Diyor Helen Keller. Bende geçen cuma günü bu cesaretle Motivasyon seminerimi gerçekleştirdim.Gayet olumlu tepkiler almama rağmen kendime bir özeleştiri yapma gereği duydum. Sahnede gereğinden çok konuştuğumu farketmiştim. Aslında asıl amacım olayın yani anlatmak istediğimin özünü verip, geri kalanını hikaye,öykü ya da komik olaylar nezdinde dineleyenlere bırakıp sonuca onların ulaşmasını sağlamaktı. Ama gerek memlekette ilk seminerim olması; gerekte beni dinleyenler arasında ailemin,sevdiklerimin,değerli hocalarımın vb. kişiler olmasından dolayı sanırım sahne tatlı gelmişti. Goethe?nin ??Yapabildiğiniz ya da düşleyebildiğiniz her neyse, başlayın. Cesaretin dehası, kudreti ve büyüsü vardır.??deyişindeki büyüye kapılıp 2,5 saate yakın sahnede kaldım. Fakat bu süreye rağmen daha anlatacaklarımın birçoğunu anlatamadığım hissine kapılmama ise şaşırmıştım. Sonra kendi kendime Muro?nun deyişiyle bir çözümleme yaptığımda şu düşünceler geçti aklımdan; Genellikle çok konuşmaya yatkın bir ulusuz galiba . Hele aydın kesimden olanlar bayırlar söylev vermeye , uzun uzun konuşmaya ve böylece ülke sorunlarını çözüp rahatlamaya ...Yoğun işleriniz arasında bir bakarsınız,bir arkadaşınız kahvenizi içip sohbet etmeye gelmiş. Kovsanız kovamazsınız. İki saat dereden tepeden konuşur,dedi kodu yapar,sonra kalkıp gider.
Uzun konuşmalara karşı savunma önlemleri niyetine sözler uydurulur. Fransızlar,?Boş fincanlar iyi öter? der. Bizde ise uzun konuşanlar karşısında kafa sallayıp tevekkül içinde,?memleket çok laftan battı zaten.? deriz.
Kendimizi bu sözlere kaptırıp fazla konuşmayalım diye , dut yemiş bülbüle mi döneceğiz? Cevabımız her halde hayır. Atasözleri ve deyimler çoğunlukla iki yönlü olur. Çok konuşmaya karşı çıkan sözler olduğu gibi, güzel konuşmadan yana olanlar da vardır.
Öyleyse bir orta yol bulmalı. Güzel konuşma bir sanattır. Kendine özgü kurallar vardır. Can sıkmayacaksınız. Bilgili olacaksınız. Ama ne kadar kural koyarsanız koyun, uzun, heyecanlı söylev atmanın mı ,yoksa kısa, özlü konuşmanın mı daha yararlı olduğu konusunda belirli bir sonuca ulaşmak güçtür. Bu konudaki tartışma eski çağlara kadar gidiyor.
Eski Yunan?da Spartalılar ?az ve öz? konuşmanın erdemine inanırlarken, Atinalılar bol bol nutuk atmayı severlermiş. Bir gün Atina?da kıtlık başlamış. Sparta?ya bir heyet gönderip yardım istemişler. Heyet üyeleri birbiri ardından çıkıp Sparta Meclisine parlak söylevler vermiş. Yalvarmış, yakarmış en dokunaklı sözlerle kıtlığın getirdiği zorlukları sergilemiş, ama sonuç alamamış. Atinalılar bir heyet daha göndermiş. Gene sonuç yok. Bu arada Spartalıların gelenekleri bilen bir Atinalı çıkıp,?beni gönderin. ben yardım alıp gelirim.?demiş. En sonunda onu göndermişler Atinalı, yanına dibi delik ,boş bir çuval alıp Sparta Meclisinin huzuruna çıkmış .Çuvalı göstermiş. Ters yüz etmiş,dibinin delik olduğunu göstermiş. Ondan sonra sadece bir tek söz söylemiş: ?açız.? Kürsüden inmiş, Sparta kralı Atinalıyı yanına çağırıp, ?size yardım edeceğiz ?demiş.? Yalnız anlamadığım bir şey var. Niye o kadar uzun konuştunuz?
Muhammet Burak OLGUN
www.nlpturkeycenter.com
NLP Education & Training Center
NLP Trainer & Certified Coach

