaldırılmasının yegâne yolu her kesimden oluşan yeni bir iktidardan geçmektedir.” Bir kesim de bu şekilde düşünmektedir.

Seçim kazanmanın yolu ne ise herkes elindeki kozları sonuna kadar kullanmak niyetindedir. Bu nedenlerle kurulmuş olan ittifaklar içinde birbirine benzemez yapıda birçok parti programı, düşünce yapısı, siyasi tarihimiz içinde bir birlerine olmadık sözleri söyleyip şimdi can ciğer kuzu sarması durumları oluşmaktadır. “Varsın olsun, iktidar olmak için her yol mubahtır” prensipsizliğine sıkı sıkıya sarılmaktadırlar.

Bu yönüyle ittifakların, ülkemizdeki sayısız meselelerle ilgili çözümleri nasıl karara bağlayacakları, her konuda nasıl anlaşabilecekleri hususları biz sıradan vatandaşların yani oy kullanma kararlarını nasıl verebilecekleri hususları kafalarımızda oldukça tereddüt yaratan meselelerdir.

Siyaseti yapan birçok kişinin geçmişte bulundukları konumlar, sarf ettikleri düşünceler, günümüze gelip baktığımızda yüz seksen derece farklılıklar gösteren boyutlara ulaşmıştır. Böylesi durumların yoğun olarak yaşandığı bir süreçteyiz.

Başbakanlık yapmış, bakanlık yapmış, genel başkanlığa soyunmuş, birlikte parti kurmuş, kendilerine takip olanlara karşı aynı cümleleri kurmuş, güya aynı hedeflere yelken açmış olanların, birkaç yıl önceki düşünceleri, konumları, mevkileri, aidiyetleri itibariyle bugün ulaştıkları düşünce yapıları, bulundukları mevki ve aidiyetlerine şahitlik ettikçe gelecekten umutlu olmamın şahsen çok geçerli sebeplerini bulamamaktayım. Zira ‘dürüstlük’ denilen kavramın içini boşaltıp da bu şekilde beni yönetmeye talip olmalarını bir türlü hazmedemiyorum.

Daha dün kürsülerde, mitinglerde o zamanki rakip bildiklerine sarf ettikleri sözleri, bugünkü durumları ve konumları ile karşılaştırınca şahsen onlar adına ben utanmaktayım.

Utanmamın sebebi, yaşamın her alanda olduğu gibi siyaset alanında da ‘ahlakın var olması’ gerektiğine inanmamdan kaynaklıdır. Ama yukarıda da dediğim gibi, iktidar için, koltuğu kaybetmemek ya da ona ulaşmak adına ‘her yolun mubah sayılması’, onların nezdinde ahlaki değerlerin bir öneminin olmayışını ortaya koyuyor maalesef.

Okullarımızda, aile içinde, herhangi bir topluluğun ortasında konuşmalarımızda hal ve hareketlerimizde azami nezakete ve ahlaki değerlere uymamız gerektiği öğütlenirken, ülkemizi yönetmeye talip olan adamların, hem de milyonların gözü önünde dün söylediklerinin bugün hilafına hareket etmeleri insani değerlerin ayakları altında süründürmeleri, dediğim gibi beni endişeye sevk ediyor.

Ayrıca “demokrasi” havarisi kesilip, benim önüme kendi tespit ettikleri kişilerin konulmasını ve bana da dönüp “ben bunları seçmeni istiyorum” demeleri gururuma dokunan diğer bir husustur. Bana bunları ‘dikte’ edenlerin kafa yapılarının ‘diktatör kafası’ olduğunu düşündükçe de iyice bozuluyor moralim. Zira burada seçmenle bir dalga geçme vakıası görmekteyim.

Önümüzdeki seçimlerin memleketimiz ve milletimizin menfaatleri yönünde neticelenmesini, seçim sonuçlarının huzur ve mutluluğu sağlamasını Yüce Allah’tan temenni ediyorum.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.