Yıllarca kulların açıldığı bir eylül sabahı cıvıl cıvıl okul bahçelerine, yeni öğrencilerle uzun süren uykusundan uyanmış koridorlara, sınıflara doğru koşar adım yürümeye alışan ayaklarım, böyle bir günde ilk defa bu heyecan halesine değil de hastaneye doğru yürümeye zorlanınca az önce dinlediğim bir şarkının nağmeleri ile hüzünlendim gün boyu.
Gerçekten de Türk Sanat Müziği’mizin unutulmaz eserlerinden sözleri Tekin Gönenç’e bestesi Avni Anıl’a ait olanKürdilihicazkâr şarkıda anlatılan topraklar gibiydi halim; ‘öyle unutulmuş, öyle yoksun’…
“Kurumuş topraklar gibiyim
Öyle unutulmuş, öyle yoksun
Sen de yağmur duasına çık
Sen de ne olursun
Gökyüzü sere serpe açık sevgilere
Dualar ağlamaklı, dualar mahzûn
Benim fısıltım da içlerinde
Duyuyor musun
Rüyamdasın bütün gece
Binbir petek örüyorum kendimce
Sonra sana uzatıyorum ellerimi
Bırakıp gidiyorsun
Sen de yağmur duasına çık
Sen de ne olursun”
N. Erbakan Üni.Tıp Fakültesi, 18 Eylül, 2017
Yakup Kadri’nin ‘Erenlerin Bağından’ adlı eserinden tek cümle kalmış hatırımda kâinatta değişmez yasanın değişim oluşuyla, fanilikle ilgili: “Yıllar yarlardan, yarlar yıllardan vefasız…”
Yukarıdaki günlük ve altındaki tarih bunun en kestirme ispatı sanki. Bu sabah rastladım eski bir dosyadaki perişan yapraklar arasında… Sekiz yıl gerilerde kalmış garibim! Bu kadar kalabilmesini belki bunca zaman ona sürekli eşlik edip durmuş şarkının nağmelerine borçludur belki de.
Hayatın en önemli ve değişmez yasası değişimdir dedim ya, bunu her bakımdan iyi anlamak mevkiinde olduğumuzu düşünüyorum.
An gelir, kendimizi kötü hissederiz; an gelir, bunların uçup gittiği fark ederiz. Bu nedenle an’ı mutlaklaştırmamak gerek. Bu gerçek Kerim Kitabımız Kur’an’da farklı vurgularla birçok yerde hatırlatılır.
Mesela Rahman suresi, ayet 26,27: “Göklerde ve yerde var olan her şey yok olmaya mahkûmdur; ama kudret ve ihtişam sahibi Rabbinizin Zatı sonsuza dek kalıcıdır.”
Kuruyan çeşmelerimize, ırmaklarımıza, göllerimize; üzerinde kocaman yarıklar oluşmuş topraklarımıza, susuzluktan yanmış ürünlerimize bakarak üzüntüyle, ümitle başlarımızı göklere çevirdiğimiz zamanlar olmuştur. Bu, biliriz ki Rabbimizin kullarına ‘Sahibi olduğunuzu düşündüğünüz şeylere daha dikkatli bakın! Bakın ve ona göre hareket edin!’ uyarısıdır. Rahmet, Rahman ve Rahim olan Allah’tandır; nihayet kendi aleyhimize olarak yaptığımız türlü yanlışlıklara rağmen kendisinden ümidimizi kesmemizin yanlış olduğunu hatırlatan da gene O’dur.
Bu hatırlatma Zumer 53’teşu şekilde karşımıza dikilir: De ki: “Ey kendilerinin aleyhinde aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Rabbbimizian’lar içinde an’lar yarattığına olan inancımızı diri tutmakla yükümlü olduğumuzu bilirsek; bu idrak bizi bir köşede kederleriyle baş başa kalmışlık veya terk edilmişlik hissinden uzaklaştırıp harekete katılmaya çağıracaktır. Neresinden ne şekilde olursa olsun, harekete katılabildiğimiz kadar mutlu hissedeceğiz kendimizi; çünkü gerçekte var olmak, harekete katılmaktır.
İnsanlık tarihine daha geniş bir pencereden baktığımızda geçmez denilen nice sıkıntıların geçtiğini, bitmez denilen nice zulümlerin bittiğini, ölmez denilen nice zalimlerin geberip gittiklerini görebiliyoruz.
Yeter ki biz yaptıklarımıza ve yapabileceklerimize yani kendi işimize odaklanalım. Rahman olan Rabbimiz buyurur ki: “Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık var. Öyleyse (sıkıntıdan) kurtulduğun zamansağlam dur ve yalnız Rabbine sevgi ile yönel!” (İnşirah6,7,8)
Kara gün kararıp kalmaz.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/ 29 Eylül, 2025

