BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Kurban Bayramı’na yaklaşıyoruz. 

        Günlerdir evde, sokakta, çarşı-Pazar her yerde adım başı zamlardan, pahalılıktan; haber bültenlerinde neredeyse her saat başı enflasyon farkından, asgari ücretle çalışanların, emeklilerin, memurların enflasyona karşı korunmasından, kimin ne alacağından sürekli bahsedilmesinin doğurduğu bıkkınlık, huzursuzluk can sıkıntısına yetip artıyor.

        Zira bunların çok konuşulması nihayet derde deva, sadra şifa olmuyor. Herhangi bir ürünün üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar uğradığı her elde Yeni Şafak’tan Yaşar Süngü’nün tanımlamasıyla ‘Önümü göremiyorum’ tarifesine tabi tutulması etiketlerdeki rakamların astronomik boyutlara ulaşmasına neden oluyor. Yazarın 3 Temmuz Pazar günü yayımlanan ‘Elma ile Aramıza Girenler’ başlıklı yazısında haklı bulduğum şu tespiti dertli bir insanın gösterdiği asıl yaramız gibi geldi bana: “Bugün vatandaşın aldığı her ürün ve hizmette fiyatlar hormonlu artık. “Önümü göremiyorum” diyen kafasına göre zam yapıyor. Bir ürün ve hizmet alırken ödediğimiz paranın belki de yüzde 50’si önümü göremiyorum, ne olur ne olmaz zamları.“

Vatandaş korunacaksa öncelikle ve acilen bu keyfiliğe dur denilerek başlansa her halde daha iyi olacak.

        Bu sabah telefonumda bir arkadaş grubumuzda edebiyatımızın Zarif şairi merhum Cahit Zarifoğlu’na ait olduğu notu düşülerek duaya vesile için paylaşılan bir mesaj gördüm.

        Mesajın içeriğinde, kurbana ve çarşı pazara odaklanan insanların ne alıp almamaları, ne kesip kesmemeleri konusunda harekete geçmeden önce kısa bir anlığına bile olsa önünü arkasını iyice düşündüğümüz takdirde akıntıya kapılarak sürüklenmemizi engellemeye ve elimizi de yükümüzü de hafifletmeye yarar nice güzellikler olduğunu düşündüm…

        Düşündüğüm şey gerçekten ‘kesmek’ kelimesinin oldukça geniş bir anlamyelpazesine sahip olmasına rağmen başına getirdiğimiz ‘kurban’ kelimesi ile dar alana sıkıştırıpnasıl kurban ettiğimiz idi bu şekilde yok etmeyi becerdiğimiz pek çok kavram gibi…                           

        “Üstadım, bayrama ne keseyim?dedim... Önce gıybeti kes, kul hakkı yemeyi kes, yalan söylemeyi kes, haram yemeyi kes, adam kayırmayı kes, israfı kes, kötülükten irtibatını kes. Bunları kesmezsen ne kesersen beyhude... Üstadım bayrama ne alayım? Birkaç piri fâniden gönül, birkaç çocuktan gülücük, birkaç fakirden de duâ al.”

         Mesajda çizilen çerçeveye kendimizi yerleştirmeye çalıştığımız zaman, bir kalemdeyıllar yılı bizi Rabbimize yaklaştırması hedefiyle icra ettiğimiz bir ibadet tablosunda ‘beydude’den başka bir izimiz olmadığını görebiliyoruz. Çok önemli bir test bu! Günün sonunda kakmışız ki dört yanlışımız bir doğrumuzu çoktan götürüp gitmiş.

        İş ve eylemlerimizde önem ve öncelik sırası gözeterek hareket etmeyi öğrenemediğimiz için alıyoruz belki de bu zayıflarla dolu karneyi.

        Sabah namazında hoca Hucurat suresini okuyor. İlk ayetler edep adap öğretiyor. Hayat vahiyle son elçi Hz. Muhammed (As) ile yeniden inşa ediliyor. Nasıl konuşulur, nasıl oturulur, nasıl kalkılır, nasıl davranılır, kimlerin haberine hemen inanılmadan ne yapmak gerekir... Bir ayet geliyor ki hepimize çok tanıdık geliyor aslında… Rabbimiz bu ayette şöyle buyuruyor:

 “Bütün mü’minler kardeştir. O halde (her ne zaman araları açılsa) kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki O’nun rahmetine nail olasınız.”Hucurat/10

Anlatmaya çalıştığım öncelikler konusunda mükemmel bir örnek…

Rahmete nail olmanın şartları beyan ediliyor rahmeti ve merhameti sonsuz Rabbimiz tarafından. Kardeşlik ve kardeşlik hukukunun temelli korunmasına yarayacak bir sorumluluk bilinci…

İnsanoğlu varlık sahnesinde yerini aldığı günden bu yana duyuyor aslında bu sesi, mesajı; lakin işte bu sabah olduğu gibi görmüyor, duymuyor, anlamıyor yahut görmek, duymak, anlamak istemiyor. Anlasa da öncelikleri arasında yer vermiyor hayatında bunlara.

Yani ilk düğme yanlış iliklenince diğerlerinin doğru olması çarpıklığı gidermeye yazık ki yetmiyor. Nihayet kesmek bahsinde de kala kala kelle uçurmak kalıyor zihin kodlarında Vikingler gibi.

Kesmek deyip buralara kadar geldik. En iyisi sözü Yunus Emre’nin kavlince keselim:

“Söz ola kese savaşı/ Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı/ Bal ile yağ ede bir söz”

İdrak edeceğimiz bayramın hayırlara vesile olmasını dilerim. Hayırlı bayramlar efendim.

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/05 Temmuz 2022

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.