BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

İnsanlık tarihi Habil ile Kabil kardeşlerden beri hayata ve hakikate düşmanlığın çağları aşıp gelen türlü türlü tezahürleriyle doludur.

        Hayata düşmanlık, kendinden olmayan insan, kavim, kabile başta olmak üzere her varlığa, her şeye karşı şiddet, vahşet ve barbarlıkta sınır tanımamaktır. Onu böyle davranmaya sevk eden şey, üstünlük egosu ve tahakküm fikri ile ele geçirdiği veya sahip olduğu gücüdür. Dişini geçirebildiği ne varsa bunu en tabi hakkı bilir. Âlemde yasa budur çükü. Mesela Peygamberimiz Haz. Muhammed’in doğduğu yarımadada yaşayan kabileler arasındaki ilişki bu yasa çerçevesinde cereyan etmiştir.  

        Hayata düşmanlığın dinamosu daima hakikate düşmanlık olmuştur. Hakikate sırt çevirmişse, onu yok saymışsa yok hükmünde gördüklerinin canına, malına, namusuna tasallut etmekte hiçbir engel tanımamıştır. Bu bakımdan hayata ve hakikate düşmanlık birbiriyle at başı yürümüştür insanın yaşadığı bütün zamanlarda ve mekânlarda. Yok sayınca en bariz hakkı ve hakikati; ezmiş, sömürmüş, öldürmüş; zamanla düşman ilan ettiği ötekine zulmederek yaşamayı sıradanlaştırmış, nihayet inandığı gibi yaşamayı karakterine dönüştürmeyi başarmıştır. Bugün devlet görünümlü kimi terör organizasyonlarının sözleri ve eylemleriyle kendilerini saklamaya bile gerek duymadan yani ‘yaparak ve yaşayarak’ yöntemiyle defalarca gösterip anlattıkları kimlikleri, varlık nedenleri, budur aslında.

        Yusuf Kaplan Gerçek Hayat dergisinde yayımlanan 12.05.2021 tarihli ‘Batı’yı Ayakta Tutan Güç Düşman Fikri Ve İslam Düşmanlığı başlıklı makalesinde hayata ve hakikate düşmanlığın Batı’da ulaştığı zirveyi ana hatlarıyla şu şekilde anlatmıştır:

         “Modern tarihin, Batı uygarlığının Allah'a, hakikate, tabiata ve bütün insanlığa, insanlığın medeniyet birikimine bir saldırı olduğu, Batı uygarlığının bu saldırısından ötürü bütün medeniyetlerin hayat damarlarının kurutulduğu, kendilerine, kendi anlam dünyalarına yabancılaşacak kadar metamorfoz (başkalaşım) yediği gerçeği, bütün bu saldırılardan ötürü de nefes alamaz hâle getirildiği yakıcı gerçeği göz ardı edildiği sürece, hiçbir medeniyetin çocukları başlarına ne geldiğini de, insanlığa neden ön açıcı şeyler armağan edemediklerini de hem anlayamayacak, hem de açıklayamayacaklar.”

        “Batı uygarlığı, kanla, yıkımla kuruldu. Varlığını şiddete dayalı yöntemlerle sürdürmeye çalışıyor: Sürgit düşman icat ediyor, düşmanlarının sırtından, “kötülüklerinden” kendisine bir “iyi, uygar Batı” kimliği icat ederek, hem dünya üzerinde kurduğu hegemonyayı meşrulaştırmaya, hem de içerde tahkimat yapmaya çalışıyor.

Düşmanlarıyla ayakta duran tek güç, Batı uygarlığı… Varlığını ve dünya üzerindeki hegemonyasını düşmanlarına borçlu olan tek güç, Batı!”

        Ülkemizin kanını iliğini kurutmak ve bu şekilde zayıflatılarak içine çekildiği gailelerden başını kaldırmasın diye kurulup yönetilen terör örgütlerinin her yönüyle Batı icadı olduğunu çocuklarının adlarını bildikleri gibi bildikleri halde bilmiyormuş ayağına yatanlar da hayat ve hakikat düşmanlarıdır.

        İstanbul’da Taksim’de gerçekleştirilen terör eylemini yapan da, ona yardım ve yataklık edenler de yakalandı. Eylemin arkasındaki terör örgütünün ismi hiçbir şüpheye ve tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklandı devletin ilgili kurumları tarafından. Öyle iken birileri, hala altı masumun ölümüne yüze yakın insanımızın yaralanmasına neden olan terör eyleminde karanlık taraflar olduğunu, devletin bu eylemi sınır ötesi askeri harekâtları için gerekçe yapmak üzere yapmış olabileceğini ima eden yorumlarla hakikate sırt çevirdiler. Daha kötüsü terör eyleminin başkaları tarafından yapılmış olabileceği şüphesini yayarak apaçık gerçeği saptırmaya çalıştılar. Terör örgütüne de dolaylı olarak da arkasındaki güçlere sadakatlerini göstererek benzer eylemler için duruşlarıyla cesaret vermiş oldular.

        Bu başka canların yanmasına davetkâr bakışlar fırlatmak değil mi?

        Hayat ve hakikat düşmanlığı dediğim budur. Hayat ve hakikat düşmanlığı topyekûn insanlık âlemine düşmanlık demektir. Bu nedenle düşmanlığı apaçık belli olanlarla en iyi şekilde mücadele edilmeli ve yapanlara da yapılmasına her türlü desteği sağlayanlara da asla müsamaha gösterilmemelidir.

        Namık Kemal, ünlü Hürriyet Kasidesinin bir beytinde der ki:

        “Muin-i zalimin dünyada erbab-ı denaettir

         Köpektir zevk alan sayyad-ı bi insafa hizmetten”

        (Dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir; insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir.)

Hayata ve hakikate düşmanlığın gerçekten de “Allah'a, hakikate, tabiata ve bütün insanlığa, insanlığın medeniyet birikimine bir saldırı” olduğu her fırsatta çok iyi anlatılmalıdır.

Anlatılsın ki hayata, hakikate ve insanlığa kurulan pusularda başka canlar yanmasın.

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/ 28 Kasım2022

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.