BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Sende olmayanı, başkasında olunca kıskanıyorsun. Aslında sende olanın başkasında olmasını da kıskanıyorsun.

“Yeryüzü benden sorulsun” istiyorsun. Yaptığın şeyin ‘kibir’ olduğunun farkında mısın bilmiyorum ama çok kibirleniyorsun. Tehlikeli sularda yüzüyorsun.  Şirke giriyorsun.

İş hayatında sen varsın. Eğitim-öğretim hayatında sen, siyasette, ekonomik hayatta, edebiyatta, sanatta hep sen... Tıp alanında bile otoritesin. Hukuku konuşmaya bile gerek yok. İddia makamı sen, savunan sen, yargıç yine sen... Davacı sen hatta davalı bile sensin. Önce sen varsın, sonra başkaları... Aksini düşünmek bile sana zül geliyor, zira kıskanıyorsun.

En iyi gazeteci sensin. En iyi yazılar en iyi haberler, fotoğraflar hep senin kaleminden, senin makinandan çıkar. “Seninkiler hep en iyi, ötekiler kendi arasında yarışsınlar”, noktasındasın.

En iyi yönetici en iyi başkan en iyi genel başkan, müdür, genel müdür akla gelen hangi işi yapsan en iyisini sen yaparsın.

Senin olduğun toplumda kimse konuşmaya kalkmasın. Zira sen en iyi hatipsin. Sen konuşur sen söylersin. Hele birisi bir konuşmaya tevessül etsin, kıskanıyorsun.

Şiir mi, lafı olmaz en iyi sensin. Nesir mi oraya zaten girmeyelim. Şair, aynı zamanda en iyi yazardır... “Beni ayırın, öyle tartışın” düşüncesindesin hep.

Sen yaparsın sen söylersin sen yazarsın sen çizersin sen yontarsın, sen, sen, sen hep sen... Başka söze ne hacet?

“Henüz üç yaşında bir kardeşin var, onu bile senden kıskanıyorsun.”

Dertlisin biliyoruz ama bu derdin ne hapı ne ilacı ne iğnesi var.

Tepeden bakma işi senin işin. Burnun hep havada... Bir gün tepenin üstüne gitsen bile suçu hep başkalarında ararsın. “Önüne çıkan birisi olmasaydı eğer sen ona takılır düşer miydin hiç?”

“İnsan, sevdiğini kıskanır” diyorlar. Hayır, bu kesinlikle yanlış bir söz... Sen sevmediğini kıskanıyorsun.

Geçenlerde bir söz okudum bir yerlerden. “Kıskanç birine beddua etme. Zira onun peşindeki haset gibi bir düşman zaten ona yeter” diyordu. Hayır, seninkisi hasetten de öte. “Sen özelsin. Bir sen varsın bu âlemde, bir de senin dışındakiler.”

“Kıskanmak yerine örnek almayı denesen, belki içten içe büyüyen fesatlığın da son bulacak.” Denedin mi hiç bilmiyorum ama çok zor bu. Kıskanmadan geçen bir saniye bile sana züldür. Zira senin adın “kıskançlık...”

 Evet, kıymetli okuyucularım. Toplumumuzun kangren olmuş bir yarasıdır ‘kıskançlık.’

Mülkiyeti ve sorumluluğu bize ait olan şeyi kıskanmak ise konumuz dışında olan bir mevzu...

Bu kangren olmuş büyük yarayı yine ‘kıskançlık’ belası üzerinden hicvetmeye çalıştım. Bu bela tüm zamanların en büyük belasıdır kanımca.

Yukarıda da değinmeye çalıştım. Siyasetteki bu bela, bütün bir toplumu hatta dünya insanlığını felakete sürükleyecek boyutlarda maalesef. Tarihte yaşanmış tüm savaşların belki de en önemli nedenidir ‘kıskançlık’ belası.

Meslekteki yükselmeler, bütün ihtisas alanları için geçerlidir ki zaman zaman, yer yer ‘kıskançlık’ belasına toslamamış olsun. Bu yüzden haklar zayi olmamış, ön kesmeler, ayak kaydırmalar yapılmamış, hakaretlere, iftiralara yalanlara başvurulmamış olsun.

Yazımın başında, “sende olmayan başkasında olunca hatta sende olan bile başkasında olunca kıskanıyorsun” dedim ya?

Ha ne olur sende olan başkasında da olsa? Sende olmayan bile başkasında olsa, ne olur?

Elbette Allah vergisi olan ve adına “yetenek” denilen o hazine her bir insanda aynı derecede zuhur etmemiş, ettirilmemiş... Farklı alanlarda, kişilerin başarı kazanması onun hem yeteneğine hem de onun istek ve çalışkanlığına bağlanmıştır. Belki de bu istek ve çalışkanlık yani gayret, o “yetenek” denilen hazineden daha kıymetli bir hazinedir. Bundan ötesi ise kısmettir, kaderdir.

Bugün, sen bir alanda kendini zengin görüyor isen, gördüğün fakirler de var demektir. “Boynuz kulağı geçermiş” atasözünün acımasız gerçekliğini bugünden kabul etmez isen eğer, yarın sen koşarken kulağının yanından ses hızıyla geçen ‘boynuz’un rüzgârından sarsılacağın anlar, örnekleriyle sabit değil midir?

O, hayalini kurduğun ve dolaşığın zirvelerden aşağıya düşüşün çok acı olur ve son pişmanlığın da asla fayda vermeyebilir o zaman...

Hayal kurma, plan yapma, yükselme, zengin olma hedefleri yani günümüzde “vizyon” denilen o uzun ve geniş bakış açısı ise olması gereken, koyulması gereken hedeflerdir. Kıskançlık ise başka bir şeydir...

Her alanda kim ne hayaller kuruyor ne hedefler koyuyorsa asla ve asla “köstek olma, destek ol!”

Kıskanma, kıskandırma, imrendir, teşvik et, örnek ol, önder ol!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.