BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Cırcırböceği ve Karınca memleketin birinde komşuluk ederlermiş. Ama günümüzün apartman yaşamına benzer bir komşulukmuş bu...

         Karınca her sabah evinden dışarı çıkar, ormana yiyecek toplamaya, Cırcırböceği de yine evinden dışarı çıkar bağa bahçeye düğün derneklerde saz çalmaya gidermiş.

         Karınca yiyecek toplamak için ne kadar yol yöntem varsa dener, ağaçların tepesine kadar çıkar, taze filizleri testereleriyle keser, ıkın sıkın ederek yere kadar indirir, oradan da metrelerce uzaktaki yuvasına taşırmış. Yolda giderken de yakınındaki bahçeden gelen müzik seslerine göre tempo tutar, yolun nasıl bittiğini bile anlamazmış.

         "Sabah ilen erken çifte gider iken,

         Öküzüm torbadan düştü gördün mü?

         "Amanın, amanın amanın yandım,

         Tiridine tiridine tiridine bandım.

         Bedava mı sandın para virip aldım" şeklindeki sözleriyle dans ede ede evine yiyecek içecek taşırmış...

         Cırcırböceği de;

         "Angara'nın bağları,

         Büklüm büklüm yolları.

         Ne zaman zerhoş oldun?

         Galdıramyon golları" diye hem çalar hem de karıncaya laf atarmış.

         Derken bir gün lapa lapa kar yağmaya başlamış...

         Karınca sıcak yuvasına girip, yazın topladığı yaprakları, toprakları, tohumları istif edip onları tatlı tatlı yemeye koyulurken, Cırcırböceği de tam o sırada, üstte yok başta yok titreye titreye Karınca'nın kapısının ziline basmış.

         Karınca;

         "Manda yuva yapmış söğüt dalına,

         Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?

         Tiridine tiridine tiridine bandım

         Bedava mı sandın, para virip aldım" türküsünü mırıldana mırıldana dans ederek kapıyı açmış ve titreyen Cırcırböceğini görmüş karşısında...

         "Hayırdır kardeş, ne bu hal?" diye sormuş...

         "Aman karınca kardeş, üşüyorum, bir de açlıktan öleceğim. Ne olursun, üstüme başıma giyecek bir şeyler ver biraz da yiyecek falan ver de kendime geleyim, komşu değil miyiz şunun şurasında?" demiş.

         Karınca da hafifçe araladığı kapının arkasından bakmış ve demiş ki;

         "Tabi tabi ne demek... Komşuluk hakkı diye bir şey var... Hem yazın, ben senin söylediğin türkülerle daha bir şevkle, zevkle çalıştım. Senin sayende iki kat yükü, hiç zorlanmadan taşıdım. Bu topladığım yiyeceklerde senin de hakkın var, hele buyur içeriye de karnını doyurayım, sırtına da bir şeyler giydireyim. Hatta bahar gelinceye kadar kira falan vermeden benim evimde kalabilirsin" demiş...

         Vallahi ben böyle biliyorum masalı... İşinize gelirse...

         "Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak mı yazacaktım?" 

         Yoo!

         Ben öyle bir söz verdiğimi hatırlamıyorum...

 

Tayyar Yıldırım.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.