Bir çakal bir boyacı küpüne düşer. Küpün içinde biraz kaldıktan sonra postu boyanmış olarak küpten çıkar.Küpten çıktığında, derisinin ve tüylerinin boyandığını gören çakalın,boyalı tüyleri parlak bir renk alır. Güneş vurdukça renkler parlamaya başlar. Tüylerini böyle rengârenk gören çakalın aklı başından gider. Kendisini bu haliyle gören çakal kendini bir? Şey zannederek kibirlenir gururlanır o güne kadar beraber olduğu arkadaşlarının yanındaki durumunu unutuverir bu haliyle onları küçük görmek ve kendisinin onlardan üstün olduğunu diğerlerinin sokaklarda dolaştığını gösterebilmek için diğer çakalların yanına koşar.
Çakallar onu böyle görünce:
"Ey çakal nedir sendeki bu hal?" derler. "Bu rengarenk tüyler, bu sonsuz neşe sana nereden geldi?.. Böylesine gururlanıp kibirlenmenin sebebi nedir?.."
Çakallardan biri öne çıkarak derki:
"Ey dost! Sen hile mi yapıyorsun?.. Yoksa sen manevî bir mükâfata kavuşup Salihlerden biri mi oldun? Bence böyle boyanarak meydana çıkıp boş laflar ederek kendini göstermen, bizleri kandırmak için hilekârlıktır. Hileye sapıp utanmazlığı ele aldın. Manevî zevkler Enbiya ve Evliya gibi Allah dostlarına, utanmazlık da hilekârlara mahsustur. Senin gibiler, bizim gibi saf kişilerden iltifat görmek için biz hoşuz, Salih kimselerdeniz derler. Halbuki sizler hiç de hoş olmayan kimselersiniz."
Bu sözleri duyan çakal, konuşan çakalın yanına geldi. Kulağına fısıldayarak konuşur.
"Bak şu renklerime!.. Kimin benim rengimde bir putu var. Görüyorsun ki tıpkı bir gül bahçesi gibi güzel bir hale gelmişim. Böylesine güzel renkler taşıyorum. Bana karşı gelme, çabuk karşımda eğil, secde et! Söyle tüm çakallara hepsi benim karşımda eğilsin bundan sonra bu şehirde ben ne dersem o olacak ya beni destekleyeceksiniz yada hepinizi yoksa hepinizin canına okurum .."
Sonra bütün çakallara seslenerek
"Ey çakallar!.. Aklınızı başınıza toplayın, sakın bana çakal demeyin. Bunca hasletin bunca nimetin bu kadar gücün bir çakalda bulunması mümkün mü?.."
Bu sözleri duyan diğer çakallar etrafına toplandılar. İçlerinden biri derki:
"Efendimiz, size ne dememizi istersiniz?" dedi. Boyalı çakal gururla:
"Bana müşteri yıldızına benzeyen erkek tavus kuşu deyin" dedi.
Biri sordu:
"Peki, ama tavuslar gül bahçelerinde cilveler yapar, nazlı nazlı dolaşırlar. Sen de öyle cilve yaparak dolaşabilir misin?.."
"Hayır!.."
"Peki tavuslar gibi ötebilir misin?.."
"Hayır!.."
Çakallar üstüne yürür derler ki.
"Ey sahtekâr!.." diye bağırdılar. "O halde sen tavus değilsin. Boşuna bizi kandırmaya çalışma. Tavusun renk renk olan tüyleri kökten gelir. Sen geçici renklerinle nasıl olur da tavus olduğunu iddia edersin."

