5 Aralık 2025, Cuma
10:27
23.07.2025
MANSET_ALTI Reklam Alanı

Gazze direnişi, modernizmin beşiklere yatırıp sanal âlemlerde yalan rüzgârları eşliğinde şirinlik maskeli dadılarına anlattırdığı çağdaşlık masallarıyla uyuttuğu insanlığa dalıp gittiği asırlık ölüm uykularından uyanması için canhıraş bir alarm oldu adeta.

        Dünyanın dört bir yanında sarsak sarsak da olsa bir uyanışın başladığını görebilmemiz için yıllardır her taraftan muhasara altında tutulan Filistin halkına karınca misali birkaç damla su taşıyan Sumud filosuna yapılan saldırılar ve akabinde her milletten vidan sahibi beş yüz yardım gönüllüsüne yapılan insanlık dışı uygulamalar bu fırsatı verdi.

Açlığa, susuzluğa, her türlü işkence ve ölümlerden bin beter zulümlere maruz bırakılan Gazzeli mazlumların imdat çığlıklarına sessiz kalamayan koca yürekli insanlarınölüm dâhil her şeyi göze alarak, sevdikleri her şeyi geride bırakarak attıkları kararlılık adımları vicdanlarda karşılık buldu. Küçücük bir iyilik hareketi ile oluşan kıvılcımının kıtaları aydınlatacak bir merhamet yangınına dönüşmesi bu Allah’ın izniyle.

        Sumud filosunun hedefine ulaşması için dua ederken ara sıra Namık Kemal’in ünlü ‘hürriyet Kasidesi’ndeki kimi beyitlerini hatırladım. Bunlardan birinde şair, azim kararlılık vurgusuyla diyordu ki gördüğü bir kötülüğü iyiliğe dönüştürmek isteyen; bir kişi de olsa, onun iman ve irade gücü ile, sapasağlam duruşu ve ayak diremesi ile nicezorluklar başarılabilir.

        “Eder tedvir-i âlem bir mekkinin kuvve-i azmi

         Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten”

        Uyanmak için, aydınlanmaya çok ihtiyacımız olmuştu doğrusu; çünkü yıllarca dünyayı sömüren egemenlerin sömürmek istedikleri bölge insanlarına uyguladıkları bir çeşit dezenformasyon, bir çeşit karartmalar altında tanıdık tarihimizi, coğrafyamızı. Çok şükür, bu uyanışla perdelerin bir bir aralanıp ufuklarımızı saran suni sislerin dağıldığını görüyoruz.

        Dezenformasyon deyip geçemeyiz; zira her türlü yalan, iftira ve çarpıtmaya dayalı tezgahlarda ince ince işlendikten sonra önümüze konulan bilgileri hakikat belledik yıllar yılı. Uyutulduk, uyuduk.

        Uyanmak için tamamen eleştirel bir yaklaşımla aydınlanacağımız doğru bilgilere ihtiyacımız var.

        Haşmet Babaoğlu’nunbir yazısına‘Okullarda Sömürgecilik Tarihi Öğretilmeli’ (19 Kasım 2019) başlığını koymuştu… Haklıymış.  

        Selçuk Türkyılmaz 02 Ekim2025 günü Yeni Şafak’ta çıkan ‘Yeni Emperyalizm’ başlıklı yazısında bu bağlamda şöyle bir parantez açar:

        “Avrupa devletleri 1884-1885’te Berlin’de dört ay boyunca Afrika kıtasının paylaşımını konuştu.

        Burada bir parantez açmak istiyorum. Okullarımızda Avrupa tarihiyle ilgili anlatımlarda ne yazık ki Berlin Konferansı üzerinde çok az durulmuştur. Geçmişle uğraşmak gibi bir amacım yok ama bizde Avrupa tarihi aydınlanma, akıl çağı, modernleşme, Fransız İhtilali, bilim ve teknoloji, yönetim biçimleri vesaireden ibarettir. Bu, elbette Avrupamerkezci bir tarih anlayışının yansımasıdır. Zavallı Türk aydını! Almanya, Fransa ve İngiltere nasıl istiyorsa ona göre bir tarih anlayışını benimsedi ve bunu da milyonlarca insandan oluşan yeni kuşaklara yıllar boyunca aktardı. Avrupa hayranlığı kuşaklardan kuşaklara miras yoluyla öğretildi. Berlin Konferansının neticesinde yüz binlerce Afrikalı ve Asyalı onlarca yıl sürecek bir karmaşaya sürüklendi. Ülkeler işgal edildi. Ne yazık ki Türkçe yayımlarda İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’nın on dokuzuncu yüz yılın ikinci yarısında zirveye çıkan kolonyal yayılmacılığına çok az yer ayrılmıştır.”

        Mesela 2.Dünya Savaşı yıllarında Hitler’in Yahudilere toplama kamplarında akıl almaz işkenceler yaptığı, fırınlarda yaktığı bilgileri aktarılmıştı dünyaya filmlerle, edebi eserlerle. Doğru fakat eksikleri var!

        Hüseyin Likoğlu’nun aşağıdaki satırlarında işte bu bilginin kasten eksik bırakılan tarafını görme imkânı buluyoruz. Yazar, Hitler’in Yahudilere uyguladığı bu zulmü Siyonistlerle işbirliği yaparak gerçekleştirdiğini söyleyerek uyutulduğumuz kör noktaya ışık tutmuş oluyor. (Öldürülme Sırası Yahudilere Geldi, 04.10.25)   

        “Terör devleti İsrail, Hitler başta olmak üzere Avrupa’daki aşırı sağ sayesinde kuruldu. Filistin topraklarının Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere tarafından işgal edilmesi, bu topraklar üzerinde sapkın emelleri olan Yahudileri heyecanlandırdı.

Filistin toprakları üzerinde devlet kurmayı uzun yıllar hayal eden Yahudiler, İngiliz işgalinden önce harekete geçmişti. Lakin söz konusu coğrafyada Yahudi nüfus yoktu. İngiliz işgaliyle birlikte Yahudilerin Filistin topraklarına göç etmesi için harekete geçen Siyonist örgütler aradan yıllar geçmesine rağmen hedefledikleri nüfusa ulaşamıyordu.

Almanya’da Hitler rüzgârı esmeye başlayınca şeytanın aklına gelmeyen plan, Siyonistlerin aklına geldi. Nazilerle iş birliği yapan Siyonistler, Filistin’e göç etmek istemeyen Yahudilere kötü muamele yapılmasını sağladı. Nazilerin, kötü muameleyi Holokost’a vardırması Siyonistleri ziyadesiyle memnun etti. Bir taşla iki kuş vuruldu. Hem Yahudiler Filistin’e göç ettirildi hem de Siyonistleri uzun yıllar koruyacak antisemitizm zırhı kazanıldı.”

Nereden nereye… Durum bu!

        Başlıkta gördüğünüz ‘Uyan ey…’ feryadının sahibi Namık Kemal idi. Hürriyet Kasidesinden söz etmiştim. Bu ünlü şiirindeki ölüm çığlığını düşündüren şu beytiyle bitiriyorum:

        “Kilab-ı zulme kaldı gezdiğin nazende sahralar

        Uyan ey yareli şir-i jeyan şu hab-ı gafletten”

        (Gezdiğin nazlı sahralar zulmün köpeklerine kaldı

ey yaralı kükreyen aslan, bu aymazlık uykusundan Uyan!)

        Selamların en güzeliyle…

        Hacı Halim Kartal/06 Ekim 2025
 

ICERIK_ARASI Reklam Alanı
SOL1 Reklam Alanı

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

MOBIL_UST Reklam Alanı
Alt Banner Reklamı